Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Spoon’un “Lucifer On The Sofa”sı bu haftanın en heyecan verici albümü. Solist Britt Daniel konuğumdu

"Lucifer On The Sofa” katıksız bir rock albümü. Gitarların, davulun, basın başrolde olduğu bir performans albümü olarak kaydedilmiş. Bu heyecan verici, Britt’in deyimiyle eski usul rock’n roll albümü gözden kaçsın istemedim. Çok yerim yok. Britt’in ağzından madde madde aktarıyorum.

Son dönemde konuştuğum birçok gazeteci rock ve gitar müziğinin geri döndüğünden söz ediyor. “Ben görmedim daha ama, çok sevindim duyduğuma” dedim. Biz klasik bir rock albümü yapmak için yola çıktık ama o dönem rock geri falan dönmüyordu. Son yıllarda özellikle son 10 yılda diyelim, hip hop ve DJ müziği dışında müzik yapan gruplar için pek oksijen yoktu müzik dünyasında. Biz daha çok kendi içimizde bir önceki albüm dizisinden farklı hareket etme niyetindeydik. Daha az elektronik, daha az prodüksiyon daha az masa başı. Şarkıları yazıyor sonra hemen stüdyoya giriyorduk. Eski usul bir rock’n roll albümü olsun dedik.

Haberin Devamı

60’larda ve 70’lerde kaydedilen 4 ya da 8 kanal albümleri aramızda tartıştık. O zaman nasıl planlıyor, nasıl kaydediyorlardı, bunları anlamaya çalıştık. Bu kayıtlarda her enstrümanın ayrı bir ağırlığı ve yeri vardır. Kanal sayısı az olduğundan hepsinin önemli bir görevi olur. Bu mantığı yakalamaya çalıştık.

Müziğe başladığımız yıllarda (1993) plak şirketleri “yeni Nirvana” arayışındaydı. Bunun ardından gelen en az 5-6 yılda müzik tam olarak çöptü. Radyolar ve Amerikan popüler kültürü için hayli kötü yıllardı. Korn mesela en büyük gruptu. Limp Bizkit falan, bu tip müzikten bahsediyorum. Biz kulaklarımıza inanamıyorduk “bu gerçek mi” diye soruyorduk. Üstelik bu gruplar “alternatif” olarak adlandırılıyordu. Nirvana, Pixies ve PJ Harvey’yi alternatif olarak tanımlayan endüstri beş yıl sonra Korn’u Limp Bizkit’i ve bütün bu çöp rap-rock’ı alternatif olarak pazarlamaya çalıştı. Çok saçma bir dönemdi. 2000’lerin başından itibaren rock’n roll yeniden geri döndü. Ama müzik hep böyledir. İyi müzik ve kötü müzik dönemleri vardır.

Haberin Devamı

Spoon’dan Britt Daniel anlatıyor

Stream, radyo ve albüm satışının önüne geçti bunu görüyorum. Ama radyo bugün artık “nostaljik” değil. Hâlâ güçlü olduğunu düşünüyorum. Ben çocukken yalnız hissettiğimde radyo benim tek yoldaşımdı. Dünyayla tek bağlantımdı. Dışarıda dünyanın hâlâ var olduğunu hissetmemi, yalnız olmadığımı anlamamı sağlayan şeydi. Şehir çocuğuydum. Hiç yalnız kalmak istemezdim.

Birileri müziğimizi platformlara sızdırıp popüler yapar mı bilmiyorum. Ama şunu biliyorum biz yapmayız. Bu benim görevim değil. Derdim de değil.

Çocukken babamın çaldığı plakları dinlerdim. Akustik gitar çalardı. Beatles, Rolling Stones gibi gruplar dinlerdi. Stevie Wonder gibi klasikler. 1976’dan sonrasına hiç girmedi. Punk ve diğer alternatif türler işin içine girdiğinde bunları sevmedi babam. Şarkı söyleyemiyor ki bunlar, derdi. İşin o kısmını ben kendim keşfettim ve yolumu bulmaya çalıştım. Wire, Gang of Four, Pixies’i severek dinlediklerim. Çok büyük Prince hayranıydım.

Bazı albümler turne aşaması geldiğinde sana ben bu şarkıları sahnede nasıl çalacağım diye düşündürür. Bu albüm onlardan değil. Bu şarkılar büyük ölçüde sahnede çalınmak üzere bestelendi.

Haberin Devamı

Mükemmel konser mi? Birkaç hafta önce Meksika’da çaldık. Okyanusa bakan bir kulis vardı. Rüzgâr hafifçe esiyordu, AC/DC şarkıları bizden hemen önce sahneyi ısıtıyordu. Sahneye çıktığımızda çok heyecanlı dev bir kalabalık gördük. Mükemmel mi bilmem ama işte bu iyi bir konserdi.

Albüm kapağını Edel Rodriguez tasarladı. Eserleriyle ilk kez bir sergi yoluyla tanıştım. Araştırdığımda baktım ki Time dergisinin birçok kapağını çizmiş. Bu tip çok sayıda eseri var. Trump illüstrasyonlarını hatırladım, harikalardı. Kendisiyle bağlantıya geçtim. Her şarkı için üç dört ayrı illüstrasyon yaptı. “Hangisini beğenirsen onları tuvale geçiririm” dedi.