Yeni Türkü’nün bu şarkısını (*) en sevdiğim zamanlarda, yani 80’lerde, ileride 2022’de metaverse ya da Türkçesiyle meta evren hakkında bir yazı yazacaksın ve başlığında da Murathan Mungan’ın sözlerini yazdığı bu şarkıdan alıntı yapacaksın deseler, ne alaka, derdim. Daha doğrusu, meta evren de ne, derdim herhalde.
Müzik dinlemenin, sinemanın, televizyonun dijitalleşmesi, şu, bu derken, iş kripto paraya pula, ardından da topyekûn dijitale taşınmaya geldi.
Sevdiğimiz albümleri, filmleri, paramızı pulumuzu, NFT’lerle sanatımızı falan taşımak elbette yetmeyecek. Kendimizi de illa içeri atmamız lazım. Kendi sanal versiyonumuz olacak hem de gerçeğinden iyi olacak.
Meta evren o kadar güzel olacakmış ki evde oturup bir gözlük takarak en yakışıklı, en fit, en seksi, en yakışıklı, en popüler, en zengin olabilecekmişiz. Normal hayatta olamadığımız her şeyi meta evrende olacakmışız. Meta gelecek, dertler bitecek.
Kulağa şahane geliyor, bir yandan da sahte peygamberlerin sonu toplu intiharla falan biten hazin hikâyelerini çağrıştırıyor. Her şey çok güzel olacak diye diye döşenen cehennemin yolları misali.
Biliyorum, her yeni teknolojik sıçramaya karşı tepki geliştirmek sağlıklı değil. Tarih kanıtladı, doğru da değil. Kişisel bilgisayar çıktığında “Yok ya bu tutmaz” diyen adam olmak kimse istemiyor ama azıcık da olsa şüpheyle yaklaşmayalım mı?
Duyuyorum ki bir sürü global marka şimdiden parsel parsel arazi alıyormuş meta evrende. Şimdiden lansmanlarını buraya da taşıyanlar var. Meta evren ürünleri geliştirenler var. Monopoly oynar gibi şehirlerin en değerli yerlerinde arazi kapatanlar var. Bu açıdan bakılınca meta evren bana gayet de normal evren gibi görünüyor ama tabii siz gene bildiğiniz gibi yapın.
İtiraf ediyorum, torunlarımın “Zamanında dedem poposunu kaldırıp şu meta evrende her yer dutlukken iki tane arsa kapatamamış” diyerek her rakı masasında bana selam yollamalarını istemem doğrusu. Ama “Dedem meta evrende arsa kapatayım diye bütün parasını yemiş bitirmiş” demeleri daha fena galiba.
Bu iki duygu karşılıklı dövüş halindeler kafamda ve sanırım benim gibi bir sürü insan da bu durumda. NFT, muhtelif coin’ler falan dururken paramızı bankada tutmak mantıklı mı hâlâ? Herkes vahşi batıya arsaya, altına hücum eder gibi meta’ya hücum ederken bizim “Gerçek dünya çok güzel yea” dememiz gerçekçi mi? Bir yanda gerçek dünya, öte yanda sanal dünya, itişip duruyorlar şu ara.
Sanal gözlüklerle mesela uzakta bulunan robotları kullanarak bir şeyler yapabilecek olma hissi çok güzel. Ne bileyim, madencilik, şu, bu gibi zor işler artık bir odadan, kahveler eşliğinde, gözde sanal gözlüklerle yapılabilecekse bu harika bir haber. Savaşlar da belki biter. Birbirlerini öldürmek yerine bilgisayar oyunundaki gibi robot öldürür belki insanlar. Eminim ileride robot hakları derneği de kurulur ve bu satırlarımdan dolayı beni kınarlar.
Yaşlılar mesela, artık fiziksel olarak yapamayacakları şeyleri meta evrende yapabileceklerse, top oynayıp koşacaklarsa, flört edip hatta seks yapabileceklerse ya da dünyayı gezebileceklerse bu şahane bir şey değil mi sizce de? Yaşlı kavramı yeniden yaratılacak demektir bu.
Ama dışarıda güneş parlarken (gerçek güneş) ve yüzünüzü ısıtırken (gerçek ful D vitaminli güneş ısısı) bir odaya kapanıp sırf bunu yapabiliyorum diye sanal âlemde gezinmek çok saçma geliyor. Eve kapanıp bütün gün televizyon izlemekten ne farkı var anlamıyorum. Evet, daha heyecanlı ve daha iyi bir deneyim ama işte ne farkı var?
Televizyona aptal kutusu diyorsak, e o zaman sanal gözlük ne kutusu? Akıllı kutusu mu? Ayrıca tecrübelerim bana büyük sermayenin bir işe boş yere girmeyeceğini söylüyor. Koskoca global şirketler trilyon dolarlık yatırımlar yapıp isimlerini bile değiştiriyorsa bu iş için, ileride büyük vurgun var demek. Yani donumuza kadar sömürülmeye hazır mıyız acaba?
İşte bak, gördünüz mü, her şeyin şahane olacağı, her şeyin daha güzel olacağı sanal dünya bir anda gerçek dünyaya dönüşüveriyor. Benim teknolojiden soğuduğum nokta da bu oluyor. Yani sömürüleceksem gerçek dünyada sömürülmeyi tercih ederim.
Bu yazıyı ileride birileri okuduğunda muhtemelen dalga konusu olacağım ama olsun. Bizim işimiz günümüzün düşüncelerini olduğu gibi aktarmak.
Çember-Yeni Türkü, Akdeniz Akdeniz (1983)
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024