Röportaj yaptığım, sohbet ettiğim yerli yabancı sanatçılara bir süredir şunu da soruyorum: Yeni müzikleri nerede keşfediyorsunuz?
Spotify diyen var. Apple Music diyen var. Buradaki önerileri beğenen isabetli bulanlar çoğunlukta. Özellikle Spotify’ın kişiye özel miksleri, cuma yeni müzik ve yeni çıkanlardan derlediği keşif listeleri cidden işe yarıyor.
En azından size neler oluyor onu aktarmış oluyor. Bunun yanında mesela Erol Alkan gibiler düzenli plak alışverişi yapıp dükkan karıştırdıklarını söylüyor. Bu şekilde cidden eski ve yeni gözden kaçmış pek çok şeyi görüp incelemek mümkün. İnsan hiç beklemediği plaklardan, albümlerden şarkılar, vokaller keşfediyor. Öte yandan label takip edenler var. Sevdiği bağımsız şirketin yayınlarına bakıyor ve bu şirketlerin yeni çıkardığı sanatçıları keşfetmeye çalışıyor. Güvendiğim insanlardan tavsiye alıyorum diyenler de oldu. Bana kalırsa bu da çok etkili bir yöntem. Ben buna ek olarak “güvenmediğiniz”, sizinle aynı türde şeyleri dinlemeyen insanlarla da konuşun diye eklerim. Çünkü en güzel keşif beklenmedik yerde oluyor.
Bir adım ötesi podcastler
Bunların hepsi okey ama en etkili ve herkesin muhakkak belirttiği mecra radyo. Bildiğimiz yerli ve yabancı radyolardan ziyade dijital yayın yapan, birbirinden farklı türde isimlerin özel ilgi alanları ve temalar çerçevesinde set’ler yaptığı radyolar. Bir adım ötesi de podcastler. Sanırım ana akım medyanın kurallar altında ezilip kısırlaştığı, canlılığını, neşesini yitirdiği bir çağdayız. O yüzden podcast’lerde insanlar diledikleri gibi çalıp söylüyor. Podcast’lerde ana akıma hitap etmek gibi bir mecburiyet de yok. İsteyen belli bir zaman dilimindeki çok özel müziklere eğilebiliyor. Afrika’nın herhangi bir yöresindeki müzikal üretimi, Jakarta’nın club sahnesini, Singapur’un downbeat ortamlarını podcastler’den takip edebilirsiniz. En etkili yol insandan tavsiye almak diyenlerdenim. İlla tanışmak gerekmiyor. Podcast’ler insanların gerçekten gönüllerince konuşup müzik yaptığı ortamlar.
Plakları karıştırıyorum
Ben ne yapıyorum? Yukarıda bahsettiklerime ek olarak. Label’ların çalışanlarının kendi zevklerine göre Spotify’da oluşturdukları “staff picks” tarzı listelere bakıyorum. Sevdiğim, merak ettiğim sanatçıların hazırladığı ve zaman zaman yayınladığı “bed time mix”lere yani uyku müziklerine göz atıyorum. Sevdiğim DJ ve prodüktörlerin sample’ladığı sanatçıları ya da şarkıları takip ediyorum. Bu isimlerin peşine düştünüz mü yolunuz ummadığınız yerlere çıkabiliyor. Elbette plakları karıştırıyorum. İkinci el plaklar arasında hiç tanımadığım, bilmediğim dünyalarda dolanmak, bunları merakla dinlemek mutlaka yeni bir kapı açıyor.
Podcast’lere ek olarak Soundcloud düzenli olarak taranması gereken bir mecra. Sanatçıların, DJ ve prodüktörlerin buradaki sayfalarında aklınıza gelmeyecek çeşitte ve güzellikte müzikler ve setler var. Bir de fark ettiğiniz gibi mesleki avantajımı kullanıp röportaj yaptığım insanlara soruyorum. Bir tavsiye: Size sadece beğeneceğinizi düşündüğü şeyleri öneren sistemlerle sitelerle aranıza biraz mesafe koyun.
Bazen en güzel keşif hiç ummadığınız, beklemediğiniz yerden geliyor.
Pazar okuması
Hava 19 derece ama beton sıcağı etkisiyle Mecidiyeköy’de hissedilen ısı 35. Trafikteki araçların kornaları ve yol vermekte hayli nazlandıkları ambulansın sireni kulakları okşarken egzoz gazı ciğerlere bayram ettiriyor. Egzoz olmadığında da önünüzde yürüyen adamın çektiği sigara dumanı ciğerlere bayram ettiriyor. Her yer bayram. Beton ve arabadan kaçacak delik yok. Ayrıca kaldırımda motor terörü var.
Stadın yerine yapılan kulelerin önüne bez afiş asmışlar: “Şehrin yeni meydanı”. Meydana baktım, beton üzeri az ağaç. Klasik Türk meydanı. Benimle aynı hızda yana yakıla bağıra çağıra ilerleyen ambulans kimseye derdini anlatamadı. Trafiğe çakıldı. Kulağımı sağır ettiğinden bu güzel meydana girmeyerek bulduğum ilk sokağa daldım.
Sıkışık trafik ve gelen geçen manzaralı bir büfede, sırtımı Algida dolabına yaslayarak minik tabureme oturdum. Döner ayranımı söyledim. Minik masama minik bir ayranla geldi döner. Yetmediğinden ikincisini söyledim. Çift kaşarlı tost gibi çift ayran da yeni bir gelenek olma yolunda, normal ölçünün “çift” olmak durumunda kaldığı cennet vatanda. Pidemi yerken tavuk döneri sabırla kesen ustaya gözüm takıldı. Tam ekmeği bıçakla yardı. İçine tavuk döneri doldurdu. Tam ekmek döner paket yapıldı, bekleyen Afrikalı vatandaşa verildi. Afrikalı köşeyi döndü ve gözden kayboldu. Kimbilir nereye gitti. O tam ekmek tavuk döneri kime götürdü? Ahmet Rasim’in 100 yıl önceki şehir izlenimlerini okumaya doyamıyorum bu ara. Bu pazar amatör Ahmet Rasim olmamın işte bundan .
(“Şehir Mektupları”, Ahmet Rasim, İnkılap)