AKP Ereğli eski ilçe başkanı A.Ö., AKP Mersin Milletvekili Adayı H.A, Edremit AKP eski İlçe Başkanı H.Y, AKP Tokat eski İl Başkan Yardımcısı İ.F...
Liste uzayıp gidiyor.. Kim bunlar? Hakimlik mesleğine alınan AKP’li avukatlardan bazıları... CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, hakimliğe alınan 900 avukattan 800’ünün AKP üyesi veya eski yöneticisi olduğunu açıkladı. Bakanlıktan bu iddiaya bir yanıt verilmedi.
Avukatlıktan yargıçlığa geçecekler için yazılı sınavda 70 puan alma şartı vardı. Bu şart KHK ile kaldırıldı. Barış Yarkadaş, yazılı sınavda 80 alan ama AKP’li olmayan bir avukatın mülakatta elendiğini, 50 not alan AKP’linin ise mülakatı sorunsuz geçerek hakimliğe hak kazandığını anlatıyor. Manzarayı garipsediniz mi?
Tam tersine... Alışmalısınız!
? ? ?
Yeni anayasa uyarınca HSK adını alan HSYK bir ay içinde yeniden yapılanacak...
13 üyeli HSK’nın 6 üyesi cumhurbaşkanı, 7 üyesi ise AKP - MHP koalisyonunun ağırlıkta olduğu Meclis tarafından seçilecek... Böylece HSK, AKP’ye daha doğrusu cumhurbaşkanına bağlanmış olacak... Türkiye yargının tarafsızlığı, adil yargı, mahkemelerin bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü gibi kavramların ne kadar önemli olduğunu
Eskilerin sıkça kullandığı bir deyim vardır... Özellikle siyasetçilere tavsiye edilir:
“Teenni ile hareket ediniz” denir. Ne demek teenni... Sözlüklere göre: “İhtiyatlı davranmak, ilerisini düşünerek hareket etmek”tir.
Yani... Yabancı ülkelere atıp tutarken... Ya da üyesi olduğunuz Avrupalı kulüplerin ilkelerini takmadan hareket ederken bunun maliyetini düşünmek zorundasınız... Yoksa gelecek yaptırımlara katlanacaksınız...
***
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi kararıyla demokrasi liginde küme düştük. Yakında AB’nin de acıtıcı bir karar alabileceği konuşuluyor.
Tablomuz karanlık; adaletsiz bir referandum... Kuşkulu ve hileli sonuçlar... Demokrasiye şal örten bir yeni anayasa... Bitmeyen bir OHAL düzeni... Gazeteciler hapiste... 99 bin memur yargısız ihraca tabi tutulmuş.
Bu görüntüleri ortadan kaldırın diyorlar.. Mümkün mü? Tam tersine...
YSK’nın kesin sonucu birkaç gün içinde açıklamasıyla birlikte Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) seçimi yapılacak... 13 üyenin yarısını cumhurbaşkanı, diğer yarısını onun partisi tayin edecek... Aynı anda cumhurbaşkanı partisinin başına geçecek, yargı ve yasama böylece partili cumhurbaşkanına bağlanacak... Bunlar ne Avrupa’nın ne demokr
Demokrasilerde teamül bellidir...
Parti seçimi kazanınca parti başkanı da başbakan olur...
2019 seçiminde artık başbakan yok... Onun yerini cumhurbaşkanı alıyor...
Parti liderleri artık doğal olarak cumhurbaşkanı adayı oluyor...
CHP’nin 2019’daki cumhurbaşkanı adayı kimdir? Bugünkü tabloda Kemal Kılıçdaroğlu... Zira genel başkan odur...
Kemal Kılıçdaroğlu 2019’da AKP nin adayı Tayyip Erdoğan’la boy ölçüşebilir mi?
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığına adaylığını koyacak mıdır?
23 Nisan 1920, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu, egemenliğin Saray’dan alınıp millete devredildiği... Ve aynı zamanda demokratik parlamenter rejimin kurulduğu gündür. İçinde yaşadığımız günler ise yetkilerin Meclis’ten tek kişiye devredildiği günler olarak tarihe geçiyor...
Büyük Millet Meclisi açıldığının birinci yılında 23 Nisan’ı Ulusal Egemenlik Bayramı ilan etmişti. Türkiye’nin ilk bayramıydı bu... 20 Haziran 1938’de adı Atatürk’ün de isteğiyle “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirildi. Meclis duvarına kazınan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarı Meclis’in millet egemenliğinin kaynağı ve temeli olduğunu gösterir... Cumhuriyet ve demokrasi aynı temel üzeride yükselmiştir.
Ne var ki Cumhuriyet’in bütün kaleleri gibi hukuk düzeni de adım adım yıkılıyor.
Adil ve dürüst seçimlerin dayanağı olan Yüksek Seçim Kurulu’na güven sıfırlanıyor.
Gelecekteki seçimlerin hukuk güvencesi ortadan kalkıyor.
Buradan kurtuluş mu? Elbette rejim değişikliğine hayır diyen eğitimli, nitelikli, yürekli kitlelerin yürüteceği demokrasi mücadelesiyle mümkün olacaktır.
