Siyasi partiler seçim öncesi karşılıklı “ittifaklaştı”. İktidar ve muhalefet kendi aralarında güç birliği yaptılar. İki taraf da tek başlarına kazanılamayacağını düşünüyor. Gerçekten de artık tek başına kimse yeterli değil. Başka türlü olsa neden ittifak yapılsın?
Koalisyonlar dönemi şöyle kötü böyle berbat diye hayatında hiç koalisyon görmemiş, yaşamamış, başına gelen her olumsuzluğu hep koalisyonsuz dönemde yaşamış insanlara yıllarca koalisyonun ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmak çok zor olmalı. Nitekim bakın bugün memleket şartları işi oraya getirdi. Koalisyon yok ama koalisyon gibi ittifak var.
Yani tek başına olmuyor. Tek parti iktidarı bile kendi içinde bir koalisyon aslında. O koalisyon bozulunca büyü de bozuluyor. Tek başına olunca ne sen mutlu olabiliyorsun, ne senin seçmenin, ne de ülkenin geri kalanı. Kulağını kapattığında, “Bana ne” dediğinde, başka kimse yok gibi yaptığında bir süre idare ediyorsun. Ama sonunda koalisyon kendini dayatıyor. İttifak adı altında ya da başka türlü biçimlerde.
“Koalisyon” kelimesinin anlamına yıllarca olumsuzluk yüklendi. Ama bakın tek başına iktidarda olan parti, koalisyonu ilk yapan taraf oldu. Neydi ittifak? Tek başıma yeterli olamıyorum. Birileriyle ortak hareket etmem lazım. Bugün iktidar da muhalefet de acil seçimlere 50 gün kala kendi içinde koalisyona girdi. HDP dışarıda. Evet ama onlar da bir noktada koalisyona girmek zorunda kalacaklar. Onlar da anlayacak tek başına olmaz, olmuyor. Bundan sonra kimse kimseyi “koalisyon”la korkutmasın. Koalisyona gerekli iadei itibar yapılsın lütfen.
Halk siyasetin çok ilerisinde
2002 seçimlerini biraz araştıran herkes o dönem iktidarda olan siyasetçilerin neler neler atıp tuttuğunu da hatırlayacak. Ne hayal ediyorlardı, ne oldu. Halk yepyeni bir siyasi partiye oy verdi. Çünkü her şey bir yana, siyaset halkın gerisindeydi. Anlayamadılar. Öngöremediler. Bugün de seçmen siyasetin ötesinde, ilerisinde. Etrafta dolaşıyorum. Zenginiyle, fakiriyle, işçisiyle, iş adamıyla, beyaz yakalısıyla, öğrencisiyle, yaşlısıyla genciyle konuşuyorum.
Seçmen, tabiri caizse, “huzur ittifakı” yapmış. Siyasetçilerin bahsettiği, her gün anlattığı ayrımlar, fay hatları, şunlar bunlar insanların gündemi değil. Tansiyonu düşüren, karşısındakini dinleyen, halk şöyle, halk böyle klişelerini bir kenara bırakan, suni ayrımları körüklemeyen kazanacak, yükselecek. Halk kavga dövüşten, atarlanmalardan bıktı. Şu veya bu parti veya aday seçimi kazansın dar çerçevesinin dışında düşünüyor. Ekonomi düzelsin, adalet sağlansın, herkes işine gücüne baksın, gerçek gündemimiz sonuçsuz siyasi sürtüşmelerle gargaraya gelmesin istiyor. Etrafınıza bakın, sorun, konuşun. Göreceksiniz.
Ölüm kalım seçimi mi?
“Bu seçim ölüm kalım seçimi” diyenler var. Aynı her maçın ölüm kalım maçı olmadığı, her haberin son dakika olmadığı, her gelişmenin şok şok şok olmadığı gibi, her seçim de ölüm kalım seçimi değil. Bu önemli bir seçim ama bu da değil.
Seçimi kim kazanırsa kazansın, artık bazı şeyler değişecek. Çünkü artık en anlamaz dediğimiz siyasiler bile anladılar bence halkın huzur istediğini ve geçmişi bırakıp geleceğe baktığını. Kim kazanırsa kazansın, bir şeyler olumlu yönde değişecektir.