Son genelgelere göre...
65 yaş ve üzeri ile 20 yaş altı vatandaşlar (10.00-13.00, 13.00-16.00 saatleri arası) şehir içi toplu ulaşım araçlarını (metro, metrobüs, otobüs, minibüs, dolmuş) kullanamayacaklar...
Yani 65 yaş üstü vatandaşlar doktor, hastane vs gibi ihtiyaçları için eğer özel araçları yoksa ille de taksiyle seyahat edecekler.
Aynı şekilde 20 yaş altı gençler de eğer bisikletleri yoksa taksiye binecekler.
Daha da ilginci...
Kısıtlamanın olduğu cumartesi ve pazar günleri market, bakkal, manav, kasap 10.00-17.00 saatleri arasında faaliyet gösterebilecek, vatandaşlar zorunlu ihtiyaçları için alışverişe gidip gelebilecek. 65 yaş üzeri ve 20 yaş altı gençler bu imkândan yararlanamayacak. Kesinlikle sokağa çıkmayacaklar.
64 yaşındaki vatandaş bakkala gidip gelebilecek ama 66 yaşındaki gidemeyecek.
Anne baba evin 16-17 yaşındaki çocuğunu bakkala gönderemeyecek, kendi gidip alacak.
Devlet bankasındaki müşteri temsilcisi hanıma soruyorum:
- Bankanızdaki emekli aylığım vadesiz hesapta duruyor. Faiz işlemiyor. Oysa kimi özel bankalar vadesiz mevduata günlük faiz tahakkuk ettiriyor. Sizde neden böyle bir uygulama yok?
- Bizde de var, diyor bankacı hanım, paranızı portföy hesabına yatırabilirsiniz. Günlük faiz işler. Aşağı yukarı vadeli mevduat oranında faiz alabilirsiniz. Ancak paranızı çekerken kârdan yüzde 10 kesinti yapılır.
- İstediğimiz zaman çekebilir, istediğimiz zaman üstüne para koyabilir miyiz?
- Evet, aynen vadesiz mevduat hesabı gibi işler.
- Peki, insanlar neden vadesiz yerine bu fonu tercih etmiyor?
- Belki bilmiyorlar. Bir sebebi daha var...
- Nedir?
Gazeteci arkadaşımız hayli iddialı bir kitap yazdı. Kitabın iddiası adından da belli:
“CHP nasıl iktidar olur?”
Kitap, CHP’yi kuruluşundan itibaren ele alıyor, yaşanan kurultaylar, seçimler, rakip partilerle mücadeleler, iç çatışmalar, bölünmeler, birleşmeleri ayrıntılarıyla anlatıyor. Yapılan analizler çoğunlukla anket ve araştırmalara dayanıyor.
Kitapta CHP’nin laiklikle sınavı uzun uzun irdeleniyor. Önce Bülent Ecevit’in şu sözleri:
“Laiklik Türkiye Cumhuriyeti için Aşil’in topuğu kadar yaşamsal önem taşır. Yani laiklikten vuruldu mu bu Cumhuriyet yıkılır; bu toplum çöker ve bu ulus çözülür. Türkiye de çağın çok gerisinde kalır.”
Bila, günümüzde laikliğin aksi yönünde atılan adımları kaydettikten sonra şöyle diyor:
“CHP’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olarak bu alandaki sorumluluğunun gereği laiklik ilkesini ve laik devlet yapısını koruması gerekir.”
Kitapta Prof. Sencer Ayata’nın çeşitli araştırmaları inceleyerek hazırladığı bir r
Telefondaki dostumuz üzgün bir tonda anlatıyor.
- 93 yaşındaki babam fenalaştı. Gece vakti Kadıköy’de yeni açılan özel hastanelerden birinin acil servisine götürdük. Kısa bir muayeneden sonra taburcu ettiler. Yatması gerektiğini söylediler. Mecburen aynı hastanede bir odaya yatırdık. Oda fiyatı gecelik 2 bin liraymış.
Bu parayı da peşin istediler. Banka kartımla ödedim. Dikkat buyur: Gecelik 2 bin lira sadece oda kirası. Yapılacak tahliller, kullanılacak malzeme vs. buna dâhil değil.
- Acil servisten taburcu edip sonra yatırmaları ilginç.
- Bu da oyun... Eğer acil servis hastası olarak yatsaydı para alamayacaklardı. Daha doğrusu, bakanlığın saptadığı düşük ücretten muamele yapacaklardı. Acil servisten taburcu edip normal hasta gibi yatırınca gecede 2 bin lira işlemeye başlıyor. Böyle bir açıkgözlük yapıyorlar.
Bu arada başka bir yakınımızın Gaziosmanpaşa’da bir özel hastaneye yatırdıkları hastası için gecelik 5 bin lira ödediğini kaydedelim.
Bu yakınımızın eşi eve çıktıktan birkaç gün sonra tekrar fenalaştı. Acıbadem Hastanesi
Esnafın dertleri zaman zaman abartılır. Ancak esnaf bu defa gerçekten zorda. Salgın ve ekonominin sıkıntıları bütün yüküyle esnafın omuzunda.
