Twitter’a 2009’da kafayı sokmuşum. O zamandan bu zamana 13 yılda dünyada neler değişti oturup liste yapılabilir elbette ama ne elektrikli arabalar, ne iklim krizi, ne ekonomik buhranlar, ne müzik sektörünün dönüşümü, ne savaşlar, ne salgınlar, ne Arap Baharı, ne kontrolsüz, denetimsiz göç dalgası, ne doğal afetler, hiçbiri benim için sosyal medya davranışımızdaki dönüşüm kadar büyük ve sembolik değil.
İnsanlar ICQ’da mesajlaşmaya başladığında kimliklerini gizliyorlardı. Her zaman takma isimler, mahlaslar, nick’ler arkasına saklanılır, duygular, düşünceler başkalarına ancak bir maskenin, perdenin ardından fısıldanırdı.
Zaman içinde Facebook, Instagram, Twitter, TikTok derken perde kalktı, maske düştü, suretler ortaya çıktı. Ürkekliğin yerini dünyanın önünde kendini bütün çıplaklığıyla (gerçek ve mecazi anlamda) sergilemeye bıraktı. Kim olduklarını çaktırmamaya çalışan ve bundan keyif alan insanlar, bugün artık kim olduklarını yana yakıla kanıtlamaya çalışıyor. “Valla o ben değilim”den, “Valla bu benim”e geçen 10-15 yıl çok önemli.
Deniyor ki mavi tik, birinin gerçekten o kişi olduğunu kanıtlayan önemli bir uygulama. Böylece insanlar milyonlarca kullanıcı arasında kimliklerini kanıtlamış oluyor. Bu, hem hesap sahibini hem de takipçileri korumaya yönelik bir uygulama, falan…
Ünlülerin hesapları için makul olabilir, ama mavi tik peşindeki üç yüz, beş yüz takipçili milyonlarca insanın derdi bu değil. Bir tür resmi olmayan icazet, kimlik kartı ya da mesleklerini icra ettiklerini kanıtlayan bir meşruiyet sembolü olarak görülüyor mavi tik aynı zamanda. Bunun peşi sıra gelen, mavi tik sahibi hesapların yazıp çizdiği, söylediği her şeyin daha makbul olduğuna dair bir de inanış var. Oysa bir sürü trolün da mavi tiki var. Mavi tikle yalan yanlış bilgiler yaymaya, trollemeye devam ediyorlar. Dezenformasyon anlamında isimsiz trollerin verdiğinden daha büyük zarar verenleri var.
Elon Musk’ın gelir gelmez el attığı ilk meselenin mavi tik olması boşuna değil. İnsanların zayıf yanını keşfetmekte başarılı biri olarak paralı Twitter tartışmasını buradan başlatıyor. Mavi tike talebi bildiğinden ilk satışa çıkaracağı ürünün bu olmasına karar vermiş.
Musk, Twitter ile ilgili her lafında “free speech” yani özgür ifadeden söz ediyor ama gelir gelmez “Mavi tik istiyorsanız ayda 8 dolar ödeyeceksiniz, çatlasanız da patlasanız da ödeyeceksiniz” diyerek bütün Twitter’ı trollüyor. İnsanların en büyük ve en zengin trolden, trollere karşı mavi tik güvencesi bekliyor olması bana gülünç geliyor. Twitter’ın trolsüz bir ortam için paralı olması gerektiğini düşünenler de hayal âlemindeler. Trolsüz Twitter acısız arabesk ya da küfürsüz rap gibi bir şeye denk geliyor benim zihnimde.
İlk bilgisayarını 20’li yaşlarda edinen benim kuşak, yani ne eski ne yeni, ne babasına ne çocuğuna yaranabilmiş, ne birinden ne ötekinden olabilmiş teknolojinin kayıp “ara” kuşağı için Twitter ilk birkaç yıl eğlenceliydi. Sonra kimsenin kimseyi dinlemediği, umursamadığı, kim kime dumduma, sevimsiz, tekdüze sıkıcı bir ortama dönüştü. Musk’ın da satın almasıyla galiba artık son yolculuğuna doğru ufak ufak çıkıyor. Belki de en iyisi, doğrusu bu.
Biz “ara” kuşak, kendimize yeni bir eğlence nasılsa buluruz, olmadı gazetemizi, kitabımızı açar okuruz. Ama Y’nin, Z’nin bu denklemde işi cidden zor.