- İngiltere Kraliçesi gelecek, büyük bir heyet gelenleri karşılayacak. O heyette ben de varım, Osman Olcay da var. Genelkurmay Başkanı yok ama diğer üç kuvvet komutanı var. Başbakan, kuvvet komutanları ön sırada, bakanlar da ikinci sırada. Benim tam önümde Faruk Gürler duruyor. Şişman, üstü başı perişan denebilecek halde... Üniforması ütüsüz. Tesadüf, tam Faruk Gürler'in önündeki kıtan da da kendi gibi dökülen bir asker var. Askerin hali ibretlik... Kasaturası sarkıyor, kemeri, kuşağı, kayışı bir yanda... Gerçekten Türk ordusunda böyle derbeder asker görmek çok zordur. Hele tören kıtasında!.. Faruk Gürler "Oğlum baksana" diye seslendi. "Buyrun Paşam" dedi. "Senin halin ne böyle?" "Ne var ki paşam", "Baksana üstün başın dökülüyor..." Çocuk "Paşam sen kendine bak" demesin mi?.. O kadar komik bir durumdu ki Faruk Gürler sustu, bir şey diyemedi... Talat Halman bugünkü generallerin daha iyi yetiştiğini, kalitenin geçmişle kıyaslanmayacak kadar yükseldiğini ekliyor. Prof. Talat Halman'ın "Aklın Yolu Bindir" adlı kitabından söz etmiştik. İşte o kitaptan 1970'lerin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler ile ilgili bir anı... Orgeneral Gürler nevi şahsına münhasır, kalender
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Prof. Talat Halman'ın "Aklın Yolu Bindir" adlı kitabından söz etmiştik. İşte o kitaptan 1970'lerin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler ile ilgili bir anı... Orgeneral Gürler nevi şahsına münhasır, kalender adamdı. Şişman mı şişman, babacan, biraz da derbeder... Talat Halman ise o dönemin Kültür Bakanı... Anlatıyor:
- İngiltere Kraliçesi gelecek, büyük bir heyet gelenleri karşılayacak. O heyette ben de varım, Osman Olcay da var. Genelkurmay Başkanı yok ama diğer üç kuvvet komutanı var. Başbakan, kuvvet komutanları ön sırada, bakanlar da ikinci sırada. Benim tam önümde Faruk Gürler duruyor. Şişman, üstü başı perişan denebilecek halde... Üniforması ütüsüz. Tesadüf, tam Faruk Gürler'in önündeki kıtan da da kendi gibi dökülen bir asker var. Askerin hali ibretlik... Kasaturası sarkıyor, kemeri, kuşağı, kayışı bir yanda... Gerçekten Türk ordusunda böyle derbeder asker görmek çok zordur. Hele tören kıtasında!.. Faruk Gürler "Oğlum baksana" diye seslendi.
"Buyrun Paşam" dedi. "Senin halin ne böyle?" "Ne var ki paşam", "Baksana üstün başın dökülüyor..." Çocuk "Paşam sen kendine bak"
-Sayın Bakan dedi, bu tasarı görüşülürken çevreci kuruluşları, en başta da Çevre Mühendisleri Odası'nın yetkililerini buraya davet edip görüş istememiz gerekmez miydi? Bakan Güler'in bu siteme yanıtı;- Haklısınız sayın Bodur, oldu, fakat sözünü ettiğiniz oda yetkilileri defalarca çağırmamıza karşın davetimize icabet etmedilerse ben ne yapabilirim ki? Sonrasını Ali Rıza Bodur' dan dinliyoruz.- Bakan beyin bu sözleri üzerine hemen salondan çıktım, cep telefonumdan Çevre Mühendisleri Odası Başkanı'nı aradım. Ve öğrendim ki, şimdiye kadar kendilerine hiçbir davet gitmemiş. Tekrar salona döndüm, oda başkanının sözlerini sayın bakana aktardım, hık mık etti, lafı dolandırdı ama bana tatmin edici bir yanıt veremedi...AKP iktidara gelmeden önce sivil toplum kuruluşlarıyla diyaloga büyük önem vereceğini vaat etmişti. İktidar oldu, sözünü unuttu... Sivil toplum kuruluşlarından artık kaçıyorlar... Çünkü o kuruluşlar kül yutmuyor.. Meclis Çevre Komisyonu'nda Maden Yasa tasarısı görüşülüyordu; üyelerden İzmir milletvekili Ali Rıza Bodur söz alarak toplantıda hazır bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'e bir sitemini iletti. Özgürlüğü sevmek başkalarını sevmektir, iktidarı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Meclis Çevre Komisyonu'nda Maden Yasa tasarısı görüşülüyordu; üyelerden İzmir milletvekili Ali Rıza Bodur söz alarak toplantıda hazır bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'e bir sitemini iletti.