Salgının ekonomik etkilerinden iki grup esnaf etkilendi. Birincisi, doğrudan iş yerleri kapatılan ve uzun süre kapalı kalan kahvehaneler, çay ocakları, berberler, kuaför, güzellik salonları, spor tesisleri, çocuk oyun salonları...
Diğeri de, iş yerini kapatması zorunlu olmayan ancak müşteri yokluğu nedeniyle mecbur kalıp kendiliğinden kapatan grup.
Esnaf kuruluşları devlet desteği için çağrı üstüne çağrı yapıyor.
Ülkeyi yönetenler bu çağrılara kulak vermek zorunda. Umarız vereceklerdir.
Biz de bu arada esnaf kardeşlerimize kimi hatırlatmalar yapalım.
Bu sütunda esnafın Kovid’e karşı gerekli önlemleri almadığını defalarca yazdık.
Kafe ve lokantaların masaları her müşterinin ardından silinmesi gerekirken silinmiyordu. Mutfak çalışanları maske takmıyordu.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde bu yıl yaz başında çalkantılar yaşandı. USHAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Cevat Şengül istifa etti. Türkiye Sağlık Enstitüleri (TÜSEB) Başkanı Adil Mardinoğlu ile Genel Sekreter Hasan Türkez istifalarını verdiler. İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) Başkanı Hakkı Gürsöz görevden alındı. Kimi başka istifa ve görevden almalar da oldu.
Bu fırtınanın sebebi sonradan anlaşıldı.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde satın almaları yürüten USHAŞ adlı birim Bioeksen adlı firmadan PCR test kitleri satın alıyordu. Kitlerin beherine 32 lira ödeniyordu. Yaz başında kitleri satın alma görevi Devlet Malzeme Ofisi’ne verildi. İhale açıldı. İhalede ortalama 9 lira 80 kuruş fiyat ortaya çıktı.
Tanesi 32 liradan yani beherine 22 lira fazla ödenerek 1 milyon 700 bin kit alınmıştı. Fazladan 40 milyon lira ödenmişti. Veya ödenecekti.
Rakamları bizzat Bakan Fahrettin Koca Meclis komisyonunda açıkladı. Koca, adı geçen firmaya geriye dönük olarak 32 liradan değil 9 lira 80 kuruştan fatura kesildiğini bildirdi. Büyük bir yolsuzluğunu
Valilik açıklamasına göre... Bugünden itibaren...
Restoran, lokanta, pastane, kafe, kafeterya gibi yeme içme yerleri 10.00 ila 20.00 saatleri arasında sadece paket servis veya gel al hizmeti verecek.
Bu mekânlar saat 20.00’den sonra sadece telefonla ya da online sipariş alabilecek.
Lokantaların bu düzene itirazları var.
En azından lokanta ve kafelerin açık yerlerinde oturma izni olmalıydı, diyorlar.
Şimdi ne olacak? İnsanlar lokantadan ya da kebapçıdan yemekleri alacak. Ya yolda yürüyerek yiyecek. Ya bir kaldırıma veya varsa parka oturup yemeye çalışacak.
AVM’ler açık. Alışveriş serbest. AVM’lerdeki kafe ve restoranlar ise dışarıdakiler gibi 10-20 arası paket servis yapacak. Oralarda da insanlar içecek veya yiyeceğini alacak, (eğer eve götürmeyeceklerse) dinlenmek için konulmuş banklara oturarak yiyecekler. Bu mu istenen?
Özetle: Bu tür kısıtlamalar konurken meslek sahiplerine danışılmalı. Fikirleri alınmalı.
İtalyan yazar Pitigrilli’nin (1893-1975) bir hikâyesi vardır. Aklımızda kaldığı kadarıyla... Bir ailenin aklına eser, hadi kitap yazalım derler. Ancak hiç malzemeleri yoktur. Önce kâğıt bulmak için seferber olurlar. Sonra kalem bulmak için. Bir kitap yazmak için ne gerekiyorsa almak için çarşı pazar koşturur dururlar. Biz de onların çabalarını kâh gülerek kâh heyecanlanarak izleriz. Sonunda bir kitap yazmak için gerekli her şey bulunur. Masanın başına otururlar.
Ve o anda hep birlikte şu soruyu sorarlar:
- İyi de biz ne yazacağız?
Bizim siyaset de böyle. Sabah akşam “seçim” sözü ediliyor. Anketler yapılıyor. İktidar gidici mi, muhalefet gelici mi, ekranlarda uzun tartışmalar izleniyor. Liderler ikide bir “Seçime hazırız” demeçleri veriyor. Partiler hummalı
faaliyet içinde görünüyor.
Hepsi iyi de... Seçim yapılsa ve iktidar değişse bu partiler neyi değiştirecek?
Ellerinde masa başında yazılmış birkaç kâğıt parçasından başka bir program, formül, proje, çözüm var mı?
V