CHP’nin kimi aday tercihlerini eleştirmiştik. CHP’nin Kadıköy Belediye başkan adayı Şerdil Dara Odabaşı görüşmek istedi. Görüştük.
Şerdil Bey, yaklaşık 25 yıldır CHP’de siyaset yapan İstanbul Hukuk mezunu bir avukat... Şu anda 17 kişinin çalıştığı bir hukuk bürosunun sahibi. Seçilirse büroyu devredecek.
Sloganlarından biri “Daha çok Kadıköy”... Ancak bu slogan bazı komik tartışmalara yol açmış. Kimi Kadıköylüler bu sloganla yeni bir Kadıköy kurulacağını sanmış!
Peki, nedir sloganın anlamı? Odabaşı, Kadıköy’ün cumhuriyetçi, laik, çağdaş, Atatürkçü bir nesli barındırdığını hatırlatarak amaçlarının yeni nesilleri de bu kültürle yetiştirmek olduğunu belirtiyor.
Belediye Kütüphanesi arkasındaki binayı “Aydınlanma Müzesi” yapacaklarını bildiriyor. Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. yılı olan 19 Mayıs için şimdiden etkinlikler planladıklarını anlatıyor
İlçenin en büyük ihtiyaçlarından kreş.
5 kreşe ek olarak 16 kreş daha kuracaklarmış. Kadıköy’e daha çok otopark yapılması için baskı var. Buna karşılık Şerdil Bey yeni otoparkların Kadıköy’ün dışında olmasını, araç sahiplerinin gerekirse başka vasıtayla Kadıköy’e gelmelerini, aksi halde trafiğin artacağını kaydediyor.
Fenerbahçe Başkanı
Yeni Zelanda’da cami katliamında hayatını kaybedenler için tüm kentlerde anma törenleri düzenlendi.
Cuma ezanı televizyonlardan canlı yayınlandı. Başbakan Jacinda Ardern, Hagley Park’taki cuma namazına katıldı.
Daha da göz yaşartıcı olan, birçok Yeni Zelandalının namaz vakitlerinde camilere girip ibadet edenleri bir saldırıya karşı korumak için arkalarında sıralanmasıydı.
Saldırının hemen ardından otomatik silahların yasaklanacağı açıklanmıştı. Bu önlemler vakit geçirmeden alındı. İnternetten silah satışı yasaklandı.
Yeni Zelanda halkı ve politikacıları, terör karşısında bütün dünyaya anlamlı bir ders verdiler. Ne mi yaptılar?
- Terörü siyasi tartışma konusu yapmadan, bunun insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu dünyaya anlattılar.
- Teröristin din ve ırk düşmanlığı yaratma çabasını ilk andan itibaren uyguladıkları dayanışmayla yok ettiler.
- Başbakan Ardern genç yaşına rağmen ustaca davranışlarla küresel bir bilinçlenme yarattı, olayın dünya çapında bir din sürtüşmesi yaratmasına izin vermedi.
Uluslararası ilişkilerde, söylemeye gerek yok, üslup ve diplomasi çok önemli.
Politikacılar arasında eleştiri, hakaret, suçlama salvoları gidip gelebilir.
Ancak bir sınıra çok dikkat etmek gerekiyor.
Kesinlikle suçlama ve eleştiriyi halklara sıçratmayacaksınız.
Halkların değerlerini ve duygularını zedelemeyeceksiniz.
Tam tersine, halkları kendinize çekeceksiniz.
Küçük ve fakir ülke Vietnam geçen yüzyılda bu konuda dünyaya büyük dersler verdi.
Ülkelerine ölüm yağdıran Amerikan yönetimlerini çok ağır suçladı
E-ticaret konusunda eğitim görmüş delikanlı “E-ticaret uzmanı alınacaktır” ilanını görünce firmaya gitmiş, iş görüşmesi sırasında aranan koşulların neler olduğunu öğrenmiş. Görüşme sonrası o koşulları sosyal medyada paylaşmış. Asabınızı bozmak isterseniz, buyurun:
. E-ticaret sitesi, içerik yönetimi, ürün yönetimleri, dijital pazarlama ve organizasyon, vb. süreçlerde deneyimli...
. Web site tasarım ve fonksiyonel ihtiyaçların belirlenmesi...
. Belirlenen stratejiler doğrultusunda web sitesinin ziyaretçileri ve trafiğinin artırılmasına yönelik aksiyonlar
alınması, vb.
. Sosyal medya stratejisi oluşturma, reklam yönetimleri konusunda deneyimli...
. Analiz becerileri gelişmiş, yeni fikirler geliştirmeyi seven...
. Türkçeye hakim, editoryal yetenekleri olan, özgün içerik üretebilen...
Can Sinanoğlu genç bir belediye başkan adayı olarak çıktığı kürsülerde, yaptığı kahve konuşmalarında ilkelerini şöyle sıralıyor:
- Oğlunuzu işe aldırmam, gelininizin tayinini yaptırmam. Talep edenin kalbini kırarım. Memleket meselesi dışında bir mevzuyla bana gelmeyin!
