Menderes Özel

Menderes Özel

menderes.ozel@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Endurocu doğulmaz, olunur



“Endurocu gibi karikatürist” Faruken Bayraktare ile Sarıyer çevresindeki ıssız orman yollarında “enduro gibi” yaptık


Nisanın son günlerinden birinde karikatürist Faruken Bayraktare’den gelen telefon, onun Memotem Belçizer’le “Endurocu gibiyiz değil gibiyiz” blogunda kayda alıp kamulaştırdığı maceralarının ılımlı bir benzerini müjdeliyordu.
Sarıyer çevresinde gezelim, görelim tadında birkaç tur atmak üzere sözleşip Ortaköy’de buluştuk.
Ama...
O bir endurocu gibi değil, bir endurocuydu ve altındaki 97 model “damardan enduro” Honda Transalp bunu belgeliyordu.
07 model “çıplak” Kawasaki er-6’msa, yeni yıkanmış haliyle bu gezide ancak gerçeküstü bir dekor olabilecek jantilikte; Faruken’in deyişiyle “tiril tiril” bir ifadeye sahipti.
İlk hedefimiz Karadeniz’di. Faruken’le Ortaköy’de buluştuk ve sahilden ulaştığımız Sarıyer’de bir börekçide kahvaltımızı yaptıktan sonra yola koyulduk.
Marmaris-Datça yolunu andıran keyifli ancak kısa yol “Burası İstanbul’da mı?” sorusunu tetikleyen balıkçı köyü Garipçe’de son buldu. Faruken yolda, içindeki “motorcu kardeşliği” duygusunu, yolda karşılaştığı her motosikletçiye bir selam çakarak sık sık dışavurdu; o adeta motorlu bir sevgi kelebeğiydi.
Küçük bir koyu saran Garipçe’de sahilde birer çay içtik. Her gün popülaritesini artıran bu köyün otantik atmosferinden birkaç yıl sonra eser kalmayabileceği sonucuna varmak için 15 dakikalık bir gözlem yetti. İnsanlar otobüslerle, araçlarıyla akın akın köye geliyordu. 

Atölyede motosiklet müzesi
Garipçe’den Rumelifeneri’ne uzandığımızda Faruken’in enduroculuğu tuttu.
O bir endurocu gibi değil endurocu gibiydi; bense hiç değildim.
Faruken’in endurolarken fotoğraflarını çektim;, bir yandan “Bunu şu kadara satsam, üstüne bu kadar koyup bir F800 GS alsam” gibi hesaplar yaptım.
Ve sonra Kilyos’a geçtik. Bir marangozdan tutuşmaya elverişli tahtalar edinip sucuğumuzu aldıktan sonra piknik yapacağız.
Kilyos’ta birkaç tur attıktan sonra “Buralarda marangoz var mı?” diye sorduğumuz amca, marangozun ta kendisi çıktı. Girdiğimiz atölyesi, küçük bir motosiklet müzesiydi. 50 yıllık sepetlisini ve 40 yaşındaki Honda’sını gururla gösterdikten sonra bize mangalımızın hammaddesini fazlasıyla sağladı; “Ormanı yakmayın” diye uyararak piknik için uygun bir tepe işaret etti.
Ama o da ne; Faruken’in yine enduroculuğu tuttu. Artık geri dönülmez bir noktadaydım ve zorlu bir orman yolunun tam ortasındaydık. “Tiril tiril” motosikletim o geri dönülmez noktaya gelene kadar sanki Güney Amerika Dakar’ına girip çıkmış gibi olmuştu.
Sonra düştüm; motosikletim bir kuzu gibi yatıyordu. Bir gözüm onun üzerinde buğulanırken, diğer gözüm ufukta kaybolan endurocu gibi Faruken’e kilitlenmişti.
Düştüğüm yer sanki bir patinaj fabrikasıydı; ayakta bile durmakta zorlanıyordum. Neyse ki birkaç dakika sonra Faruken geldi. Motosikletimi birlikte kaldırdık; görünürde hasar, çizik yoktu. Şaşırdım, demek ki motosikletimi ustaca düşürmüştüm. Endurocu doğulmaz, endurocu olunur!

Her işe yarayan harita
Orman yolunun “toprağından asfalta doğru fışkırdığımız” anda kaybolduğumuzu anladık; buradan daha önce de geçmiştik. Durduk, bir elinde iPhone’u, diğer elinde 5 liralık pusulası “Bu telefona bir de pusula koymayı akıl edemiyorlar” diye söylenen Faruken, kısa bir operasyonla nerede olduğumuzu tayin etti.
Karnımız da artık acıkmıştı; bu kadar enduroya mide dayanmaz.
Tepeden vazgeçtik, Gümüşdere plajının yolunu tuttuk; kumsal oyun oynayan çocuklar ve uçurtma uçuran bir aile dışında boş. Sert esen rüzgarda ateş yakabilmek için kumda derin bir çukur kazdım. Faruken’se, satıh olarak kullandığı “her işe yarayan Türkiye haritası”nın üzerinde mangalımızın hammaddesi olan tahtaları yanabilir bir boyuta indirdi. Sonra yine her işe yarayan Türkiye haritasının üzerinde mangalımızın diğer hammaddesi sucukları pişirilebilir hale getirdi.
Sucukları ağaç dallarından yaptığımız şişlere geçirip pişirdik; Karadeniz manzarasına karşı afiyetle yedik.
Biraz kumda oynadıktan sonra günbatımına doğru dönüş yoluna koyulduk... 

Endurocu doğulmaz, olunur


“Her işe yarayan Türkiye haritasının” üzerinde odun kıran Faruken, sucuğu da onun üzerinde kesti.

Endurocu doğulmaz, olunur