-Sayın Bakan dedi, bu tasarı görüşülürken çevreci kuruluşları, en başta da Çevre Mühendisleri Odası'nın yetkililerini buraya davet edip görüş istememiz gerekmez miydi?
Bakan Güler'in bu siteme yanıtı;
- Haklısınız sayın Bodur, oldu, fakat sözünü ettiğiniz oda yetkilileri defalarca çağırmamıza karşın davetimize icabet etmedilerse ben ne yapabilirim ki?
Sonrasını Ali Rıza Bodur' dan dinliyoruz.
- Bakan beyin bu sözleri üzerine hemen salondan çıktım, cep telefonumdan Çevre Mühendisleri Odası Başkanı'nı aradım. Ve öğrendim ki, şimdiye kadar kendilerine hiçbir davet gitmemiş. Tekrar salona döndüm, oda başkanının sözlerini sayın bakana aktardım, hık mık etti, lafı dolandırdı ama bana tatmin edici bir yanıt veremedi...
-Siz de benim yardımcım olun, birlikte çalışalım. Gökhan Durgun, öneriyi kabul etmedi. Bunun üzerine neler olduğunu kendisinden dinliyoruz."Grupta bizim arkadaşların sayısı AKP'lilerden fazlaydı, dolayısıyla salı akşamı (dün akşam) yapacağımız birinci olağan genel kurulda başkanlığı benim kazanmam büyük olasılıktı. Ama dün sabah tam 37 AKP'li topluca üyelik başvurusu yaptı, ki bunların arasında İsrail'in lafını duyunca tüyleri diken diken olanlar bile var. Tabii amaç İsrail dostluğu, İsrail'le ilişkileri geliştirmek vs. değil, amaç başkanlığı bizden almak... Bunun üzerine bizim arkadaşlar da beşer - onar üye olmaya başladılar. Baktım olacak gibi değil, bu gidişle bütün AKP milletvekilleri İsrail dostu! olacak, tüzüğün bana verdiği yetkiye dayanarak bütün üye kayıtlarını durdurdum. Seçim kampanyalarında Yahudi düşmanlığını malzeme yapanların şimdi başkanlığı ele geçirmek için yaptıklarını hayretle ve ibretle izliyoruz. CHP Hatay milletvekili Gökhan Durgun, Türkiye - İsrail Parlamentolararası Dostluk Grubu'nun kurucu başkanı... Geçen gün AKP Samsun milletvekili Suat Kılıç kendisine geldi, grubun ilk olağan kongresinde kendisinin başkanlığa adaylığını koyacağını söyledi ve
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> CHP Hatay milletvekili Gökhan Durgun, Türkiye - İsrail Parlamentolararası Dostluk Grubu'nun kurucu başkanı... Geçen gün AKP Samsun milletvekili Suat Kılıç kendisine geldi, grubun ilk olağan kongresinde kendisinin başkanlığa adaylığını koyacağını söyledi ve arkasından ekledi;
-Siz de benim yardımcım olun, birlikte çalışalım.
Gökhan Durgun, öneriyi kabul etmedi. Bunun üzerine neler olduğunu kendisinden dinliyoruz.
