Diziseverler, özellikle de sci-fi, suç ve polisiye türlerini sevenler bu Avrupa çıkışlı yepyeni dizileri not alsın. Netflix’in yeni sezon yapımlarının lansmanını yaptığı Roma’dan bildiriyorum
Yerel yapımlar, yani ABD’den değil Avrupa’dan, İskandinavya’dan, Polonya’dan, Almanya’dan, İspanya’dan, Türkiye’den çıkan yapımlar Netflix için neden önemli anlatayım. Bunlar orijinal içerikler. Hikayeler, Amerika’dan dünyaya yayılan dizi ve filmlerin artık neredeyse standartlaşmış hikayelerinden farklı ve ilgi çekici. Üstelik bu diziler yepyeni ve çok yetenekli oyuncular ve yönetmenlerle çekiliyor. Yeni hikayeler, yeni yetenekler, yeni yüzler. Dünyadaki izleyici işte ufaktan artık bu tip yapımlarla kendini geliştiriyor.
Netflix yöneticilerinden biri “Biz Amerikan televizyonculuğunu Avrupa’ya taşımıyoruz, yerel işleri dünya izleyicisiyle buluşturuyoruz” diye anlattı durumu. Buna pratikte de tanık oluyoruz. Gerçekten ülkelerden çıkan diziler sadece o ülkelerde değil, dünya çapında izleniyor. Mesela en fazla izlenenlerden Alman yapımı “Dark”ın ilk sezonu, Almanya dışında daha çok izlenmiş. “La Casa De Papel” Amerika izleyicisine kendini beğendirmeyi başarmış. Yani yerel diziler illa o ülkelerin izleyicisinin klieşeleşmiş beğeni kalıplarına göre yapılmıyor.
Netflix’in tüm içeriklerden sorumlu yöneticisi olan Ted Sarandos’un altını çizdiği bir nokta daha da önemli bence: “Bizde prime time baskısı yok” diye hatırlattı Sarandos. İşte yerelden çıkan hikayeler ve yeteneklere ek olarak bir de prime time beni ilgilendirmiyor dediğinizde, bu özgürleşme ortaya çok iyi işler çıkarabiliyor. Netflix’in çoğu yapımına bu perspektiften bakmak lazım. Bu iki unsur yaratıcılığı getiriyor ve benim gibi televizyondan gelecek herhangi bir şeyden umudunu çoktan kesmiş, bildiğimiz anlamda televizyonu yıllardır hayatından çıkarmış biri bile heyecanlanıyor. Benim durumumda biri bile Netflix’te en az 8-10 yapımı büyük bir bağımlılıkla izliyor. Yenilerini merakla takip etmeye başlıyor.
Bu sezonun yenilerinden Alman yapımı “Dogs Of Berlin”in başrol oyuncusu Felix Kramer’in benzetmesi anlamlıydı. “Netflix, Apple’ın müzikte yaptığı devrimi eğlence dünyasında gerçekleştiriyor” dedi. Biraz bahsettiğim bu yapım ve yayın ilkelerini bir de dağıtımdaki yeni imkanlarla birleştirirseniz bu söz aslında gerçeklerden çok da uzak değil. Bu konularda Netflix’in tepe yöneticileri ilgi çekici bilgiler verdi. Bunlardan bahsedeceğim. Ama önce bu sezonda yayına girecek dizilerden ve 2019’da izleyeceklerimizden beni heyecanlandıran bazılarını size kısaca tanıtmaya çalışayım.
- “1983”: Polonya’nın ilk Netflix yapımı olacak bu dizinin hikayesi 1983 yılında Polonya’da gerçekleşen bir terör saldırısı sonucunda tarihin değiştiğini varsayıyor. Sovyetler yıkılmamış, dolayısıyla Polonya’nın özgürleşmesi gerçekleşmemiştir. Halk baskıcı bir polis devleti yönetimi altında ezilirken soğuk savaş devam eder. 20 yıl sonra idealist bir hukuk öğrencisi ve bir polis, bütün bunlara neden olan saldırının altındaki gizemi ortaya çıkarmaya girişir. Bu yapımın yönetmenliğini yönetmen kızı Kasia Adamik ile üstlenen isim, Oscar adaylıkları bulunan Polonyalı yönetmen Agnieszka Holland. Sinemaseverler son olarak yine Kasia Adamik ile çektikleri “İz” / “Pokot” ile hatırlayacak. Holland ve Adamik, yapımla ilgili bilgiler verdikleri panelde soruları yanıtlarken “Gerçek hayat bizim burada anlattığımız hikayedeki distopyayı yakalamak üzere” diye konuştular. Sizi bilmem, ben meraktan çatlıyorum şu anda.
- “DOGS OF BERLIN”: Almanya’nın ilk Netflix yapımı olan “Dark”ın elde ettiği büyük başarının ardından şimdi gözler işte bu yeni dizide. Berlin’in yeraltı dünyasındaki hesaplaşmalar dengeler, savaşlar… Suçları aydınlatmaya girişmiş ve kendilerine has metodları ve ajandaları olan birbirine zıt iki dedektif. Felix Kramer ve Türk asıllı Alman oyuncu Fahri Yardım’ın yer aldığı geniş bir ekip. Bu dizide hayli yetenekli genç isimler keşfedeceğimiz kesin gibi. Başrolünde yer aldığı “The Alienist” dizisi hakkında konuşurken Daniel Brühl bir soru üzerine “Berlin’de mahallemdeki kafeye oturduğumda hangi oyuncu arkadaşımı görsem şu ara ‘Dogs Of Berlin’deyim diyor” diye anlattı durumu.
2019’da şunlara dikkat
“Osmosis”: Yakın gelecek, Paris. Single’ları eşleştiren Osmosis adlı uygulama beyninizin derinliklerini iniyor, bütün bilgiyi süzüyor. Amaç size mükemmel partneri bulmak. Ama elbette kusursuz aşkı arıyorsanız bedeline katlanmanız gerekecek. Bu yapım için sinopsisine bakarak Fransızların “Black Mirror”ı diyenler de var. Bu yapım 2019’da hayata geçecek.
“The Wave”: 1981 tarihli romanın 2008’de filmi çekilmişti. Şimdi Netflix’in prodüktörlüğünde bir Alman yerli yapımı olarak dizi haline geliyor. Daha iyi bir gelecek için ayaklanan ve yönetimi ele geçiren gençlerin niyeti iyi tamam ama işler başka türlü gelişecek, umulmadık yerlere gidecek. Bu dizi de 2019’da karşımızda olacak.
Anlatacaklarım var ama yerim dar. Yarın devam edeyim.