İngiliz polisi şu ara hayli meşgul. 18 karat altından yapılmış tuvaleti çalan hırsızı arıyorlar. Bu tuvalet Winston Churchill’in doğduğu yer olan, Oxfordshire’a bağlı Woodstock’taki Blenheim Palace’tan çalındı geçen hafta.
Buradaki bir çağdaş sanat sergisi kapsamında sergilenen tuvalet geçen gün bir bakmışlar ki yerinde yok. Önceki gün sabah saatlerinde çalınmış olacağı belirtilmiş.
Polis “Çalınan tuvalet bir sanat eseri olmasının yanında, altından yapıldığı için yüksek bir değere sahipti” diye açıklama yaptı. Tuvalet -sanat artı altın eşittir- 1 milyon pound değerinde.
66 yaşındaki bir adam hırsızlıkla bağlantılı olarak yakalanmış ama olay daha aydınlatılamadı.
Film (hatta bayağı mizah filmi) gibi gelişen olaylar bu kadarla da sınırlı değil. Blenheim Sarayı Marlborough Dükü’ne ait. Blenheim Sanat Vakfı’nın kurucusu da zaten Dük’ün kardeşi Edward Spencer-Churchill. Kendisi bir süre önce bu altın tuvaleti nasıl koruyacakları sorulduğunda “Bunu çalmak öyle kolay değil, başına bekçi dikmeyi düşünmüyorum, zaten tuvalet tesisata bağlı” gibi bir açıklama yapmış.
Ama tabii bu mühim önlem (!) hırsızı durdurmamış. Adamın tuvaleti söküp alıp götürmesinden başka gelen haberlere göre sarayı da su basmış. Ortalık fena batmış yani. Koskoca saray affedersiniz pislik içinde yüzüyormuş.
Sanat eserini daha önce New York Guggenheim’de olduğu gibi camın ardına koymak yerine tesisata bağlarsanız işte başınıza bunlar gelebiliyor değerli okurlar. Hırsız tuvaleti kullanmak amacıyla mı çaldı yoksa satmak amacıyla mı, tuvaleti kullanıp sonra mı çaldı, önceden planladı mı yoksa bir an karşılıklı aşk mı yaşandı, bu konular henüz aydınlatılamadı.
İşin daha da eğlenceli yanı şu ki eser İtalyan sanatçı Maurizio Cattelan’a ait ve adı “America”. Altından yapılmış bir tuvalete “America” adını vermek de “düşündürücü” olmuş. “ANLAYANA!” diye düşünmüş olmalı sanatçı. Cattelan tarafından Blenheim Sarayı’nın yeniden dekore edilmesi olarak da adlandırılabilecek bu sergiyi gezenler tuvalette üç dakika baş başa vakit geçirebiliyorlar. Yani America adındaki altın tuvalete çişlerini ya da... Her neyse, Guardian’ın sanat eleştirmeni Jonathan Jones zehirli kalemiyle altın bir tuvalete işemeyi porselene işemeye benzetmiş ve şöyle devam etmiş: “Buradaki ortam ve her yandaki Winston Churchill fotoğrafları göz önüne alınırsa bir yandan da Britanya tarihine işemek gibi. Hatta altın sarısına dikkatli bakarsanız şimdiki Başbakanımızın altın saçlarını bile görebilirsiniz.”
Şimdi kamuoyu bu hırsızlığın siyasi yanı olup olmayacağını da düşünmeye başlamalı.
Hırsızın kim olacağına dair en ilginç tahmin de sanatçıyı tanıyan çevrelerden geldi.
Kendisini tanıyanlar sanatçının hayli şakacı olduğunu, hırsızlığı kendisinin organize etmiş olabileceğini, bunun da serginin bir parçası olarak sunulabileceğini ifade etmişler. Ancak Cattelan New York Times’a “Ben yapmadım ama keşke ben yapsaymışım” şeklinde açıklama yaptı. Bu işin altından ne çıkacak çok merak ediyorum.
Burada sanırım mühim bir şey söyleyen insan tonuyla şöyle demeliyim: “Altından tuvalet sadece altından tuvalet değildir”. Ya da onun gibi bir şey.
İstanbul sanata boğulmuş diye duydum bu sanat haberi de benden gelsin.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024