Ulusal egemenlik ve parlamenter demokrasi bir oldubittiyle tarihe gömülecek kumdan kaleler
Yüksek Seçim Kurulu, Doğu’da sandıkların açıldığı, Batı’da ise sandıkların açılmasına az zaman kala “Mühürsüz oyların sayılması” kararıyla dörtbaşı mamur bir skandala imza attı. YSK Başkanı Sadi Güven’in bu kararı olağan gösteren açıklamalarından hiçbiri açıklayıcı olmadı.
Bu skandal kararla ilgili Adil Hacıömeroğlu’nun dikkate değer bir saptaması var. Diyor ki:
“AKP’nin YSK’daki temsilcisi, saat 16.10’da başvuru yapmış YSK’ya... Birçok oy pusulasının mühürsüz olması yüzünden vatandaşın seçme hakkının engellenmemesi için mühürsüzlerin geçerli sayılması isteğini iletmiş. YSK da yasaları çiğnemek pahasına bu isteği hemencecik kabul etmiş!
Öncelikle şu soruyu soralım: Daha sandıklar açılmadan sonucu etkileyecek kadar çok sayıda mühürsüz oy pusulasının kullanıldığını AKP temsilcisi nereden biliyor?
Ve YSK da buna nasıl hemen inanıyor?
Her sandık başkanı bu pusulaları mühürlemek zorunda. Şimdi diyelim ki, birkaç sandık başkanı görevini savsakladı ve pusulaları mühürlemedi. Her seçimde olur bunlar. Önemli bir sayıya ulaşmaz.
Daha sandıklar açılmadan bu sayının sonuçları etkileyecek yoğunluğa ulaştığını bilen kişi, aslında yapılan hileyi de itiraf ediyor. Bu, suçüstü durumudur...”
Geçmişte mühür
YSK, henüz oylar kullanılırken, hatta Doğu’da sayıma geçilmişken mühürsüz zarf ve pusulalarda kullanılan oyları geçerli sayan kararı nasıl verdi? YSK’daki CHP temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu’na önce bunu sorduk.
- Bu talep 16.10 sularında YSK’daki AKP temsilcisinden geldi. Kurul talebi yarım saat içinde kabul etti.
- Kabul işi nasıl oldu?
- Önce şu bilgiyi vereyim; YSK, 4’ü siyasi parti temsilcileri olmak üzere 15 üyeden oluşuyor ve aldığı kararlarda siyasi parti temsilcilerinin oy hakkı yok. Ben mühürsüz zarf ve pusulalarda kullanılan oyların geçerli sayılmasına, 298 sayılı yasayı ve YSK’nın daha önce bu konuya ilişkin verdiği kararları hatırlatarak itiraz ettim. Buna rağmen kurul oy kullanma hakkına sahip 11 üyenin oybirliğiyle AKP’nin talebini kabul etti. Aynı YSK, 16 Nisan günü sabah 05.00’te sandık başkanlarına sms göndererek, “Mühürsüz zarf ve pusulalarda kullanılan oylar geçersizdir” uyarısını yaptı. Ama her nedense! sandıklar açılmaya başladıktan sonra o uyarısını yok saydı.
- Mühürsüz zarf ve pusulalarda kullanılan oylar büyük ihtimalle “evet”tir.
- Bilemem. Mühürsüz zarflar açılmayıp itirazların sonucu beklenseydi onu tespit edebilirdik. Ama itirazımıza rağmen bu tespit
Başbakan Binali Yıldırım balkon konuşmasını yaparken oyların sayımı henüz bitmemişti. Başbakanın nezaketen sonuçların kesinleşmesini beklemesi gerekirdi. Referandumun son günü Anadolu Ajansı ve Yüksek Seçim Kurulu’nun yol açtığı tartışmalara bir de Başbakan’ın konuşmasının zamanlaması eklendi. Nedendi bu acele?
***
En büyük skandal tabii ki Yüksek Seçim Kurulu’nun maç oynanırken kurallarda yaptığı değişiklik idi. Her seçim öncesi olduğu gibi referandum öncesi de defalarca açıklanmıştı:
“Sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarflar geçerli sayılmaz...”
Aynı YSK dün oylama devam ederken açıklama yapıyor:
“Sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar verilmiştir.”
İşe bakın... Sandık kurulu işi gücü bırakacak, mühürsüz zarfların nereden çıktığını araştıracak... Dışarıdan sokulduğunu kanıtlayacak! Oysa, sandık kurulu mührü yoksa bu dışarıdan getirildiği anlamına gelmez mi?
***
Referandum hengamesinde çok sayıda yeni kitap ulaştı elimize... Mahcubiyetle belirtelim ki, kitapların yazarlarına teşekkür edecek vakit bile bulamadık... Aşağıda bu kitaplardan birkaç satır söz edeceğiz. Yerimiz ne yazık ki fazlasına olanak vermiyor...
***
Araştırmacı gazeteci Kerem Çalışkan iddialı bir kitap kaleme aldı:
MUSTAFA KEMAL’İN İSYAN MUHTIRASI
Çalışkan şu notu düşmüş kitabına:
“Bu kitap, Mustafa Kemal’i Milli Mücadele’nin liderliğine taşıyan gizli muhtıranın bilinmeyen öyküsünü anlatıyor... 100 yıl önce, 20 Eylül 1917’de yazılan bu belge okunmadan Büyük Nutuk anlaşılmaz. Çünkü bu muhtıra, Samsun, Erzurum ve Sivas’ta oluşan isyancı ruhun en önemli belgesidir...”
***