Geçen hafta müzik sektöründe bir ilk yaşandı. İlk kez Güney Koreli bir K-Pop grubu, ABD albüm listelerinde bir numara oldu.
Türkiye ile Güney Kore’yi karşılaştırmak şu ara gene gündemde. ‘80’lerde aynı durumdaydık, ne oldu da onlar bizi solladı? Nasıl oldu da adamların para basan en az iki düzine dünya markası varken biz hâlâ global arenada şiş kebap, lokum düzeyinde kaldık. Bunu ekonomistler kadar siyasetçiler ve tarihçiler yanıtlasın. Benim işimse başka.
Ben bu hafta başka bir yeri eşeleyeceğim. Ne oldu da, bütün bunların yanında, Kore popu K-Pop dünyayı sardı. Nasıl oldu da dev bir endüstri haline geldi bu ülke müziği? Biz yıllardır Türkçe pop nasıl canlanır diye tartışıyoruz, dil bariyeri, bizi sevmiyorlar, anlamıyorlar falan bin tane bahane uyduruyoruz. Adamlar Korece şarkılarıyla ABD’de bir numara oluyor. O ABD ki, kendi zevkinden farklı bir müziği, filmi, diziyi kabullendiği yüzyılda bir ya da iki kez olmuştur. Geçen yüzyılın ortalarında “Brit Invasion” var. O kadar. Britanya çıkışlı grupların ABD’de listeleri ele geçirmesi. Beatles, Rolling Stones, vesaire… Ama bu hikayeyi biliyorsunuz. Şimdi durum çok farklı. K-Pop daha zoru başardı. Bir defa İngiltere ve ABD arasında dil bariyeri yoktu. K-Pop’un başarısı kendini anadilinde dinletebilmesi.
2006’dan beri ilk kez
BTS grubunun “Love Yourself: Tear” adlı albümü ilk haftasında 135 bin satarak Billboard ABD Top 200 albüm listesine ilk sıradan giren ilk K-Pop albümü oldu. 2006 yılından bu yana ilk kez İngilizce dışında bir dilde söylenen şarkıların olduğu bir albüm bir numarada. Ayrıca grubun “Fake Love” adlı şarkısı “Billboard Hot 100” listesine (yeni çıkan ve en fazla dinlenen şarkıların olduğu liste) 10 numaradan girdi.
Daha bu haberi sindiremeden şunu okuduk. Kanadalı indie/ alternatif pop yıldızı Grimes (Elon Musk’ın kız arkadaşı olarak şu ara pek popüler), K-Pop ekibi Loona ile düet yapıyor. Sanırım K-Pop o kadar büyük başarı kazanıyor ki Batılı sanatçılar da bu büyük akıma kayıtsız kalamıyorlar. Bu düetlerden daha çok göreceğiz.
K-Pop nedir tarz olarak neye benziyor diye soruyor olabilirsiniz şu an. R&B, pop ve rap’in Kore süzgecinden geçen bir karışımı. 2012’deki “Gangnam Style”ı hatırlarsınız. Öyle bir şey değil pek artık. İşler son beş altı yılda dramatik olarak değişti. K-Pop ilk dinlediğinizde çoğu zaman yüzünüzde bir tebessüme neden olan hafif komik, karikatürize bir şeymiş gibi geliyor olabilir. Bu hafiften geride kaldı. Siz gene tebessümü eksik etmeyin ama artık “Batı’daki örnekleri taklit eden gruplar”dan hayli öteye geçmiş durumdalar. Bir defa kendi kulvarlarında kaliteli ve orijinal müzik yapabiliyorlar ve dünyaya hiç anlamadıkları bir dilde hitap ettikleri halde kendilerini dinletebiliyorlar.
BTS mesela dünyanın her yerinden kendine hayran kitlesi edinmiş bir grup. BBC’nin K-Pop belgeselinde, genç İskoçyalı bir hayranları Kore dilinin inanılmaz çarpıcı olduğunu söylüyordu. Duyduğu an kayıtsız kalamamış. Sadece bu değil elbette, müzik ve dil işin sadece bir kısmı. İşin diğer tarafında dev bir tekstil ve moda endüstrisi var. Bugün Kore ve Uzakdoğu başta olmak üzere, K-pop’un etkili olduğu coğrafyalarda bu müziğin takipçileri olan ergenler ve gençler giyim kuşamlarını seçerken K-Pop starlarına bakıyorlar.
