Müziği bugüne kadar 3 milyar kez stream edildi. Onlarca film soundtrack’inde imzası var. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Türkiye’de konserler verdi. Modern klasik müziğin en yaratıcı isimlerinden Max Richter’e göre yapay zekâ yaratıcılığı ve sanatı bitirmek üzere.
Richter’in bestelediği, Wayne McGregor’ın koreografilerini üstlendiği “MaddAddam” adlı bale Margaret Atwood’un aynı adlı kitabından uyarlandı. Yakında Londra’nın başlıca bale salonlarından Covent Garden’daki Royal Ballet’de sergilenecek. Bu vesileyle ve mayısa kadar devam edecek dünya turnesiyle gündemde olan Richter, Times’a verdiği röportajda yapay zekânın mesleğini tehdit ettiğini anlatıyor.
Richter müziğiyle tanındığı kadar cılız stream gelirlerinin sanatçılara etkileri üzerine mücadelesiyle tanınmıyor pek. Yeri geldikçe bu konularda açıklamalar yaptığını biliyoruz. Richter’in yeni mücadele alanı yapay zekâ.
Bu teknolojiyi üretenler ve onların şakşakçıları, teknolojiyi sonuçlarına bakmaksızın kayıtsız şartsız kabullenip yapay zekâ kimseyi işsiz bırakmayacak diye dursunlar, Richter endişeli.
“Yapay zekâya dayalı müzik üreten sistemler sanatçıların haklarını hiçe sayıyor. Teknoloji şirketleri internette sanatçılar tarafından üretilmiş bütün içerikleri ücretsiz telif vermeden kullanıp bu sanatçıları işsiz bırakacak içerikler üretiyorlar.”
Richter’e göre şu an platformlarda, özellikle elektronik müzik alanında, çok satanlar listelerinde dahi pek çok yapay zekâ üretimi müzik duyuyoruz. Bunun farkında değiliz. Richter haklı, farkı anlayamayız çünkü bu içeriklerin üzerinde yapay zekâ tarafından üretilmiştir yazmıyor.
Yapay zekâ üretimi işlerin sık sık karşımıza çıktığını ben de düşünüyorum. Çünkü bu tip üretimler kolaylıkla algoritmanın öne çıkarması muhtemel özelliklere sahip olabiliyor. İnsan üretimi işler söz konusu olduğunda böyle bir garanti yok. Richter yapay zekâyı hiç kullanmamış, kullanmayı da düşünmediği söylüyor.
Teknolojinin sadece tek bir yere ve tek bir şekilde evrilebileceğine inananlar, Amerika’daki milyarder teknoloji patronlarının her söylediğini ve yaptığını salt doğru kabul edenler kontrolsüz kuralsız bir yapay zekâ endüstrisini övmeye devam edebilirler. Biz de sorumluluğumuz gereği itirazları dillendirmeye devam edeceğiz.
32 bin imzalı yapay zekâ dilekçesi
Gündemdeki dilekçe aralarında Thom Yorke, Julianne Moore, ABBA üyesi Björn Ulvaeus da bulunan binlerce sanatçıların yapay zekâya dair endişelerini ifade etmesi açısından önemli. Metin, yapay zekâ modellerinin sanat eserlerini kullanarak eğitilmesine itiraz ediyor. Teknoloji şirketleri kendi ürünlerini internette buldukları her tür sanat içeriğiyle eğitirken sanatçılara telif ödemiyorlar. Yani teknoloji şirketlerinin yaptığı sanatçıların eserlerini izinsiz kullanarak onları yok edecek bir ürün (belki de silah demeliyim) geliştirmek. Kulağa gerçekten harika geliyor değil mi?
Bu bildiriye imza atanlar arasında her alandan sanatçılar var. Yazar Kazuo Ishiguro, The Cure solisti Robert Smith, yukarıda söz ettiğim Max Richter, Kevin Bacon, Rosario Dawson, Murray Abraham bunlardan sadece bazıları. Teknoloji şirketleri ve milyarder yöneticileri müzik, edebiyat, resim, mimari, sinema demeden insanlığın var ettiği bütün sanatsal birikimin üzerinde tepiniyor ve bunu insanlık için yaptıklarına bizi inandırmaya çalışıyorlar. Kâr gütmeyen bir kuruluş diye pazarladıkları Chat GPT’nin durumu ortada. İnsansız ve sanatsız bir dünyanın hayalini kuranlar cehennemin kapılarını araladıklarını farkındalar mı acaba?
Yapay zekâ tıpkı iklim sorunu gibi dünyayı ve insanlığı tehdit eden bir mesele. Regüle edilmediği takdirde hazırladığı son ortada. Metni ve imzacıları aitrainingstatement.org adresinde inceleyebilirsiniz.