Benim gibi politika yazan tüm gazetecilere de sorulur.. Nasıl görüyorsun? Neyi?
Memleketin gidişini..
***
İki gün Ankara’daydım.. Malum, ana muhalefet partisinin kurultayı vardı.. Salonda, dışarıda, yolda, lokantada, havaalanında tanıyanlardan ‘Merhaba, nasılsınız?’ cümlesinin ardından, aynı soru geldi: Nasıl görüyorsun? Ben yine her zamanki refleksle ‘Neyi?’ dedim.. Bu kez memleketin gidişini demediler.. CHP’yi nasıl görüyorsun dediler..
***
Bu tür sorulara soruyla yanıt veririm; siz nasıl görüyorsunuz derim.. Önemli olan sizin nasıl gördüğünüz.. Ben neyi nasıl gördüğümü, ne düşündüğümü her gün yazmaya, söylemeye çalışıyorum.. Önemli olan sessiz milyonların ne düşündüğü.. Önemli olan sessiz milyonların gidişatı nasıl gördüğü..
***
İktidara göz diken..İktidarı devralmaya niyet eden..Türkiye’yi yönetmeye talip olan..Türkiye’yi değiştirip dönüştürme iddiasıyla yola çıkan..
Demokrasi, özgürlük, adalet, insan hakları gibi kavramları dilinden düşürmeyen.. Bu kavramların örselendiğini söyleyen.. Bu kavramların güçlü olduğu Türkiye vaat eden.. Amacının bu olduğunu ilan eden.. Bir partinin..
O partiye gönül verenlerin, o partinin çatısı altında toplananların.. Birlik/beraberlik içinde olması gerekmez mi? Omuz omuza vererek, kol kola girerek yola çıkmaya hazır olması gerekmez mi? Evet.. Ama CHP’de durum böyle değil..
CHP’de sevgi bağları zayıflamış.. CHP’de kişisel hesaplar, kişisel kırgınlıklar, kişisel beklentiler o ulvi kavramların önüne geçmiş..CHP’de işler zor..
***
Çünkü..
Kimse kimseyi beğenmiyor.. Kimi ilçe başkanını beğenmiyor, kimi il başkanına kızıyor, kimi genel merkezi yetersiz buluyor..Herkes tek doğrunun kendi doğrusu olduğuna inanıyor.. Parti Meclisi’ne 500 den fazla adayın çıkmasının bir nedeni de bu..
Kılıçdaroğlu kazanacağını bildiği için örgüte, delegelere hitap eden bir konuşma yaptı..
Coşturmak yerine, temel meseleleri anlatmayı tercih etti..
Hedef koydu, örgüte görev verdi..
İnce, kazanamayacağını bildiği için, tribünlerin nabzını tutmayı tercih etti..
Hem iktidara vurdu hem de parti yönetimine..
‘Vur vur inlesin’ tarzı konuşma yapınca tribünler aradığını buldu; karşılığını verdi..
Salon inledi..
---
Afrin harekâtını izliyorsunuzdur.. Haber kanalları gelişmeleri saat saat veriyor..
Ekranlar eski askerlerle, güvenlik uzmanlarıyla dolu..
Ortak görüş; harekât çok başarılı..
İyi planlanmış..
Alınan mesafe ve verilen kayıpların azlığına bakılırsa; evet, başarılı..
***
Denilen şu; askerlerimiz şubat ayı sonunda Afrin’e ulaşabilecekmiş.. Bu da çok dikkatli gittiklerinin, sivillere zarar vermemek için kılı kırk yardıklarının işareti..
Neyse meselemiz bu değil..
Zaman zaman bahsede- rim.. Maçka Teknik Lisesi Elektronik Bölümü mezunuyum.. Bizim sınıftan bi ben mesleğin dışına çıktım.. Kimi mimar oldu, kimi inşaat, kimi elektronik, kimi bilgisayar mühendisi..
1974’te tanıştık, 2018’deyiz..
44 yıl olmuş.. 44 yıldır görüşüyoruz.. Her ay mutlaka buluşuyoruz, ‘WhatsApp’ grubumuz var.. Yazışıyoruz..
***
Dün sordum; ne yazayım?
Yanıt geldi: Kılıçdaroğlu adaylığını açıklasın diye yaz..
Hoppala!. Cumartesi kongre var, zaten aday..
Yok
Özgür Suriye Ordusu tartışmasına girmeyeceğim..
İktidar başka gözle bakıyor, ana muhalefet partisi başka gözle..
Kim nasıl bakarsa baksın,
bu ayrı bir konu..
Ama ÖSO denen yapınınpek işe yaramadığı bir gerçek..
ÖSO denen yapının Türk askerinin arkasına sığındığı malum..
---
Şunu da söyleyelim.. ÖSO denen yapı Suriye’den iç savaştan kaçan milyonların ordusu da değil..
Burseya Dağı’nın temizlen-mesi, Afrin yolunun açılması çok önemli..
Cepheden gelen görüntülere bakınca.. Beton koruganları, beton mevzileri, barikatları görünce ‘başarı’ sözcüğü hafif kalıyor; ‘zafer’ demek daha doğrusu..
Askeri zaferin devamı gelecek ama bu zaferi diplomatik başarıyla da taçlandırmalıyız..
---
Afrin’i temizledikten sonra hedef ne?
Münbiç mi?
Orada biraz sıkıntı var.. ABD, Münbiç’ten çekilmeyeceğini açıkladı..
İki NATO ülkesi karşı karşıya!..
İktidar o kadar çok, o kadar hızlı pozisyon değiştiriyor ki; izinden gidenler, ha babam savruluyor..
Ofsayta düşmekten kurtulamı-yorlar..
Dün söylediklerinin..
Dün yazdıklarının..
Dün savunduklarının tam tersini söylemek, yazmak ve savunmak zorunda kalıyorlar..
En tipik örnek; Kürt sorunu ve Fethullahçılar üzerine söylenenler!.
Arşive girin, çok değil üç yıl, dört yıl önce yazdıklarına bakın..
Bir de bugüne..