Yüksek Seçim Kurulu’nun 1 Temmuz 2014 tarihinde verdiği... Başkan Sadi Güven ve 10 üyenin imzasını taşıyan karara göre:
“Seçmen listeleri kesinleştikten sonra listelerde hile tespit edilirse seçimler yenilenemez, yalnız hile yapanlar ceza mahkemesinde yargılanır.”
Eğer karar hâlâ geçerliyse, ki geçerli olmaması için sebep yoktur, Büyükçekmece’de süren soruşturmanın sonucu seçimlerin ertelenmesine yol açmayacaktır.
AKP tarafı olağanüstü itiraz başvurusu için oy sayımının tamamlanmasını bekliyor. CHP milletvekili ve anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu ise bu sürenin aşıldığı görüşünde. Diyor ki:
“298 sayılı Kanun, madde 130’a göre, YSK’ye 7 günlük olağanüstü başvuru süresi 8 Nisan Pazartesi akşamı sona erdi.”
Bir başka tartışma KHK ile işine son verilmiş adayların belediye başkanlıklarının iptalinde yaşanıyor. YSK, Diyarbakır Bağlar, Van Tuşba, Van Edremit, Muş Çaldıran, Erzurum Tekman, Kars Digor başkanlıklarını kazanan adayların mazbatalarını vermedi. Gerekçe, daha önce KHK ile görevlerinden ihraç edilmiş olmaları... Seçime katılmalarında sakınca görülmeyen adayların başkanlık yapmalarında sakınca görülmesini muhalefet sert şekilde eleştiriyor. KHK’lilerin, malum, milletvekili
Dünyada en çok çay tüketilen ülke hangisidir? Türkiye.
Dünya istatistiklerine göre Türkiye’de yılda adam başı 3.16 kilo çay tüketiliyor.
İkinci sıradaki İrlanda’da bu rakam 2.19, İngiltere’de 1.94, İran’da 1.50.
Peki, dünyada en çok çay üreten ülkeler hangileri?
Başta Çin geliyor... Onu Hindistan, Kenya, Sri Lanka, Vietnam izliyor. Türkiye çay üretiminde dünyada 6’ncı sırayı alıyor.
Neticede çay üretim ve tüketimi ülkemizde çok canlı bir piyasa oluşturuyor.
Bu durumda en büyük çay üreticimiz ÇAYKUR’un büyük kârlar etmesi beklenir öyle değil mi? Değil... ÇAYKUR 2018 yılında 657 milyon TL zarar etti...
2017’de 267 milyon lira zarar ilan etmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400 ve Suriye konularını konuşmak üzere Rusya’ya bu yılın üçüncü gezisini yaptı. Moskova ile ilişkiler Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en sıcak günlerini yaşıyor. Rusya, malum, hem Kurtuluş Savaşı’nda hem Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’yi her açıdan desteklemiştir. Söz dostluktan açılmışken, Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’da Sovyetler Birliği Büyükelçisi olarak bulunan Semyon Aralov’un bir anısını buraya iliştirelim:
Kurtuluş Savaşı sürerken Türkiye’de bir nalbant okulu açılması gündeme gelir. Bir sohbette Mustafa Kemal, Büyükelçi Aralov’a bu ihtiyacı şöyle açıklar:
- Rum ve Ermeni yurttaşlar ülkemizi terk ettiler. Atlarımızı nasıl nallayacağımızı öğrenmemiz gerekiyor.
Üç ay sonra nalbant okulunun ilk mezuniyet törenine Aralov da davetlidir.
Törende atın tabanına ilk nalı Mustafa Kemal’in çakması rica edilir.
Mustafa Kemal nalı alır ve Aralov’a uzatır:
- Ekselansları, bu nalı atın ayağına siz çakınız.
Aralov’
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Rusya’dan alınacak S-400 füzeleri konusunda açıklama yaptı:
- Türkiye kararını vermeli. Ya tarihteki en başarılı askeri ittifakta önemli bir ortak olarak kalacak ya da umursamaz bir kararla ittifakımıza zarar verecek” dedi.
Pence üstü kapalı olarak NATO üyeliğimizin de son bulabileceğini anımsatıyor. E. Gen. Nejat Eslen bu tehdit üzerine:
- Sanırım Mike Pence NATO antlaşmasını iyi bilmiyor, diyor...
- Neden?
- Çünkü Amerika hatta tüm üyeler istese de bir üyeyi NATO’dan çıkaramazlar. Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 13. maddesine göre bir üye ayrılmayı ancak kendi isteyebilir. Diğer üyeler bir üyenin ayrılmasına karar veremezler. ABD’nin hücumları yalnızca S-400’lerden ibaret değil. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Robert Palladino, “Kuzey Suriye’de Türkiye’nin tek taraflı harekâtının yıkıcı sonuçları olacağını” söyledi önceki gün. Bu konuda Trump da çarpıcı bir açıklama yapmış: “Kürtlere dokunursanız ekonominizi mahvederim” yollu bir tehdit savurmuştu. Türkiye S-400’lerden vazgeçemeyecek bir noktada bulunuyor. Bir yandan da Batı’nın finansal desteğine ihtiyaç duyuyor. Sonuçta ABD ile Rusya arasına sıkışmış durumdayız.
