Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yurt dışında yaşamanın en kritik noktalarından biri çocuk okutmak. Çocuğunuz çok güzel bir okulda okuyabilir, çok faydalı şeyler öğrenebilir. Çok başarılı bir eğitim hayatı da olabilir. Ama kendi ülkesini, kültürünü ne kadar tanıyor, biliyor olacak? 500 milyarlık soru.

Yetişkin olarak yurt dışına yerleşmekte bu açıdan bir sorun yok. Ne simidin tadını ne rakıyı ne balığı unutma tehlikeniz var. Boğaz’ın büyülü akıntılarının birbiriyle kıvıl kıvıl oynaştığı sulara bakmanın yarattığı hayranlıkla karışık minnet duygusunu da vapurun düdüğünü de sabah çayının tadını, poğaçanın sıcaklığını, köpüklü sade kahveyi unutmuyor insan.

Haberin Devamı

Çocuklarda durum farklı diye düşünürdüm. Gurbette büyüyen çocuklar (dramatik oldu biraz ama durumu anlatan ifade bu), acaba bunları ne kadar bilecek? Ne kadar anlayıp içselleştirecek? Bu sorularla birlikte şu da geliyor: Şart mı yani? Sırf annesi babası Türkiye’de doğdu büyüdü diye çocuğun da aynı yollardan mı geçmesi lazım? O da kendi gerçekliğini, hayatını yaratacak. Ne var bunda endişelenecek?

Endişe değil ama belki içinde basbayağı bencillik olan bir paylaşım ihtiyacı doğuyor insanda. Senin Boğaz’a bakarken hissettiklerin o kadar güzel geliyor ki o da aynısını hissetsin istiyorsun. Simit, çay, poğaça nedir senin gibi bilsin istiyorsun. Doğup büyüdüğün, yaşadığın sokakların sesi, kokusu onu da aynı senin gibi sarsın istiyorsun. Vapur Adalar’a yaklaşırken duyduğun heyecanı o da duysun istiyorsun.

Elbette bunlar ne kadar uğraşsak, didinsek de kontrol etmeye çalışsak da yönetebileceğimiz şeyler değil. Zorlamayla olacak şeyler hiç değil. Şaşırtıcı olansa şu. Çocuklar ülkelerinden uzakta büyüseler de ülkelerinden bihaber büyümüyorlar. Sizin çabanızdan, ajandanızdan, planlarınızdan, tahminlerinizden farklı bir süreç işliyor. Bunu fark etmemi sağlayan kızımın ev ödevi oldu. 

Bizimki “Baba proje yapmamız lazım” diye çıkageldi geçen gün, al al, mor mor. Kültür projesi adı altında herkes sınıfta ülkesini tanıtacağı bir sunum yapacakmış. Ülkesinin sembol yapıları, mekânları, coğrafyası, âdetleri bir metreye elli santim boyutlarında bir kartona yapıştırılacak. İşte benim ülkem!

Haberin Devamı

Şimdi oturduk kitapların, bilgisayarın başına, Türkiye’den önemli sembolleri tek tek bakıp seçiyoruz, öğreniyoruz. Bizimki hangisini ilginç bulursa ve öğrenip güzel anlatabilecekse onları alıyoruz biraz da. Yani 5 yaşındaki bir çocuğa göre bir Türkiye manzarası çıkıyor ortaya.

Kapadokya’daki balonlar elbette anında beğenildi. Boğaz Köprüsü’ne âşık olundu. Tam da kıtaları öğrendikleri şu sırada köprünün iki kıtayı birleştirdiğini duyunca bizimkinin aklı başından gitti. Ayasofya hayli gözde, çok sevdik. Süleymaniye’yi sokuşturdum araya ama o Sultanahmet’i daha çok sevdi.

Güney sahillerine zaten bayılıyoruz çünkü denize giriliyor, hava sıcak, güneş var, dondurma var. Efes Antik Kenti ne kadar da güzel. Vapurlara bayıldık. Bunların bir kısmını aslında yerinde de gösterdik ama hayal meyal hatırlıyormuş.

Nemrut’u, semazenleri, Truva Atını falan da gösterdim bilgisayardan ama beklediğim tepkiyi alamadım.

Haberin Devamı

Bu kartonu sunacağı gün okulda yerel yemekler de getirilecekmiş. “Lokum, simit, gözleme, poğaça gibi akmaz kokmaz bir şeyler götürürsün” dedim. Bizimki illa lahmacun diye tutturdu. Kokar diyoruz, herkes sevmeyebilir diyoruz dinletemiyoruz. Ağlaya ağlaya lahmacun istiyor. Fındık lahmacun yaptırayım diyorum. En azından kokoreç değil.

Lahmacuna tamam deyince bizimki bir sevindi. “Baba öyle iyi anlatacağım ki herkes keşke ben de Türkiye’de doğsaydım” diyecek diye Türkiye resimleri çizmeye başladı. Bütün resimlerde bir tepe ve üzerinde dev bir Türk bayrağı. Kimse öğretmedi, çiz demedi. Nasıl oldu bilmiyorum. Çocuğa herhalde malum oldu.

Bu pazar böyle bir memleket yazısı denk geldi. Kendiliğinden kâğıda döküldü. Ülkemizle bir sevgi-nefret ilişkimiz var bizim. İtiş, kakış, kavga, kıyamet bitmez bitmeyecek biliyorum. İçindeyken başka, dışındayken başka. Ama bizim ülkemiz böyle. Bu bizim ülkemiz. Bir metreye elli santimlik kartonun üzerindeki bu ülke bizim.