Yarı Japon ve yarı Amerikalı Mitski, yılların İngiliz indie rock grubu The Coral, Yo-Yo Ma ve yeni bir mixtape yayınlayan Santigold. Haftanın albümleri şöyle.
“Be the Cowboy” - Mitski
Babası Amerikalı, annesi Japon Mitski’nin hayatı, babasının işi nedeniyle pek çok ülkede geçmiş. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bu ülkelerin hiçbirinde kök salamamış. Ta ki aile New York’a yerleşene kadar. Mitski burada kendisini entelektüel bir popçu haline getiren imkanlara kavuşmuş. Entelektüel popçu demiyor tabii ki kendine ama bu benim hem müziğini hem de duruşunu tanımlamak için kullanabileceğim “indie müzisyen”den daha uygun bir tanım. Mitski’nin müziği “entertainment” olmasından çok insana ve kadın olmaya dair bir mesaj niteliği de taşıyor. Bu beşinci stüdyo albümü 2016 tarihli albüm “Puberty”nin de devamı niteliğinde. Albümde yer alan pek çok şarkıda bir kadının ailesi ve hayatındaki insanlarla ilişkileri anlatılıyor. Daha doğrusu Mitski’nin kadın olma hallerine dair fikirlerini şarkılar halinde izliyoruz. Öte yandan her biri iki küsur dakikadan uzun olmayan bu şarkılar tarz olarak çok geniş bir yelpazede. Kısa süren ama çoğu güçlü şarkılar var içlerinde. “Nobody” gibi hayli doğrudan ve etkileyici olanları da çoğunlukta.
“Six Evolutions Bach: Cello Suites” - Yo-Yo Ma
Yo-Yo Ma, Bach’ın çello suitlerini ilk kaydettiğinde 20’lerindeydi. Bu kayıtlar ona Grammy ve müthiş bir kariyer sağladı. İkinci kayıtlar sırasında 40’larının başındaydı. Üçüncü ve son kez aynı süitleri çalmak için stüdyoya girdiğinde 50’leri bitiyordu. 17 Ağustos’ta tüm dünyada 180 gr plak versiyonuyla da satışa çıkan bu güncel kayıtlar, sanatçının bu süitlerle olan kişisel ilişkisinin öyküsünün son paragrafı olarak da okunabilir. Hayatının farklı dönemlerinde farklı hisler ve kişisel yorumlarla ele almıştır bu eserleri. Başka sanatçılardan da dinleyenler hemen yorum farklarına vakıf olur. Süitlerin elbette bir çello sanatçısı üzerinde etkisi ve yeri büyüktür ancak süitler bir bütünlük içinde 300 yıldan bu yana varlığını sürdürebilmiş, pek çok duyguyu içinde barındıran bir temel kitap, klasik bir roman gibi de düşünülebilir. Yani aslında her klasik müzikçinin referans kitabı bir çeşit insanlık ve kültür mirasıdır. Aynı zamanda en tanınmış ve popüler klasik müzik eserlerinden biri. Kimileri, mesela Milan Kundera, “Roman Sanatı”nda roman formunun başlangıcı olarak “Don Kişot”u gösterir. Süitlerin de bugüne kadar ulaşabilen klasik müzik üzerinde böyle bir etkisi olduğunu düşünmüşümdür. Klasik müzikseverlerin kayıtsız kalamayacağı bu çalışma dijital platformlarda da dinlenebiliyor.
“I Don’t Want: The Gold Fire Sessions” - Santigold
Santigold’un yeni mixtape’ini dinlenebilir kılan şey, çeşitliliği ve dağınıklığı. Zaten bir mixtape’i albümden ayıran şey de bu. Mixtape’ler albümlere göre daha anlık, spontane işler. Santigold pop ve dub’ın uyumu üzerine çalışmış. Dans şarkılarını üretirken ve yeni beat’ler ortaya çıkarırken hep buna bağlı kalmış. Prodüktörler arasında Diplo, Dre Skull, Ricky Blaze, King Henry gibi isimler görüyoruz ki zaten bu muazzam bir popüler beat üretim ekibi çalışmış demek.
Bir partide, bir arkadaş toplaşmasında, bir piknikte, sahilde ya da balkonda koyun çalsın. Şarkılar birbirine bağlı zaten, ilk şarkıdan son şarkıya kadar hiç sıkmadan kendi kendine akıp giden bir dub çeşitlemesi.
“Move Through The Dawn” - The Coral
Ada usulü klasik soft rock sound’unu duymayalı uzun zaman olmuştu. En azından yeni çıkan albümler arasında. 1996’da kurulan İngiliz ekip 20 yılı çoktan devirdi ama işe o kadar genç başlamışlardı ki hâlâ 30’larından büyük kimse yok grupta. O yüzden olgunluk albümü de diyemiyorum, kitlendim kaldım. The Coral yıllar içinde tarzını çok değiştirmeden melodik ve klasik grup sound’unda şarkılar yaptı. Bu huyunu devam ettiriyor. Bazen piyano bazen akustik gitar ön planda ama aslında ön planda olan, melonkolik bir sevinç pompalayan hikayeler ve sözler. İnsan neşeyle hüzünleniyor. Ya da tam tersi. Melankoli hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı.
Şu ara dinlemelik 10 şarkı
- “Run The Road” - Santigold
- “Gonna Love Me” - Teyana Taylor
- “Doesn’t Matter” - Christine and the Queens
- “Another Future (feat. Ruckazoid)” - Breakbot, Ruckazoid
- “Summertime Magic” Childish Gambino
- “After The Fair” - The Coral
- “Charcoal Baby” - Blood Orange
- “All For You” - Femme
- “Come Over” - The Internet
- “Missing U” - Robyn
İsteriz!
Ajda Pekkan’ın “Aman Dolar” adlı bir şarkı yaparak TRT’de prömiyerini yapmasının tam zamanı değil mi? 1980’de petrol krizi sırasında bizi sinir etmesine rağmen “Aman Petrol, Canım Petrol” diyerek petrole iyi davranmıştı kendisi. Bu anlayışa geri dönülebilir. Hem biraz stresi asabiyeti alır.