AVUKAT
5 Nisan yani dün
Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyası sırasında yaptığı ayaküstü açıklamalar ve konuşmalarda temel düşünce ve ilkelerini kamuoyuna doğal olarak aktaramadı. Bu yüzden seçim kampanyasında onu izleyenler bir siyasi çizgisinin olmadığı izlenimine kapıldılar. Kâh muhafazakâr, kâh liberal, kâh ideolojisiz biri olduğu yorumları yapıldı.
Oysa dün sözünü ettiğimiz
“Benim Sevgili Başkanım” adlı kitaptaki görüşleri okunduğunda, onun Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine sıkıca bağlı, demokrasi ve özgürlüğe yürekten inanan bir sosyal demokrat olduğu ortaya çıkıyor. Örneğin bakınız “Yönetim anlayışınızda laikliğin yeri nedir?” sorusuna nasıl yanıt veriyor:
“Mustafa Kemal Atatürk’ün laiklik adımının Türkiye adına ne kadar değerli, ne kadar vazgeçilmez bir prensip olduğunun altını çizerek başlamak benim için bu ülkenin kurucusuna karşı büyük bir manevi borç... Bugün yaşamakta olduğumuz onlarca sorunun derinliklerinde laiklikten uzaklaşma politikaları var. Laiklik bu toplumun bir arada yaşayabilmesini sağlamanın olmazsa olmazıdır. Bu ilke korunmazsa Türkiye’yi zannedildiğinden çok daha problemli günlerin bekleyeceği bilinmelidir. Laiklik olmazsa demokrasi de olmaz... Devletin özgürlükçü temelde her
Türkiye tarihi bir seçim yaşadı...
Gerilimli bir seçim sürecinin içinden yeni bir liderin doğuşunu izledik.
Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyası süresince yürüttüğü düzeyli, barışçı, sakin kampanyayla yalnızca bugünkü değil, gelecek nesillere de örnek olacak bir lider portresi çizdi.
Seçim gecesinin gelgitlerini örnek bir ustalıkla yönetti.
İmamoğlu’nu iyi tanıyor muyuz? Aklında nasıl bir yönetim ve belediyecilik anlayışı var? Şehir ve ülke politikasında nasıl bir vizyona sahip? İstanbul’u hangi ilkelere göre yönetecek?
Gazeteci arkadaşımız Mine Kılıç, İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı sırasında onunla günlerce konuşarak kapsamlı bir kitap
hazırlamıştı: “Benim Sevgili Başkanım”... O kitaptan, İmamoğlu’nun düşünce haritası ve ilkelerine ilişkin
Bu seçimde muhtarlığa büyük rağbet var... Kadıköy’ün 21 mahallesinden biri olan Caferağa’nın 10 yıllık muhtarı Zeynep Ayman’la konuşuyoruz:
- Muhtarlığa ilgi çok büyük görünüyor...
- Evet geçen seçimlere oranla ilgi büyük. Örneğin bizim mahallemizin ben dahil 4 adayı var.
- Muhtarlık bol paralı, çok nüfuzlu bir iş anlaşılan...
- Yok canım... Ayda topu topu 1900 lira ödeneğimiz var. Köy muhtarlarının aksine mahalle muhtarlarının hemen hiçbir yetkisi yok... Ek geliri de yok.
- Peki neden bu ilgi?
- Cumhurbaşkanı yaptığı konuşmalarda muhtarlığı yüceltiyor. Kaymakamlara, belediye başkanlarına emir verecek bir konuma yükseltiyor. Bunun yarattığı psikolojik bir ilgi olabilir...
Türkmenistan devleti, vatandaşlarımıza vize vermiyor. Türkmenler ise Türkiye’ye ellerini kollarını sallayarak girdikleri gibi rahatça iş tutup çalışıyor.
Bunları yazmıştık.
Bir okurumuz farklı bir örnek veriyor:
- Bendeniz 11 yıl Umman Sultanlığında çalıştım. Ayrıca
BAE, Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn ve Kuveyt hakkında da bilgi sahibiyim. Biz bu ülke vatandaşlarına Türkiye’nin her yanında her türlü gayrimenkul satışını yapıyoruz. Bir Arap Bodrum’da villa, İstanbul’da rezidans, Haymana ovasında arsa alabiliyor. 250 bin dolarlık emlak alırsa vatandaşlık da kazanabiliyor. Oysa bir Türk bu ülkelerde sadece devletin gösterdiği “sitelerde” (dikkatinizi çekerim, bölge bile değil) ev alabilir. Üstelik o işaretlenen yerlerde de 2 + 1 daire nerede ise İstanbul’da 250 m2 lüks
daire fiyatınadır.
Canlı örnek; Umman’ın başkenti Muskat’ta izin verilen 2 site var. Burada 2 + 1 daireyi bugünkü kur ile ancak 1,800,000 TL karşılığı alabilirsiniz. Üstelik ülke sultanlık olduğu için, 70 küsur yaşındaki sultan bugün vefat etse ve yerine gelecek kişi “yabancıları tanımıyorum, her şey bizimdir” dese, hakkımızı arayacak bir mecra yok.
Peki nerede mütekabiliyet?