Telefondaki dostumuz üzgün bir tonda anlatıyor.
- 93 yaşındaki babam fenalaştı. Gece vakti Kadıköy’de yeni açılan özel hastanelerden birinin acil servisine götürdük. Kısa bir muayeneden sonra taburcu ettiler. Yatması gerektiğini söylediler. Mecburen aynı hastanede bir odaya yatırdık. Oda fiyatı gecelik 2 bin liraymış.
Bu parayı da peşin istediler. Banka kartımla ödedim. Dikkat buyur: Gecelik 2 bin lira sadece oda kirası. Yapılacak tahliller, kullanılacak malzeme vs. buna dâhil değil.
- Acil servisten taburcu edip sonra yatırmaları ilginç.
- Bu da oyun... Eğer acil servis hastası olarak yatsaydı para alamayacaklardı. Daha doğrusu, bakanlığın saptadığı düşük ücretten muamele yapacaklardı. Acil servisten taburcu edip normal hasta gibi yatırınca gecede 2 bin lira işlemeye başlıyor. Böyle bir açıkgözlük yapıyorlar.
Bu arada başka bir yakınımızın Gaziosmanpaşa’da bir özel hastaneye yatırdıkları hastası için gecelik 5 bin lira ödediğini kaydedelim.
Bu yakınımızın eşi eve çıktıktan birkaç gün sonra tekrar fenalaştı. Acıbadem Hastanesi Kozyatağı bölümüne kaldırıldı. Burada iki hafta yattıktan sonra önceki gün vefat etti. Başsağlığı dilerken ne kadar para ödediklerini de sorduk. Dediği:
- Önce acile yattığı, sonra yoğun bakıma geçtiği için hiç para almadılar.
Hastane dürüst davranmıştı. Neyse ki böylesi de var.
HAVALE
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın birkaç gün önce bir demecine rastgeldik. Uzun uzun adaletsizlikten söz etti. Kendisini dinlerken CHP’nin bu adaletsizlik karşısında ne yapacağını merak etmeye başladık. Derken sözü iktidara seslenerek bitirdi:
- Allah sizi affetmez.
İnternete göz attık. Engin Altay “Allah sizi affetmez” tehdidini daha önce de birkaç kez kullanmış.
Altay bu ülkede iki rekât namaz kılıp af dileyince Allah’ın kendilerini affettiğini düşünen ve bunun rahatlığı içinde hareket eden insanların varlığından haberdar değil mi?
Ayrıca onların Allah’ın kontrolü dışına çıkabileceklerini nasıl düşünüyor. O kadar mı güçlüler?
Böyle muhalefet kolay. Havale edin bütün görevlerinizi Allah’a, çıkın topluca tatile.
MADEN
Gazeteci Mehveş Evin, Arka Plan programında Türkiye’deki madenciliği konu yaptı.
TEMA Vakfı’nın haziran ayında yayımladığı rapora göre Çanakkale ve Balıkesir’de orman alanlarının yüzde 80’i, korunan alanların ise yüzde 55’i madenlere ruhsatlıdır.
TEMA Vakfı’ndan Hülya Çeşmeci ilginç bir bilgi veriyor. Burdur Gölü çevresinde yan yana 571 tane taş ocağı bulunmaktadır. Bu ocakların tümünün genişliği 25 hektarın altındadır. Sebebi mi? Çünkü 25 hektarın üstünde olursa ÇED raporu gerekmektedir. Çevresel etki raporundan kaçmak için bu yöntem bulunmuş, alanlar küçük küçük bölünerek ruhsata bağlanmıştır.
Ülkenin büyük bir maden ocağına çevrilmesinin hikmeti mi? Dünya Bankası ve IMF ülkenin bütün varlıklarının küresel sermayeye açılmasını 1980’lerden bu yana dayatmaktadır. Programın sahibi onlardır.
ARSA
Memleketi satmak suçların en büyüğüdür.
Siyasette zaman zaman bu suçlamalar duyulur.
- Memleketi sen sattın.
- Hayır, sen sattın.
Bu tartışmalar olurken hep rahmetli mizah ustası ağabeyimiz Şinasi Nahit’i anımsarız.
CHP gazetesi Ulus’ta yazan Şinasi Nahit fıkra ve esprileriyle ünlüdür.
Bir gün Demokrat Partili bir milletvekilinin sözlü saldırısına uğrar.
Milletvekili kuliste:
- Vallahi siz elinizden gelse memleketi satarsınız deyince, Şinasi Nahit cevabı yapıştırır:
- O kadar büyük arsayı kim alır?
TATLI
Öğretmen Ali Özdemir yazmış:
“Şekerin kilosu 4 - 5 TL.
Unun kilosu 3 - 5 TL.
Sıvı yağın kilosu 10 - 15 TL.
100 g ceviz 3.5 lira.
Bir kilo baklava nasıl 50 TL oluyor?
Bu nasıl ekonomi? Bu nasıl ticaret?
Bugün, hediye için 1 kilo tatlıya 50 TL verdim.
İçimden söylendim durdum.”
HACİM
Menkul Kıymetler Borsası’nın yüzde 10’u Katarlılara satıldı. Saptanan bedelin 300 milyon dolar olduğu söyleniyor. İktisatçı Emin Çapa dün bu rakamın büyüklüğü hakkında fikir verdi. Dedi ki:
“Melih Gökçek’in Disneyland dediği ve bugün çürümeye terk edilmiş Ankara’daki Anka Park’a 750 milyon dolar harcandığını Mansur Yavaş açıklamıştı.”
Görüldüğü gibi... Para kolay harcanıyor, zor kazanılıyor.
VAKA
Kovid-19 vaka sayıları iki gündür açıklanıyor. Önceki gün yapılan açıklamaya göre, Türkiye 29 bin vaka sayısıyla Avrupa’da birinci, dünyada ABD, Brezilya ve Hindistan’ın arkasından dördüncü sırada.
Açıklanan vefat sayısı ise tartışmalara yol açıyor. Vaka sayılarının açıklanmasına neden başlandı? Kimilerine göre bu yöndeki eleştiriler etkili oldu. Kimileri de Dünya Sağlık Örgütü’nün vaka sayılarına göre yardım vaat ettiğini, gerçek rakamın bu yüzden açıklandığını söylüyor. Ortak soru ise şu: Eğer gerçek rakamlar baştan açıklansa, halk ona göre tedbir alsa, vaka ve ölüm sayısı bu kadar ağırlaşır mıydı?