- Başkan olursam işe bisikletle gidip gelirim. Kırmızıda dururum, sarıda hazırlanırım, yeşilde geçerim.
- İhale takip etmem, çünkü ihale, çek, senet mevzularından hiç anlamam. Böyle bir taleple geleni rencide ederim.
- İş yeri açılışlarınıza devletin kasasından çelenk göndermem, kendi cebimden zaten vermem.
- Oğlunuzun, kızınızın düğününde altın takmam, takan arkadaşımı da yolsuzluktan dava ederim.
- Her türlü kuyrukta sıraya girerim, kaynak yapanı fark edersem çirkefleşirim.
- Gerçekten ihtiyacı olmayan adama lokantada yemek ısmarlamam. Ziyaret için özellikle öğle yemeği vakitlerini denk getiren kalantor seçmenlere, niyetliyim derim.
Bir partinin il başkanı:
“Millet İttifakı’nı destekleyenlerin bu sokaklarda, mahallelerde gezme şansı olmayacak” diyor. Bir ilçenin belediye başkan adayı kendilerinden olmayan seçmenler hakkında:
- Millet düşmanlarının Allah’ın izniyle analarını belleyeceğiz, diye konuşuyor...
Yerel hizmet yarışı proje düzeyinden aşağılara kaydı...
İtham, iftira, tehdit, şantaj düzeyine indi...
Ortam gerilirse, saldıranlar kararsızların oyunu alabilirmiş. Hesap bu...
Peki, ya vatandaş belden aşağı vuruşların panik sonucu olduğuna kanaat getirir ve mağdurdan yana tavır alırsa?
Umarız onu da hesap ediyorlardır...
SGK ile anlaşmalı özel hastanelerde SGK üyelerinden yüklü miktarlarda fark alındığını yazdık... Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, gönderdiği notta diyor ki:
“SGK üyeleri bu konularda ne yazık ki kaderleriyle baş başa bırakılmıştır. SGK ile yapılmış sözleşme hükümlerine karşın özel hastaneler, sigortalılardan (rahatlıkla) tarife fiyatlarının iki katından da fazla ek ücret alabilmektedir.
SGK’nın, özel hastanelerin yasaya aykırı bu uygulamalarını anlayışla karşıladığı görülmektedir.”
Bu konuda ne Meclis, ne sendikalardan koruyucu bir çıkış gözlenmiyor.
Bir dostumuz geçenlerde SGK ile anlaşmalı özel hastanede beyin anjiyosu çektirdi. Fatura 18 bin lira çıkarıldı. 5 bin lirası hastaya ödettirildi.
Meclis bu konuda neden duyarsız derseniz...
Milletvekillerine sağlıkta öylesine ayrıcalıklar sağlanıyor ki... Herhalde kendi durumlarını tartışmaya sokmaktan endişe ediyorlar!
Emekli veya hali hazır milletvekilleri, ana, baba, çoluk, çocuk sağlık hizmetlerinden yol masraflarıyla birlikte ücretsiz yararlanıyorlar. O kadar ki... Bir Meclis üyesinin diyelim babası yurt dışında tedavi görecekse devlet yanındaki refakatçinin masraflarını bile ödüyor.
Kalbinde teklemeler hisseden bir gazeteci arkadaşımız SGK anlaşmalı bir özel hastaneye başvurmuş. Ameliyat olacaksın, demişler. SGK kalp ve kanser hastalarının ameliyat masraflarını ödüyor. Ancak stent, kapakçık gibi ithal malzemelerde fark istiyor. Gazeteci arkadaşımız “Ciddi paralar isteniyor” dedi telefonda.
Sebebine gelince... Döviz kurunun gerçek değeri ile ilaç ya da tıbbi malzeme ithal eden ithalatçıya devletin uyguladığı kur hayli farklı. Aradaki fark şu sıralar yüzde 50’ye yakın. İthalatçı, bir kalp kapakçığına üreticisinden iki bin euro (yaklaşık 12 bin 500 lira) ödeyerek alıyorsa buna devletin verdiği para 6 bin lira civarında. Durum böyle olunca kapakçığı kullanan hastaneler aradaki farkı hastasından talep ediyor. Bir hastane yetkilisi rakam verdi:
“Örneğin bir kalp kapakçığınızın değişmesi için sizden yaklaşık 5 bin lira para istenir. İki kapakçık değişmesi gerekiyorsa rakam 10 bine çıkar. Stent başına istenen fark, tahmini bin 500 liradır. Eğer kalp pili takılması gerekiyorsa, bu durumda 3 ile 5 bin lira arası farkı cebinizden ödemeniz gerekir.”
Pek çok SGK’lı vatandaş bu farkları ödeyemez. Ne yapmalı? Devlet başka yerlerden kısıp bu hayati ödemelere para ayırmalı. En