Kadıköy Belediyesi’nin düzenlendiği plak günlerinin son gününü kaçırmayın. Hem plakları karıştırın hem de yeni müzikler keşfetmeye hazır olun.
Kadıköy Belediyesi plak günlerini düzenlemeye karar verdiğinde ben de lütfedip danıştıkları kişilerden biriydim. Çok heyecanlanmıştık. Gerçi bir Modalı olarak konuşursam mahallemiz zaten her gün plak günleri tadında. Müziği, plağı, konseri, etkinliği, eğlencesi eksik olmaz. Ama bu kadar organize ve bu kadar fazla ilgi çeken bir etkinlik olacağını, bu kadar fazla insanı kendine çekeceğini tahmin etmiyordum. Geçen yıl Bülent Ortaçgil konseri öncesinde plaktan müzik dinlemek ve plaklı yıllarla ilgili benim de katıldığım kısa sohbeti yüzlerce insan dikkatle izlemiş, konuşmacılara bir sürü meraklı soru gelmiş ve hakikaten çok zevkli bir öğleden sonra yaşanmıştı.
Üçüncü yılda ilgi katlanarak büyüdü. Yurt dışında olduğumdan katılamasam da haberlerini alıyorum, takip ediyorum. Bugün güzel bir şey yapın. Dün eğer Gözyaşı Çetesi konserini, Kanat Atkaya, Gülşah Güray, Çağlan Tekil’in katıldığı “Radyocular Plakları Anlatıyor” sohbetini kaçırdıysanız bugün telafi edin. Bir vapura atlayın veya yürüyün, imkanınız varsa bisikletinize binin (ama sakın arabanızla gitmeyin) ve Kadıköy’de plakların, müziğin, sohbetlerin tadını çıkarın. Saat 12.00 itibarıyla caz ve blues çalmaya başlayacak alanda. Akşama kadar reggae’den punk’a, progresif rock’dan saykodelia’ya plaklar dönecek. “Bu çalan neydi?” diye sağa sola sormak ya da Shazam’ları devreye sokmak için şahane ortam. Akşam da Baba Zula konseri var.
Plak günlerine bu yıl o kadar çok ilgi var ki bazı plakçılar stand açacak yer bulamadı. Bundan 10 yıl önce bu cümleye herkes gülerdi. Ama bugün plağa olan ilginin boyutlarını plakçı sayısındaki artıştan ve çeşitlenmeden de anlayabiliriz. Tezgah açamayanlardan biri Beyoğlu’nun önde gelen plakçısı Kontraplak. Yazık olmuş. Onlara Kadıköy Belediyesi tarafından yapılan açıklamada önceliğin Kadıköy’lü plakçılara verileceği ifade edilmiş. Seneye mekanı büyütmek ya da mekan sayısını artırmak şart. İlgi büyük olunca başka çare yok.
Ben de plak günlerine Varşova’nın en iyi plakçılarından Side One’a gidip biraz plak karıştırarak eşlik edeceğim. Sonuçları paylaşırım. Hepinize iyi pazarlar.
Caz sevenlere güzel haberler
Caz müziğin büyük isimlerinin eserlerini ve plaklarını artık ezberlediğinizi, efsanelerin bütün külliyatına hakim olduğunuzu sanıyorsanız şaşırmaya hazır olun. Bir dizi yayınlanmamış, kıyıda köşede kalmış kayıt, albüm olarak derlenip basıldı.
Kısa süre önce John Coltrane’in hiç bilinmeyen kayıtları “Both Directions: The Lost Album” adıyla yayınlanmıştı. Ben de bu albümden bahsetmiştim. Bir diğer kayıp albüm Thelonious Monk’tan geldi.
“Monk” adını taşıyan albümü “sonik arkeolojik inceleme” şeklinde tanımlayanlar var. Monk’un 1963’te Kopenhag’da yaptığı sahne kayıtlarından söz ediliyor.
Swing seviyorsanız, dönemin yani 30’ların hiç bilinmeyen swing kayıtlarının derlendiğini ve 6 CD’lik bir paket halinde yayınlanacağını haber vereyim. “The Savory Collection 1935-1940” swing ve müzik tarihine meraklı olanlar için hayli hazine barındırıyor.
Miles Davis ve John Coltrane’in son turnesine ait bootleg kayıtlar albüm olarak yayınlanmaya devam ediyor. “The Final Tour: Bootleg Series, Vol. 6” Davis’in ‘60’lardaki Avrupa turnesinden kayıtlar içeriyor.
Dexter Gordon’ın “Tokyo 1975” adlı albümünde yer alan müzikler Kopenhag’ın meşhur caz kulübü Jazzhus Montmartre’da kaydedilmiş. Piyanoda Kenny Drew, basta Niels-Henning Orsted Petersen, davulda Espen Rud var. Gordon’ın Paris kayıtlarını biliyorsanız ve bu seriden hoşlandıysanız tam size göre. Nefis kulüp ortamında şahane müzik.
Haftanın albümü
Caz müzisyeni /davulcu Selim Selçuk’un 61 yaşında yayınladığı ilk albümden bahsetmem lazım. Hakan Kurşun’un sahibi olduğu pbmüzik’ten yayınlanan bu çalışma sanatçının kendi bestelerinden oluşuyor. Selçuk, müzikle ve sanatla dolu bir evde büyümüş bir sanatçı. Babası Münir Nurettin Selçuk annesi tiyatro sanatçısı Enise Selçuk, ağabeyi besteci müzisyen Timur Selçuk. Onun da bu müzikal ortamdan etkilenmemesi düşünülemez. Ancak solo albüm yayınlamamış hiç. İstanbul’da caz kulübü işletiyor (Naima) New York’ta müzik okuyor, bu şehirde uzun yıllar yaşıyor ve 11 Eylül’ün ardından buralar artık eskisi gibi değil diyerek dönüyor. 2014’te merdivenlerden düşüyor, beyin sarsıntısı geçiriyor. Vücudunun sol yanını kullanamıyor. Baget tutamaz hale geliyor. Davulu unutuyor. Yeniden hatırlamak, her şeyi baştan çalışmak durumunda kalıyor. Bu albüm, Hakan Kurşun’un ısrarı ve kararlılığıyla 2006’da yapılan kayıtlardan oluşuyor. 80’lerde ve 90’larda yapılmış besteler. Ona Ali Perret, Meriç Demirkol ve Matthew Hall eşlik ediyor. Gördüğünüz gibi bu albümü özel yapan pek çok şey var.
Klasik ve deneysel yanları olan bir albüm. Zaman zaman Türk folk etkilerine rock’a açık. Hakan Kurşun’u biraz tanırım ne kadar titiz olduğunu biliyorum. Selim Selçuk da aynen onun gibi zor beğenen biri. Başta bu kayıtları bir türlü yayınlamak istemiyor, yeteri kadar iyi bulmuyor. Ardından Hakan’ın ısrarları ve çalışması sonucu işte albüm sonunda karşımızda. Albümün ismi Selim Selçuk’un tersten yazılışı. Miles Davis’in adını tersten yazdığı “Selim Sivad” adlı şarkısından esinlenme. İki volümden oluşan albümü dinlemenizi öneririm.
(“Miles Kuçles” Selim Selçuk, pbmüzik)