Çağdaş ülkelerde bebekler gözlerini dünyaya açtıktan sonra önlerine akıl geliştirecek oyuncaklar konur. Çocuk bu oyuncaklarla hareket yeteneklerini, beyin gücünü, mekanik aklını geliştirir. Amaç en kısa zamanda dış dünyaya uyum sağlamasıdır. Yürümeyi öğrendikten sonra bisiklete binmeyi, yüzmeyi öğrenir... Kütüphanelere, müzelere götürülür. Okumayı, sanatı, tarihi sevmesi için imkân yaratılır. Daha ilkokul çağında kamplara götürülür, doğayla baş başa kalmaya alıştırılır. Kendi ülkesi içinde gezilere katılır, kendi coğrafyasını, kendi insanını sevmesi için olanak hazırlanır. Lise ve üniversite yıllarında yabancı ülkelere seyahat ederek başka toplumların insanlarıyla tanışır. Tarihe, coğrafyaya, sosyal bilimlere ilgisini geliştirir. Bilgili, bilinçli ve özgür çocuklar farklı olur. Bir iş yaparken düşünüp taşınarak, aklını kullanarak hareket eder. Hiç kimseye körü körüne itaat etmez. Kanıtını görmeden her duyduğuna inanmaz. Kendi geleceğinin ülkesinin geleceğiyle koşut olduğunu erken yaşta idrak eder. Kendi ulusunun ve toplumunun çıkarları için çalışmayı hedefler. Böyle yetişen çocuklar içinde yaşadığı toplumu ayakta tutar. Geleceği onlar kurar.
Çocuklarımızı bu bilgi ve bilinçle yetiştirmeliyiz...
İDDİA
Gezi davasında savcı esas hakkındaki görüşünü açıkladı. Davanın tutuklu yargılanan tek sanığı Osman Kavala ile tutuksuz sanıklar Mücella Yapıcı ve Yiğit Aksakoğlu hakkında ağırlaştırılmış müebbet, diğer altı sanık için de 15 ile 20 yıl arasında hapis cezası istedi. Gezi davası iddianamesinde yer alan suçlardan bazıları şunlar:
Semboller giymek. (Kırmızılı kadın, fularlı kadın, siyahlı kadın örnekleri.)
Protesto için soyunmak.
Görevli polis memurlarıyla arkadaşlık etmek, onlara çiçek vermek.
Son görevden feragat etmek. (Örnek: Mehmet Ali Alabora’nın Karadeniz Vakfı’nca kendisine verilen ödülü reddetmesi.)
Günlerce evden dışarı çıkmamak.
Hapis cezası almaya çalışmak.
Dikilme, ayakta durma eylemleri yapmak. (Örnek: Duran adamın eylemi.)
Lysistratik eylemsizlik. (Yani, partneriyle sevişmemek.)
Sanıklar işte böyle suçlar da işlemişler!
PEV...
Türk Metal Sendikası Başkanı Pevrul Kavlak basın toplantısı yaparken kolundaki saat basın mensuplarının dikkatini çekiyor. Hublot marka bu saatin kataloğuna bakılıyor. Fiyatının 50 bin 366 TL olduğu görülüyor. Asgari ücretli işçinin 21 aylık maaşı... Saat biraz ileri gitmiş görünüyor!
Başkan’ın “Pevrul” adı da dikkati çekiyor. Meraklı arkadaşlar aramış... Bu adın hiçbir sözlükte karşılığı bulunmuyormuş. Gizemli bir şahsiyet Pevrul Bey....
YARIN
Gelecekle ilgili en kritik sorunumuz nedir? Kuşkusuz Suriyeli göçmenler. Ülkemizde yılda 50 bin Suriyeli çocuk doğuyor, okul çağında bir milyonun üzerinde çocuk bulunuyor ve bunların yarıdan fazlası eğitim görmüyor.
Bu çocukların kaderini değiştiremezsek onlar geleceğin suçluları, çeteleri, ayyaşları olacaklar. Esas tehlike ise kapıda. Bir milyon yeni sığınmacı İdlib’den sınırımıza doğru ilerliyor.
Onları uzun süre sınırda tutamayız. Yakında parça parça içeri girecekler. Tabii Esad’ın ordusundan kaçan El Kaide uzantısı teröristler de mülteci kılığında nüfusumuza dahil olacak. Ondan ötesi kıyamet...
Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’ye ültimatom verdi. Dedi ki: “Rejim şubat ayı içinde gözlem noktalarımızın gerisine çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacaktır.”
Bu arada Rusya’nın bize destek olmasını, en azından önümüzden çekilmesini istiyoruz. Ankara’nın Kırım ve Ukrayna çıkışlarından son derece rahatsız olan Rusya bize destek olur mu? O bir yana... Bir savaş vukuunda Rusya’nın Suriye hava sahasını bize kapatmayacağını kim garanti edebilir?
Barış ve Şam ile diyalog alternatiflerini aklımızdan çıkarmayalım.”
ASTRO
Yeni yıl başlar başlamaz felaketlerin peş peşe gelmesi insanları kara kara düşündürüyor. Bu yıl neden böyle başladı? Uğursuzluk 2 ve 0 rakamında mı?
Bir gazete de astroloğu konuşturmuş... Acaba yıldızlar ne diyor bu işe?
İster misiniz yıldızlardan şöyle bir ses gelsin:
“Akıl ve bilimin yol göstericiliğinde yürür, parayı değil, insan hayatını ön planda tutan bir anlayışla hareket eder, devleti işinin ehli kadrolara teslim ederseniz, felaketler sizi arasa da bulamaz.”
NEYMİŞ
Son on yılda işsizlik ortalaması yüzde 10.7 olmuş.
Doğruluk Payı adlı internet sitesi bu rakamı doğrularken geçmişi de incelemiş.
Dünya ekonomik krizinin yaşandığı 1930-1939 yılları arasında Türkiye’de işsizlik ortalaması yüzde 3.2 imiş... İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1940-1949 yılları arasında ise yüzde 2.7...
O beğenilmeyen “1930’ların Türkiye’si”nde durum bu imiş...