K-Pop bir boşluğu dolduruyor
Güney Kore ileri teknoloji üreten bir ülke. Bu teknolojiyi gençler üretiyor ve gençler için üretiyor. Ve bu kitlenin elbette kültürel ihtiyaçları ve zevkleri var. K-Pop işte bu noktada bir boşluğu dolduruyor. Batıdaki müzik sektörünün yetersiz kaldığı, bu coğrafyayı tatmin etmekte zorlandığı noktada yerel sanatçılar ortaya çıkıyor. Bir bakıma teknoloji tüketen yepyeni kuşağın bu tüketimine fon müziği olarak çıktı K-Pop. Şimdi teknoloji, akıllı cihazlar, yazılımlar ve oyunlarla dünyaya yayıldıkça, bu kültürle birlikte K-pop’un da yayılması aslında şaşırtıcı değil. Bugün ileri teknolojiye sahip olan ülkeler, kültürel alanda da ağırlıklarını hissettiriyorlar. Olan bitenin özeti bu. Bu geçmişte de Batı lehine böyle olmuştu, şimdi de Bollywood’un, K-Pop’un, Japon popu J-Pop’un, pek yakında göreceksiniz Çin’den gelecek C-Pop’un yaygınlaşması da buna benzer nedenlerden kaynaklanacak.
Yazıyı ilgi çekici bulduğum bir bilgiyle bitirmek isterim: K-Pop bestecilerinden birçoğunun artık Batılı müzik adamları ve prodüktörler olduğunu biliyor muydunuz? Bu müzik ticari açıdan başarı kazanınca global aktörler devreye girmiş. BTS grubunun listeye giren albümündeki şarkların yarısı ve “Hot 200”e giren “Fake Love” Batılı müzisyenlerin besteleri. Bakalım bu müzik yeni isimler, yeni hit şarkılar üretebilecek mi? Bakalım bu başarının devamı gelecek mi? Benim yanıtım evet.
Türkiye’de müzikal birikimler güdük kaldı
Gelelim Güney Kore’den cennet vatanımız Türkiyemize. Biz ‘70’lerde bugün dünyanın keşfettikçe hayran kaldığı bir müzikal akım yarattık. Anadolu pop. Kimileri buna “Psychedelic Turkish Pop” diyor kimi “Anatolian rock” diyor, hepsi aynı yeri işaret eden kavramlar. Ama devamı gelmedi. ‘80’lerde gelen 12 Eylül kırılması müziğimizi ve gençlik kültürümüzü farklı yerlere savurdu. ‘90’larda orijinal kabul edebileceğimiz bir Türkçe popumuz vardı. Ancak bunun da devamı gelmedi. Bütün bu kültürel müzikal birikimler güdük kaldı. Kendilerini ileri taşıyamadılar, dünya için anlamlı formlara dönüşemediler. Çünkü ülkemizi yönetenler asla ileri teknoloji falan gibi geleceğin kavramlarına yatırım yapmadılar. Hep günü kurtardılar. Dünyanın gerisinde kalınca müziğiniz de, kültürel üretiminiz de bundan etkileniyor. Bugün K-Pop ABD’yi fethettiğinde bunları düşünmeden edemiyor insan.
Çellist Kanneh-Mason ile tanışın
Geçen hafta dünya magazin basını kraliyet düğününü konuştu. Prens Harry ve Amerikalı oyuncu Meghan Markle’ın düğününü resmen analize boğdular. Gelinin annesinin giydiği kıyafetten, konukların takılarına kadar ne varsa didiklendi. CNN’de düğündeki takı trendlerinin işlendiği program bile vardı. Madem öyle, işin müzik yanı da eksik kalmasın.
Bu düğünde çalan 19 yaşındaki çello sanatçısı Sheku Kanneh-Mason’dan bahsedelim. “Inspiration” adlı bir ilk albümü bulunan Kanneh-Mason Billboard’un her hafta yaptığı yükselen sanatçılar listesinde bir numaraya yükseldi. Bu liste (Emerging Artists) yeni dikkat çeken genç isimlere odaklanıyor. Kraliyet düğünü vesilesiyle genç bir klasik müzikçinin dikkat çekmesi elbette çok güzel. Kanneh-Mason, Shostakovich’ten Bob Marley’ye geniş bir yelpazede beste ve şarkıları çellosuyla yorumlamış. Sanatçının albümü her müzik türünün girdiği albümler listesinde de 13 numarada. Bir ara tanışın…
Morcheeba’nın yeni albümü
Geçen gün birisi şöyle yazmış Twitter’da: “Massive Attack konseri bütün dinozorların toplanma adresi olur.” Massive Attack’ın ilk albümünün üzerinden 27 yıl geçtiği doğrudur. Anlıyorum. Ancak bir de aydınlanma yaşıyorum. Dinozorların müzik zevki vardır. Konu 25 Haziran’da Zorlu’daki Massive Attack konseri değil; Morcheeba’nın yeni albümü “Blaze Away”. 5 yıllık bir sessizliğin ardından gelen 10 şarkılık albümü dinleyince insan, Sky Edwards’ın sesinden sıkılmanın mümkün olmadığını düşünüyor, Londra underground müzik aleminin beat’leri üzerine inşa edilen tertemiz bir sound’un her zaman geçerli olduğunu anlıyor. Roots Manuva, Benjamin Biolay düetleri nefis. “Its Summertime”ın enerjisi harika, Amanda Zamolo eşliğindeki “Mezcal Dream” epik. Yaşasın dinozorluk.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024