"Grupta bizim arkadaşların sayısı AKP'lilerden fazlaydı, dolayısıyla salı akşamı (dün akşam) yapacağımız birinci olağan genel kurulda başkanlığı benim kazanmam büyük olasılıktı. Ama dün sabah tam 37 AKP'li topluca üyelik başvurusu yaptı, ki bunların arasında İsrail'in lafını duyunca tüyleri diken diken olanlar bile var. Tabii amaç İsrail dostluğu, İsrail'le ilişkileri geliştirmek vs. değil, amaç başkanlığı bizden almak... Bunun üzerine bizim arkadaşlar da beşer - onar üye olmaya başladılar. Baktım olacak gibi değil, bu gidişle bütün AKP milletvekilleri İsrail dostu! olacak, tüzüğün bana verdiği yetkiye dayanarak bütün üye kayıtlarını durdurdum.
"Türkiye'de, 1999 yılı itibariyle 95 milyon zeytin ağacı var, bunun 10 milyondan fazlası Edremit Körfezi'nde... En büyük rakiplerimizden İspanya'da bizdekinin iki katı zeytin ağacı bulunmasına karşın üretimi bizimkinin 7 katı. Ağaç başı verimin bizde düşük olmasının baş nedeni zeytinlerin hâlâ ilkel yöntemle, yani sırıkla toplanması... Hasadın sırıkla yapılması filiz, sürgün ve dalların kırılmasına, yaralanmasına ve buna bağlı üretim düşüklüğüne yol açmaktadır. Bu da 'yok yılı' denen, iki yılda bir verimin düşmesinin başta gelen nedenidir. Bir başka yanlış da çiftçilerin zeytin ağaçlarının altında hayvan otlatmasıdır. Hayvanlar filizleri, sürgünleri yediği için bir kısır döngüye girilmektedir. Oysa Avrupa'da olduğu gibi ağaçların boyu küçültülerek ve benzer önlemlerle yok yılı var yılına dönüştürülebilir. Bunun için zeytincilik okulları açılmalı, ara teknik eleman yetiştirilmelidir. Biz bunları beklerken ne görelim? Tam tersine yurdun çeşitli yerlerindeki zeytin üretme istasyonları kapatılmak isteniyor. Amaç tütün ve şekerde olduğu gibi dış güçlerin telkinleriyle zeytinciliği öldürmek midir? Yoksa nedir? Nurhan Irmak, Edremit'te zeytincilikle uğraşan bir mimar.. Bize zeytinciliği
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Nurhan Irmak, Edremit'te zeytincilikle uğraşan bir mimar.. Bize zeytinciliği anlatıyor:
"Türkiye'de, 1999 yılı itibariyle 95 milyon zeytin ağacı var, bunun 10 milyondan fazlası Edremit Körfezi'nde... En büyük rakiplerimizden İspanya'da bizdekinin iki katı zeytin ağacı bulunmasına karşın üretimi bizimkinin 7 katı. Ağaç başı verimin bizde düşük olmasının baş nedeni zeytinlerin hâlâ ilkel yöntemle, yani sırıkla toplanması... Hasadın sırıkla yapılması filiz, sürgün ve dalların kırılmasına, yaralanmasına ve buna bağlı üretim düşüklüğüne yol açmaktadır. Bu da 'yok yılı' denen, iki yılda bir verimin düşmesinin başta gelen nedenidir. Bir başka yanlış da çiftçilerin zeytin ağaçlarının altında hayvan otlatmasıdır. Hayvanlar filizleri, sürgünleri yediği için bir kısır döngüye girilmektedir. Oysa Avrupa'da olduğu gibi ağaçların boyu küçültülerek ve benzer önlemlerle yok yılı var yılına dönüştürülebilir. Bunun için zeytincilik okulları açılmalı, ara teknik eleman yetiştirilmelidir. Biz bunları beklerken ne görelim? Tam tersine yurdun çeşitli yerlerindeki zeytin üretme istasyonları kapatılmak isteniyor. Amaç tütün ve şekerde