Başbakan Binali Yıldırım, zeytinlik alanları tahrip edeceği söylenen yeni zeytincilik tasarısını savunurken şöyle konuşuyor:
“Bir yerin zeytinlik alanından çıkarılması önce kurulda değerlendirilecek, kurul uygun görürse ayrıca bakanlığın izni gerekecek... Dahası, zeytinlik alanından çıkarılan alanlar kadar yeni zeytinlik alanları oluşturulacak.”
Bu gerekçeye ziraat mühendisi kökenli CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal şu yanıtı veriyor:
- Zeytini koruyacağı söylenen kuruldaki 11 üyeden 6’sı bakanlık bürokratı. Bu yapısıyla kurulun iktidarın güdümünde olacağı çok açık.
- Ortadan kaldırılan kadar yeni zeytinlik alanları oluşturulacağına ne dersiniz?
- Zeytin, gece - gündüz sıcaklık farkı çok olmayan, en düşük sıcaklığı eksi 10’un altına düşmeyen alanlarda yetişen, sıfırdan fidan dikildiğinde 10 yılda meyve verebilen bir bitkidir. Yani, öyle her yerde zeytinlik kuramazsınız. Kursanız da 10 yılda yetişir...
Başbakan Binali Yıldırım, bu yasadaki değişikliğe neden ihtiyaç duyulduğunu da şu sözlerle açıkladı.
“Zeytinliklere yapılmış sanayi tesislerinin hukuki hale getirilmesi icap ediyor.”
Amerikan Hastanesi’nin giriş katında Koç Holding’e bağlı Divan lokantalarının bir şubesi var. Hem kafeterya, hem lokanta olarak hasta ve hasta yakınlarına hizmet veriyor. Yiyecekleri biraz pahalı görünmekle birlikte hayli lezzetli. Civarda oturanlar da yemeklerini zaman zaman gelip burada yiyor. Geçenlerde Divan Lokantası’nda otururken yaşı ilerlemiş bir hanım yanındaki iki hastane görevlisiyle sohbet ederek geldi yanımızdaki masaya oturdu. Gözümüz bir yerden ısırıyor ama çıkartamıyoruz. Nihayet tanıdık; Vehbi Koç’un kızı Semahat Arsel Hanım... Biraz sonra lokantanın aşçısı çağırıldı, o da gelip masaya oturdu. Bir süre konuştular. Sonra birlikte mutfağa gittiler. Şef garsona sorduk:
- Sorması ayıp, Semahat Hanım’ın bu ziyaretinin sebebi nedir?
- Zaman zaman gelir lokantayı denetler...
- Mutfağa da denetlemek için mi girdi?
- Evet, mutfağı da denetler... Gördüğü eksikleri bildirir. Tamamlanmasını ister. Bazen çeşitleri az bulur, artırın der...
- Başka?
- Geçenlerde dışardaki tentelerde bir iki yırtık tespit etmişti, hemen değiştirdik...
Semahat Hanım 89 yaşında... Türkiye’nin vergi rekortmeni. Ülkenin en zengin kişileri arasında yer alıyor. Ancak anlaşılan kendisini hastane lokantasının d
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Meclis Darbe Komisyonu’nun kendisine yönelttiği soruları 5 ay gecikmeyle yanıtladı. Ancak birçok hayati soru yine yanıtsız kaldı...
Orgeneral Akar’a göre ihbarcı binbaşı O.K darbeden söz etmemiş... Sadece MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kaçırılacağı ihbarını yapmış. Ne var ki Akar, “İhbar edilen olayın daha büyük bir planın parçası olabileceğini” mütalaa ederek darbeye karşı tedbirler almış. Bu durumda dahi sayısız ihmal göze çarpıyor. Emekli general Nejat Eslen soruyor:
- Peki Hulusi Akar öncelikle kendisinin ve karargâhının yani Genelkurmay’ın emniyetini neden sağlamadı? Neden darbecilerin elini kolunu sallayarak karargâha girmesine engel olmadı?
