"... Yargıda 4 bin civarında hâkim ve savcı gitti. Emniyet’ten binlerce kişi atıldı. Şimdi önemli görevlere getirecek adam bulamıyorlar. Bir dönem böyle ne kadar akçalı işlere, bilmem ne işlere bulaşmış ne kadar adam varsa, FETÖ’yle iltisakı yok diye bunların bir kısmı önemli görevlere getirildi. yargıda da, Emniyet’te de... Adam hırsız ya... Net hırsız, hırsız. yani bu noktada şucu bucu olmasının çok anlamı yok. Doğru, FETÖ’cü değil ama tam bir şerefsiz. Yani FETÖ’cü olmaması onu namuslu kılar mı, dürüst kılar mı, ahlaklı kılar mı? Var öyle tipler de... Belli yerlere, görevlere getirildiler. Aman FETÖ’cü olmasın da... Yahu hırsızı da, sahtekârı da koymayın yerine.”
***
Kırk yıl düşünseniz bulamayacağınız bu sözlerin sahibi kim mi? AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar.
Geçenlerde, yandaş kanal Beyaz TV’deki “Son Söz” programında yaptı bu konuşmayı.
Demek ki neymiş? Yargıda, Emniyet’te FETÖ’cü diye atılanların yerine getirilenlerin “bazıları” hırsız, şerefsiz, ahlaksız, sahtekâr tiplermiş.
FETÖ temizliği adı altında yapılan ak kadrolaşmanın bir yüzü de bu demek...
Biz söylemiyoruz AKP milletvekili Şamil Tayyar söylüyor...
Haziran ayı başında 2750 savcı ve yargıç dah
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu, 5 Mayıs günü Ondokuz Mayıs Üniversitesi’de yapılan “İlim ve Ahlak Zemininde İslamı Anlamak” başlıklı konferansında çarpıcı bir araştırmayı naklediyor:
“Müslümanlıkla ahlak birbirinden hayli ayrıldı. Günümüz insanı ‘dindar ahlaklı olmayabilir’ diye düşünebiliyor artık. Geçenlerde bir hocamız alan araştırması yaptı. Bir soruya canım çok sıkıldı. Soru şuydu; ‘Dindar olmak ahlaklı olmayı gerektirir mi?’ Cevap verenlerin yüzde 70’i, ‘Hayır, gerektirmez’ cevabını verdi... Bu soruya bir Müslüman ülkede ‘Hayır efendim, dindarsa ahlaklıdır’ denilmesi gerekirdi. Oysa günümüz insanı ‘Dindar ahlaklı olmayabilir’ diye düşünebiliyor. Oysa Müslüman’ın en temel özelliği güvenilir olmasıdır.”
***
Bizim nesil “Dindar kişi ahlaklıdır” yargısıyla büyüdü... Dindar adama ahlaklı adam gözüyle bakıldı... Dindarlık ahlak içerdiği için saygı gördü.
Ülkeyi yönetenlere saf ve temiz halk: “Bunlar dindar o zaman ahlâklıdırlar” diye baktı. Bugün hâlâ hatırı sayılır oranda halk hem dindar hem ahlaklıdır. En çok sömürülen de o kesimdir. Uyanık Müslüman kesim ise yüzde 70 oranına uygun şekilde “dindar olmak ahlâklı olmayı gerektirmez” diye çalıp
ABD Başkanı Trump’ın YPG’ye ağır silah verilmesine yönelik kararı, Suriye’de bir Kürt devleti kurulmasına kesin desteğini ifade ediyor. ABD Dış İlişkiler Konseyi Başkanı Richard Haass’ın şu mesajı da ilişkilerin tuzu biberi oldu:
“Trump yönetiminin Suriye Kürtlerini silahlandırdığını görmek güzel. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) ziyaretini iptal ederse, otoriter yönetimi ve Suriye’deki yararsız rolü göz önüne alındığında büyük bir kayıp olmaz.”
Türk - Amerikan ilişkileri hiçbir zaman bu kadar dibe vurmadı...
Sadece ABD mi? Bir Alman diplomatının şu sözlerinin de altını çizelim:
“Almanya-Türkiye ilişkileri 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana hiçbir zaman bu kadar kötü olmadı...”
İç politikada puan toplayacağız diye ona buna hakaret etmeye... Gücümüzle orantısız tehditlere... Ardından geri adım atarak durumu toparlamaya dönük ilkel dış politika sonucu...
Ne çevremizde ne de Batı’da dostumuz kaldı...
Dostları ve komşuları tarafından yok sayılan, bölgedeki ve dünyadaki etkisini tamamen yitirmiş bir ülkenin bulunduğu yerden bir adım ileri gitmesi mümkün mü?
