Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yıllar önce “Touch” dizisindeki rolüyle ilgili olarak yaptığımız röportajda Kiefer Sutherland bana “Eskiden beyaz ve Amerikalı olmayan bir oyuncunun uluslararası çapta başarıya ulaşmasının ne kadar zor olduğunu, gelecekteyse yerelden çıkacak daha fazla oyuncunun bu şansa sahip olacağını söylemişti.” Kendisi her zaman avantajlı bölgede yer almış bir oyuncu için içtenlikle yapılmış bir açıklamaydı. Altyazı meselesini ilk o zaman düşünmüştüm. O hafta Madrid’de katıldığım bir diğer toplantıda İngilizce çekilmeyen, altyazılı yapımların giderek daha fazla izlendiğini grafiklerle göstermişlerdi.

Haberin Devamı

2022’ye geldiğimizde bu öngörülerin doğru çıktığını görüyoruz. Gerek film, dizi dünyası, gerek müzikte yerelden çıkan isimlerin dünya çapında tanınması artık eskiye göre daha mümkün. Kolay demeyeceğim çünkü daha kat edilecek çok yol var. Ama eskiye göre büyük bir aşama bu. Kore’den çıkan pop dünyayı sarıyor, Afrika ve Latin dünyasında yıldızlar kendilerine en uzak coğrafyalarda seslerini duyurabiliyor ve her şeyden önemlisi, yüksek izlenme/dinlenme rakamlarına ulaşıyorlar ve bu da onları değerli kılıyor.

Geçen hafta sonu Sunday Times’ın kültür eki Kultur’da yabancı dilde çekilmiş en iyi diziler sıralanmıştı. Sıralamada Ethos adıyla “Bir Başkadır”ı da gördük, 50’lik (kâğıt baskıda 30’luk) listenin 16’ncı sırasındaydı.

Güney Kore, İspanya, Almanya, İzlanda, Polonya, Meksika, Fransa, İtalya, Hindistan, İsrail, Danimarka, yapımlarıyla listede yer alan ülkelerdi.

Ben bu listeye baktığımda, bir şekilde TV yapımları konusunda belli bir yerel güce sahip olan önde gelen pazarları görüyoruz. Türkiye de bunların arasında önemli bir yerde, bunu anlıyoruz. Gelecek için (çok değil, üç beş sene sonrası için) umut verici bir gelişme.

10-15 yıl önce “Kimse altyazı izlemez” denmesinin nedeni, en büyük pazar olan ABD’deki seyircinin alışkanlıklarına yapılan vurguydu. Global eğlence endüstrisi pazarını Amerikalı orta zekâlı seyirci belirliyordu. Bugün bu değişti. İyi anlamda değişti. Elbette stream platformları bunda önemli rol oynadı. Daha eğitimli bir kitleye yapılan işler de daha kaliteli olmaya başladı. Senaryolar çeşitlendi, renklendi. Bu noktada farklı kültürel kesimlere hitap etmek amacıyla İngilizceden farklı dillere yönelmek ve yerel kaynaklara girmek farz oldu. Hem dünya daha çok dilli ve uluslararası bir yer olduğundan, hem de ticari açıdan yabancı dilde yapımlar anlamlı olmaya başladığından.

Haberin Devamı

Sadece Türk’e Türk yapımı, Hintliye Hindistan yapımı izletmek de değil konu. Başta çıkılan yol buydu ama insanların başka ülkeleri ve yaşamları merak ettiği ortaya çıktı. Türk seyirci İspanyol yapımını, Meksikalı da Türk yapımını ilginç bulabildi.

Bugün altyazıyla izlediğimiz Hint polisiyeleri de var, Güney Kore’den gelen gerilim, bilim kurgular da var. Aynı şekilde, Türkiye’den çıkan yapımlar da dünyada ilgiyle izleniyor. Bu çok önemli bir eşiğin aşıldığını gösteriyor.

Sadece sanatseverlerin, sinefillerin ilgilendiği seviyede bir meraktan değil geniş kitlelerin ilgisinden söz ediyorum. İçine kapalı toplumlar açısından kendini anlatmak, ifade etmek için ne kadar uygun bir ortam. Hem kendini anlatmak hem de başkalarını anlamak için açılmış yepyeni bir kapı.

Haberin Devamı

Müzikte de bugün aynı noktaya geliniyor. Türkiye’den çıkacak müzisyenlerin dünyanın beklenmedik yerlerinde seslerini duyurmaları çok yakın. Bunun tetikleyeceği yaratıcılık ortamını heyecanla hayal etmeye çalışıyorum şimdiden.