- General Zekai Aksakallı’nın dediği gibi... Neden olağanüstü durumlarda âdet olduğu üzere birliklere ‘Personel kışlayı terk etmesin’ emrini vermedi?
- Neden sadece Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’nda çıkışları yasakladı da örneğin Mamak’taki 28. Mekanize Tugay’dan çıkışları yasaklamadı...
- Neden uçuşları yasaklarken Hava Kuvvetleri Komutanı ve diğer kuvvet komutanlarını Ankara’ya görev başına çağırmadı?
- Neden Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nı arayıp bilgi vermedi...
MİT’in Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği 2 Aralık 2016 tarihli yazı MİT’teki ByLockçu’larla ilgili. Değerli gazeteci Müyesser Yıldız’ın haberine göre... O yazının bir yerinde haklarında suç duyurusu yapılmayan 7 eski MİT’çi hakkında aynen şöyle deniliyor:
“ByLock programını kullandığı tespit edilen eski personellerden FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmakla birlikte, örgüt mensubu olduklarına dair yeterli kanaat oluşmadığından haklarında suç duyurusunda bulunulmamış olup...”
Demek ki neymiş... ByLock kullanmak, hatta hatta FETÖ ile irtibatlı/iltisaklı olmak örgüt mensubu sayılmaya yeterli değilmiş ve suç duyurusunu gerektirmezmiş!
Gelin görün ki Cumhuriyet yazarlarının, mesela Kadri Gürsel’in hakkındaki suçlamalardan biri “ByLock kullanıcısıyla ve FETÖ/PDY soruşturması süren 21 kişiyle irtibatlı” olmak. ByLock kullanmak suç değil ama ByLock kullanan tanımadığınız biri sizi aramışsa siz suçlu sayılabiliyorsunuz!
MİT’te FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı da olsa kişi örgüt mensubu sayılmayabiliyor.
Öte yanda binlerce memur sadece Bank Asya’da üç kuruş parası olduğu gerekçesiyle örgütle irtibatlı/iltisaklı sayılarak memuriyetten ihraç edilmiş bulunuyor.
Hukuk, yerine ve adamına göre
Dünyanın gelmiş geçmiş en zenginlerinden Amerikalı milyarder David Rockefeller için ömrünün son demlerinde... Aman üzülmesin... Aman son günlerini mutlu-mesut geçirsin diye çıkarılan gazeteyi duymuşsunuzdur herhalde. Hani şu tek nüsha olarak basılan, içinde olumsuz tek habere yer verilmeyen, her sabah kahvaltı tepsisinin yanında kendisine sunulan ve basın tarihine “Pembe Gazete” diye geçen gazete...
O gazete çoktan tarih oldu ama o yöntem hâlâ geçerli. Yandaş medyamız pembe haber imalinde doludizgin gidiyor. Buyurun size son iki günde gazetelerde gözümüze çarpan “pembe haberler”den birkaçı;
- (NATO zirvesinde) Erdoğan’la görüşmek için sıraya giren liderler olumlu mesajlar verdiler
- Başbakan Yardımcısı Canikli, “Dipten çıkışa başladık” dedi.
- Meyve ve sebze yüzde 10 ucuzluyor.
- Yerli otoda ilk adım atıldı.
- PTT yıl sonuna kadar 2500 kişi daha alacak.
- İstanbul’da pideye zam yok.
Cumhuriyet gazetesi yazarlarıyla Ahmet Şık’ın, ardından internet yöneticisi Oğuz Güven’in tutuklanması... Son olarak Sözcü’ye yönelik operasyon.
Kimi iktidar yazarlarına göre bütün bunlar FETÖ’yle mücadeleyi sulandırmak isteyen devlet içinde hâlâ açığa çıkmamış “Kripto FETÖ’cülerin” tezgâhı... Amaçları, iktidar karşıtı cepheyi olabildiğince genişleterek bundan kendilerine hem masumiyet hem avantaj sağlamak. Nihai olarak da iktidarın sonunu hızlandırmak.