2019’un cumhurbaşkanı adayları henüz belli değilse de belediye başkan adayları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Yerel seçim malum 2019’un bahar aylarında yapılacak... CHP’li Gürsel Tekin büyükşehir başkanlığına aday olacağını Cumhuriyet’te açıkladı. Ardından AKP’nin Büyükşehir’e Binali Yıldırım’ı aday göstereceği yine Cumhuriyet’te yer aldı.
Gürsel Tekin geçmişte Kadıköy Belediyesi Başkan Yardımcılığı yapmıştı. Onun patronu, Kadıköy’ün eski başkanı CHP’li Selami Öztürk ile konuştuk:
- Siz de aday olmayı düşünür müsünüz?
- Buna genel merkez karar verir, dedi Öztürk, ben kendiliğimden aday olamam. Adaylar genel merkezde belirlenir...
Gürsel Tekin’in bu açıdan şanslı olduğu söylenebilir. Söz yerel seçimlerden açılmışken. Selami Öztürk önemli bir konuya parmak bastı:
- Belediye başkan adayları maalesef CHP’de çok geç kararlaştırılıyor... Örneğin son Kadıköy Belediye Başkan adayı seçime 5 gün kala belirlenmişti. Daha önceleri de adaylar hep son dakikaya bırakıldı...
- Oysa...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2019’daki cumhurbaşkanı seçiminde CHP adayında olması gereken nitelikleri sayıyor:
“Tarafsız olacak, partisiz olacak, 80 milyonu kucaklayacak, kişisel beklentileri olmayacak...”
Kemal Bey ve kimi CHP’liler yüzde 49’u çantada keklik sayıp onu kucaklayıp büyütecek birini arıyorlar...
Oysa yüzde 49 içinde Saadet Partisi’nin, HDP’nin, MHP’nin, AKP’nin, sol partilerin, cümle demokratların oyu var...
Referandumda sorulan soru “Tayyip Erdoğan’ın yetkileri genişlesin mi?” idi?
Yüzde 49 hayır dedi... 2019’daki soru:
“Ülkeyi kim yönetsin?” olacak...
Hayır’ların bir bölümü Tayip Erdoğan aday olursa ona kayacak.
Biz bu ülkenin en çok gündemini seviyoruz!
Sabah kalkıyorsunuz internet sitelerinde ilk haber:
- FETÖ operasyonlarında 869 kişi tutuklandı!
Ya da
- 698 numaralı KHK ile 3745 kişi memuriyetten ihraç edildi!
Gidip bir yüzünüzü yıkıyorsunuz. Zor kendinize geliyorsunuz;
Dönüp internetin başına geldiğinizde muhtemelen şöyle bir haber:
Cumhurbaşkanına 2019’u beklemeden verilmiş iki yetki yürürlüğe girdi...
? Cumhurbaşkanı partili oldu... Üç hafta sonra da partisinin genel başkanlığı koltuğuna oturacak
? 13 üyeli yeni HSK’nın 6 üyesini bizzat, 7 üyesini de partisi eliyle seçecek...
Böylece Meclis yani yasama ile HSK yani yargıyı kendine bağlamış olacak...
Partili cumhurbaşkanı artık partisiz cumhurbaşkanına verilen yetkileri kullanacak...
Anayasa Madde 104 diyor ki...
“Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder”
Dünya fındık üretiminin yüzde 75’ini sağlayan Türkiye, fındığını İtalyan tekeli Ferrero’ya kaptırmış durumda. Piyasada ipin ucu kaçtı... Bu sezon başında 15 lira olan kabuklu fındıkta fiyat 10 liranın altına düştü.
2015’te Türk devi Oltan Gıda’yı satın alarak kesin tekel durumuna gelen Ferrero Türkiye’deki fındığın yüzde 75’ini tek başına alıyor... Nutella, Kinder, Rocher, Tic Tac gibi ürünler yaparak fındığı kâra dönüştürüyor. Gerisi satıyor.
İtalyanlar, 150-200 milyon avroluk fındıkla 12 milyar avroluk ciro yapıyor.
Doğal olarak fiyatlarla istediği gibi oynuyor. Örneğin bu yıl fiyatlar daha da düşecek söylentisiyle yabancı alıcıların piyasaya girmesini geciktirdi. Üretici sıkışınca fiyat düşürmek zorunda kaldı.
Ferrero’nun hedefinde Karadeniz’deki küçük fındık üreticilerini yok ederek, kendine bağlı büyük fındık plantasyonları oluşturmak var. Fındık üreticisi yakın gelecekte kendi tarlalarında ırgat olarak çalışacak...
Aynen Niğde’de elma tarlalarını alan İtalyan firmalarının çiftçiyi topraksız köle durumuna getirmesi gibi...
İktidar ne yapıyor derseniz... Bütün bu gelişmeleri seyirci gibi izledi. Milli ekonomiyi savunmadı. İtalyanları tekel haline getirdi. Referandum öncesi piyasaya