İtalyan yazar Pitigrilli’nin (1893-1975) bir hikâyesi vardır. Aklımızda kaldığı kadarıyla... Bir ailenin aklına eser, hadi kitap yazalım derler. Ancak hiç malzemeleri yoktur. Önce kâğıt bulmak için seferber olurlar. Sonra kalem bulmak için. Bir kitap yazmak için ne gerekiyorsa almak için çarşı pazar koşturur dururlar. Biz de onların çabalarını kâh gülerek kâh heyecanlanarak izleriz. Sonunda bir kitap yazmak için gerekli her şey bulunur. Masanın başına otururlar.
Ve o anda hep birlikte şu soruyu sorarlar:
- İyi de biz ne yazacağız?
Bizim siyaset de böyle. Sabah akşam “seçim” sözü ediliyor. Anketler yapılıyor. İktidar gidici mi, muhalefet gelici mi, ekranlarda uzun tartışmalar izleniyor. Liderler ikide bir “Seçime hazırız” demeçleri veriyor. Partiler hummalı
faaliyet içinde görünüyor.
Hepsi iyi de... Seçim yapılsa ve iktidar değişse bu partiler neyi değiştirecek?
Ellerinde masa başında yazılmış birkaç kâğıt parçasından başka bir program, formül, proje, çözüm var mı?
Varsa neden hiç duymuyoruz?
Belli ki... Bir tesadüf iktidara gelirlerse temeli IMF ve Dünya Bankası tarafından atılan bugünkü düzeni ufak tefek
rötuşlarla sürdürecekler.
Taraftarları hazineden birkaç yıl nemalanacak.
Yürümeyen sistem onların ellerinde de birkaç yıl sonra tıkanacak. Onlar da
emaneti aldıkları gibi yeni gelecek
olanlara devredecekler.
Yeni bir sistem önerileri varsa açıklasınlar, duyalım...
KURBAĞALI ÖYKÜ
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu iki ay önce verdiği demeçte:
“Kadıköy Kurbağalı Dere’deki ıslah çalışmalarında sona gelindi. Derenin ıslahını hızlı bir çalışmayla çözdük. Dere canlandı; şimdi balıklar yüzüyor, koku sorunu bitti, kirlilikten eser kalmadı” demişti.
Dereye uzanıp baktık dün.
Etrafı tahta perdeyle çevrili. İki yanında gezinti yolu inşaatı sürüyor. Dere ağzında “Kıbrıs 74” adlı bir tekne hâlâ dip taraması yapıyor. Koku yok ama su kirli. Rengi çamur ile yeşil renk arası.
Bu derenin son 8 yılda 4 kez ihalesi yapıldı. 247 milyon lira ödendi. Son ihale geçtiğimiz mart ayındaydı. İSTON’dan yapılan açıklamada çalışmaların 11 Ağustos’ta tamamlanacağı söylenmişti. Verilen tarihi üç ay geçtik, dere aynı dere. İlginç olan, 8 yılda 4 ihalenin hepsinin ıslahı bir türlü bitiremeyen aynı inşaat şirketine verilmiş olması. “Onu Allah ıslah etsin” diyoruz. Eskiler olsa öyle derdi. Derenin başka türlü ıslah olacağı yok!
KONUK
Mahmut Konuk 64 yaşında bir sağlık emekçisi. Bilfiil 40 yıl 14 gün hizmeti varmış. Devletteki işine KHK ile son verilmiş. Hizmeti yanmış. Ankara’da Yüksel Caddesi’nde “İşimi geri istiyorum” eylemi yapması ve bu eylemlere devam etmesi üzerine Mehmet Dersulu, Armağan Özbaş, Acun Karadağ, Nazan Bozkurt ve Alev Şahin’le birlikte 22 Ağustos’ta tutuklanmış. Hapishaneyle ilgili çeşitli şikâyetleri var. En basiti, mahkûmlara servisin kanserojen olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış melamin tabaklarla yapılması... vs...