İktidarı bu oyunu görememekle eleştiriyorlar. O arada kendilerinin ne kadar demokrat olduklarını da “bilvesile” göstermiş oluyorlar.
Olay gerçekten denildiği gibi mi? Bize göre değil...
Evet, iktidar FETÖ’den rahatsız, onu olabildiğince yok etmeye çalışıyor. Ama FETÖ’cü olmayan muhalefetten de bir o kadar rahatsız. Hatta ikincisinden daha da rahatsız...
Cumhuriyet’e, Sözcü’ye de yapılan operasyonların ve genelde iktidar yanlısı olmayan basına yapılan baskının sebebi bu... “FETÖ ile mücadele” işin kamuflajı...
Geçmişte de aynı şeyi yapmışlar... Darbecileri tasfiye ediyoruz bahanesiyle asıl hedefleri olan Kemalist kadroları tasfiye etmişler... “Kumpas” ve “sulandırma” lafları iş işten geçtikten sonra gündeme gelmişti.
“Partili Cumhurbaşkanı” konusunu Anayasa’nın 101. maddesinin son fıkrasında yer alan “... Cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişiği kesilir” cümlesini metinden çıkararak hallettik. Gerçi aynı maddenin başlığındaki “tarafsızlık” ile cumhurbaşkanı yeminini düzenleyen 103. maddedeki “tarafsızlık” kelimeleri aynen yerinde duruyor ve pek çok hukukçuya göre bu durum cumhurbaşkanının hâlâ partili olamayacağı anlamına geliyor ise de... Ne gam!
Durum “azıcık” da olsa kurtarıldı, kılıfına uyduruldu...
Ancaaakkk... Bu bağlamda “ufak bir pürüz” daha var.
CHP’li Haluk Pekşen’i dinliyoruz:
“19 Ocak 2012’de kabul edilen 6271 Sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu’nun 4. maddesinin 5. fıkrası aynen şöyle der;
“Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisi ile ilişiği kesilir.”
Bu fıkra yerinde duruyor, hiç dokunulmadı. Dolayısıyla partili cumhurbaşkanı olmak en azından bu yasaya açıkça aykırı. Şimdi YSK’ya, onun ardından Anayasa Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulunacağım. Sonra da uluslararası yargıya gideceğim.”
Bilinen sırlar...
AKP’nin bugün yapılacak kongresinin afişlerinde “Yeni atılım dönemi” ibaresi ve altında şu sloganlar yer alıyor: “Demokrasi, değişim, reform”...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da iki gün önce TÜSİAD’da yaptığı konuşmada:
“Demokrasi ve ekonomide yeni atılım dönemi başlıyor” demişti.
Bizler bakalım neler değişecek, diye meraklanırken 19 Mayıs günü Sözcü gazetesine yönelik operasyon patladı. Gazete sahibi Burak Akbay, internet sorumlu müdürü Mediha Olgun, Mali İşler Müdürü Yonca Kaleli ve muhabir Gökmen Ulu hakkında arama ve gözaltı kararları uygulandı.
Suçun konusu mu? Gazete muhabiri Gökmen Ulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 15 Temmuz’da kaldığı otelin adını bildirmiş. Haber internet sitesinde yayımlanmış. FETÖ’cüler Bylock’la falan değil Sözcü üzerinden haberleşiyormuş gibi... Sözcü mensuplarına şu suçlar isnat ediliyor: Terör örgütüne destek, Cumhurbaşkanı’na suikast, hükümete karşı silahlı isyan vb...
Soruşturma 10 aydır sürüyormuş... 10 ayda 6 savcı değişmiş, hiçbiri gözaltı kararı almamış, 7incisi almış... Tarih olarak da 19 Mayıs’ı seçmiş!
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Katy Piri gerçeği tek bir cümleyle açıklıyor: