İnsanların bugünlerde birbirine Sufjan Stevens dinletmeye başlamasının bir nedeni var. Haberiniz yoksa buyrun siz de tanışın kendisiyle.
Filmlerle müzikler arasında çok sıkı bir ilişki var. Müzikler filmleri devleştirir, sahneleri unutulmaz yapabilirken filmler de normalde kimsenin bilmeyeceği veya sadece dar bir grubun zevkine ve ilgisine hitap eden şarkıları, şarkıcıları alıp bir anda göklere çıkarabiliyor, kitlelere sunuyor. Ben film dedim, siz buna dizileri de ekleyin.
Bu durumun en canlı örneği bugünlerde yaşanan Sufjan Stevens çılgınlığı. Kimi görsem sanki kırk yıldır dinliyormuş her albümünü ezbere bilirmiş gibi “Sufjan Stevens çok iyi, dinledin mi?” diyor. Bu hareketin ardından kısılan gözler ya da uzaklara dikilmiş bakışlarla kulaklıklarını yerine takanların büyük kısmı “Call Me by Your Name”i izledikleri için bu haldeler.
Bana bir gülme geliyor tabii, Sufjan Stevens’a Beyoncé muamelesi yapıldığını görünce. Tamam biliyorum; alternatif ne, ana akım ne iyice karıştırmaya başladığımız dönemlerdeyiz. Eskiden ana akım diye tarif edilen şeylere bir bakıyorsunuz en az satanlar arasında yer almışlar. Alternatif diye çıkan sanatçılara, müziklere bakıyorsunuz, listelerin tepesinde yer alıyorlar. Bunları biliyoruz ama bu kadar keskin virajlar beni bile şaşırtıyor.
Filmin ruhunu iyi yakalamış
Sufjan Stevens o kadar alternatif ve dar bir kitleye hitap eden bir isim ki indie, alternatif dinleyenlerin bile çoğunun pek bilmediği biriydi birkaç yıl öncesine kadar. İyi bir besteci ve ozan ama bundan kimsenin haberi yoktu. Ta ki “Call Me By Your Name” filmi için yazdığı şarkı “Mystery of Love” en iyi orijinal şarkı dalında Oscar adayı olana kadar. (Stevens’ın Oscar’ların bir diğer meşhur filmi “I Tonya” için de yakın zamanda yeni iki şarkı ve bir klip yayınladığını hatırlatalım.) Elbette hadise Oscar adaylığından çok filmin büyük bir hayran kitlesi yaratması ve şarkının da gerçekten filmin ruhunu çok iyi yakalamış olması.
1975 yılında Detroit’te doğan Sufjan Stevens’ın ailesinin geçmişi Yunanistan ve Litvanya’ya dayanıyor. Annesi Carrie ve üvey babası Lowell tarafından büyütülen Stevens (annesini erken yaşta kaybediyor), hayatındaki bu iki temel kişiliğin hikayesini, adından anlaşılacağı gibi son derece kişisel bir albüm olan 2015 tarihli “Carrie & Lowell”da anlatmıştı. Lowell aynı zamanda Stevens’la birlikte, bağımsız plak şirketi Asthmatic Kitty’nin de kurucusu. İlk albümler bu şirketten yayınlanmıştı. Sufjan Stevens’ın ismi Ebu Sufyan’dan geliyor. Profesyonel atlet olan abisinin adı da Marzuki. Bu isimleri aile Detroit’teyken bağlı oldukları Endonezya çıkışlı tasavvufi bir hareket olan Subud cemaatinde koymuşlar. Bunu da bilgi olarak şuraya koyalım.
Her şey hakkında şarkı yazabiliyor
Stevens müzikal yaşamının erken dönemlerinde doğduğu Michigan bölgesinin folk şarkılarını yorumluyor. Ardından kendisi hüzün, yaşam, umutlar, yenilgiler, aşk, ilişkiler hakkında kendi kulvarında klasikleşen şarkılarını yazmaya başlıyor. O dönem Time Warner’ın çocuk kitapları bölümündeki işe başlıyor ve 2004’e kadar da müzisyenliğin yanında burada çalışmaya devam ediyor. Bu tarihten sonra Stevens kendini müziğe verdi denebilir. “Seven Swans” albümünü izleyen yıllarda film müzikleri üzerine akademik çalışma yaptığını da biliyoruz. Stevens gezegenler, haftanın günleri, dinsel temalar, isimlerle ilgili ve daha pek çok konuyla ilgili onlarca yüzlerce şarkısı olan bir isim. Her şey hakkında şarkı yazabiliyor. Ve bunu seviyor. Televizyon ve sinemaya ilgisi var ve bu alanda da hayli girişken olduğunu ama “Call Me By Your Name”e kadar büyük bir başarı elde etmediğini biliyoruz.
Stevens alternatif müzik sahnesinin starlarından biri ancak elbette bu onu bildiğimiz anlamda star yapmıyor. Hâlâ dar bir kesim tarafından bilinen, tanınan bir isim kendisi. Film bugün bu durumu biraz değiştirmiş gibi duruyor.
Stevens’ın yedi stüdyo albümü var. “Carrie & Lowell” 2015, “Age of Adz” 2010, “Illinois” 2005, “Seven Swans” 2004, bence dinlemeniz gereken Sufjan Stevens albümleri. Eğer Sufjan Stevens sevdiyseniz St. Vincent, Conor Oberst, Devendra Banhart, Timber Timbre, M. Ward, Pete Yorn gibi isimlere de bir göz atın.
5 ŞARKI
l “It Makes You Forget (Itgehane)” - Peggy Gou: Kore asıllı Alman sanatçının Ninja Tune’dan single olarak yayınlanan yeni işi. ‘90’lar tarzı house giderek daha fazla kulağımıza gelmeye başladı bu aralar. “Yeni cool”un hedefi belli galiba.
l “Bad Bad News” - Leon Bridges: Soul revival’ın en klas isimlerinden Leon Bridges’ın yeni albümü yolda. “Good Thing” adındaki albümden yayınlanan iki şarkıdan “Bad Bad News” cazvari beat’leriyle şık bir dans şarkısı.
l “Middle America” - Stephen Malkmus and the Jicks: ‘90’ların alternatif rock’ının kült isimlerinden Malkmus’ın ne vokali, ne yorumu, ne gitarının tonu, ne sound’u, ne de hikayeleri eskiyor. Çağlar trendler ötesi cool bu olsa gerek.
l “Un Autre Que Moi” - Fishbach: Synthesizer tonlarını, pop melodilerini, ‘80’leri ve Fransızcayı sevenler ilgilensin. Hep İngiltere ve Amerika çıkışlı şarkılar önerecek değiliz.
l “Set To Attack” - Albert Hammond Jr.: The Strokes kadrosu içinde solo kariyerine en esaslı devam eden Albert Hammond Jr. oldu. Sanırım grubun temsil ettiği müzikal geleneği de en iyi onun albümleri yansıtıyor. Yeni albümüyle de...