Evi, ailesi, avukatı Ankara’da olduğu halde Adana’da hapis yatıyor.
9 Aralık’ta duruşmaya çıkacak.
Son günlerde hukuk reformundan söz ediliyor.
Bir insanın “İşimi geri istiyorum” yazılı bir pankartla kaldırımda oturmasının suç olmaktan çıkarıldığı bir günü de görür müyüz?..
DUMEZIL
Georges Dumezil ile konuşmalar 1998 yılında Sinatle Yayınları’ndan çıktı. O günde beri kütüphanede durup durur. Fransız profesör Dumezil (1898-1986) dünya çapında bir dinler tarihi ve dil uzmanıdır. 1925-31 yıllarında 6 yıl Türkiye’de kalmış, İstanbul Üniversitesi’nde ders vermiş, bu arada dil araştırmalarını sürdürmüştür.
Ömrünü Académie Française (Fransız Akademisi) üyesi olarak tamamlayan bu saygın profesörün dünyada çalışmadığı ve gezmediği az ülke kalmıştır. En başta sözünü ettiğimiz kitabın 128. sayasında Dumezil şöyle diyor: “Yaşadığım tüm ülkeler içinde her şeye yeniden başlamak elimde olsaydı öyle sanıyorum ki Türkiye’de yaşamak ve muhtemelen ölmek isterdim. Özellikle de Boğaz’da.”
Cumhuriyet yıllarında Türkiye’de yaşamak bir Fransız öğretim üyesi için böylesine keyifli ve mutluluk verici olmuş. Ya bugün...
YASSAH
Yönetici için en kolay şey yasak koymaktır.
Bir kelimelik bir bildiriyle yasağı koyarsınız.
Böylece yönetici olarak varlığınızı duyurursunuz.
Ancak çok sık yasak koyarsanız...
Yasaklar pek anlamlı olmaz ve sonuç vermezse...
Vatandaş yalama olur. Yasaklara uymaz.
Denetim de olmazsa yasaklar işe yaramaz.
Yasak mantıklı, inandırıcı, sonuç verici, eşitlikçi olmak zorunda.
YOLLAR
Anayasa Mahkemesi, karayollarında gösteri yürüyüşü düzenlenemeyeceğine ilişkin kanun hükmünü iptal etti. Trafik aksıyor gerekçesiyle, ne kadar aksadığına bakılmaksızın, bu tür gösterilerin yasaklanmasına Yüksek Mahkeme karşı çıktı. Denildi ki kararda:
“Anayasa Mahkemesi’nin önceki kararlarında da işaret edildiği üzere, toplantı ve gösteri yürüyüşünün başkalarının günlük yaşamlarını bir miktar zorlaştırması kaçınılmaz olup demokratik toplumda bunun hoşgörüyle karşılanması gerekir.”
Özetle: Biraz hoşgörü...
ANIMALS
Zülal Kalkandelen’in Cumhuriyet’te anlattığına göre...
2017 yılında, Harran Üniversitesi’nden yapılan bir açıklamayla, “üniversite bünyesinde bir grup bilim insanının yaptığı çalışma sonucunda, helal kesimde hayvanların acı çekmediğinin bilimsel olarak tespit edildiği” duyuruldu.
Haber tüm medyada büyük ilgi gördü.
Geçen ay hayvan hakları örgütü “Eyes on Animals” adına Harran Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne e-posta gönderildi. Bu çalışmanın yayımlandığı bilimsel derginin adı soruldu. Gelen resmi yanıt aynen şöyle:
“Bu hipotezi öne süren Hocamız (Prof. Dr. Gürbüz Aksoy) 8 ay önce vefat etmiştir. Konu ile ilgili kurumumuzun bir bilgisi bulunmamaktadır.”
Harran Üniversitesi’nin internet sitesinde bu çalışmaya dair haber hâlâ duruyor. Başlığı: “Üniversitemiz, helal kesimde hayvanların acı çekmediğini tespit etti.”