Lily Allen’dan Snail Mail’e, Morcheeba’dan Daze’e yeni çıkan albümler arasında bir gezinti.
Kaliteli bir pop albümü dinlemek isteyenler bu hafta Lily Allen’a başvurmalılar. Yeni albümün adı “No Shame”. Adında da belirtildiği gibi “Utanmıyorum” diyor Allen. Terk edilmiş olmaktan, hatalar yapmış olmaktan. Allen 2006’da “Alright, Still” ile adını duyurmuştu. İnsanların MySpace’e demolar koyup ünlü olabildiği zamanlardı. Allen da böyle yapmıştı, bu dönemin mahsulüydü.
İlk albümünden bu yana kabaca “kendisini terk eden adam”lara şarkılar yazarak yoluna devam etti. İlişkileri olgunlaşsa da bu durum değişmedi. Allen pişman değil, Allen hatalarından, yanlış tercihlerinden utanmıyor. Allen şarkılarında insani yanını anlatmayı seviyor. “Ne yapayım ben böyleyim” diyor. Bunu derken kuru bir individüalizm evrenine vurgu yapmak yerine sırtını “girl power”a dayıyor. Müziğine gelince, her zaman beat’lerle, dansla arası iyi oldu. Bunların üzerine “ironik” cici kız vokallerini döşedi. Bu vokallerle küfretti yeri geldiğinde. Bu yeni albümünde 2006’ya göre daha sofistike ayrılışlardan söz ediliyor. Müzikal açıdan daha derin beat’ler kullanılmış. Ortam, partiden afterparty’lere, partystarter havalara doğru evrilmiş. Açıkçası Allen’ın belki de en sofistike albümü. Albümün mutfağında star prodüktörü Greg Kurstin’i göremiyoruz. Bu albüme yansımış. Kurstin satan işler yapan biri. Burada bu kaygı daha arkalarda. Ama daha önce birlikte çalıştığı Mark Ronson (“Family Man”) var. Vampire Weekend solisti Ezra Koenig (“My One”) var, İngiliz prodüktör Emre Ramazanoğlu var (“Come On Then”, “Lost My Mind”). “Apples”, “Three” gibi baladlar şık duruyor. “My One”, “Lost My Mind”, “Cake”, şık beat’lere sahip şarkılar.
Dans albümü
Haftanın dans albümü Fransız DJ ve prodüktör Daze imzasını taşıyor. Fransız elektronik müzik sahnesinin hayli köklü bir geçmişi var. ‘70’lerin disco müziğine ve kalabalık dans pistlerine uzanan bu Avrupalı akım, bugün geniş bir yelpazede sanatçılar üretiyor. Daze, son dönem dikkat çekenlerden biri. Ana akım dans yolundan giden, Daft Punk gibi soul, disco ve funk’a odaklanan bir sanatçı Daze. (Onlar gibi de yüzü maskeli.) 2016 tarihli “Variation” albümüne devam niteliğinde bir EP çıkardı geçen haftalarda. “Oh! Funny” önceden de yayınlanmış bir single’dı ve albümün en ünlü şarkısı. Siyah soul vokal sample’ları ve bunların çağdaş bir süzgeçten geçmiş funk/disco yapılara oturtulması eski bir Fransız geleneği. EP bu geleneğin takipçisi. Günümüzün pop müziği, Daze tipi prodüktör DJ’lerin süzgecinden geçen besteler üzerinden şekilleniyor. Calvin Harris de birkaç yıl önce bu tip bir alternatif isimdi. Şu an ne yapsa o yazın şarkısı oluyor. Daze’in bu tip bir pop DJ’i olma yolundaki onlarcası gibi çabaladığı belli. Albümdeki “So Glad” tam böyle işaretlere sahip. Dertsiz tasasız kolay dinlenecek bir şeylere ihtiyacınız olur diye düşündüm.
ORİJİNAL FORMÜLLÜ INDIE ROCK
İyi bir indie albüm önersene derseniz, Snail Mail (Lindsey Jordan) fena bir seçenek değil. Indie sahnesi elinde gitarı, bireysel mutsuzluk ve tatminsizlik, aşk, yalnızlık, terk edilme, kronik can sıkıntısı hikayeleri anlatan ve birbirine benzeyen vokalistlerle dolu. Snail Mail de ilk bakışta bu resmin bir parçası gibi dursa da müzikal açıdan daha ilginç özelliklere sahip. 90’ların garaj sound’u anlayışına odaklanan 14 şarkı arasında “Pristine”, “Speaking Ters”, “Golden Dream”, “Full Control” gibi ABD’nin Orta Batı indie gruplarını andıran müzikal arka planlara rastlamak mümkün. Size ne demek istediğimi anlamak için etiketleme yapayım. Karate, The Sea and Cake, Stephen Malkmus, Dinosaur Jr. 19 yaşında, müziğe 2015’te başlayan ve ilk albümünü yayınlayan bir genç müzisyen için sağlam ve gelecek vaat eden referanslar bunlar. Vokalden de biraz bahsedersek, u tip lo-fi özellikleri ön planda olan bir albüme uygun efektsiz, görkemsiz, zaman zaman ‘70’lerin punk vokallerini andıran hareketler ön planda. Uzun zaman sonra yeni ve orijinal bir formüle sahip indie rock ile karşılaşmak heyecan verici.
MORCHEEBA’YA DİKKAT
Klasiklerden şaşmayanları böyle alayım. Sizi anlıyorum. Bilmediğiniz şeyleri deneyecek lüksünüz, zamanınız yok. “Garantili” albüm (ne demekse artık) arıyorsunuz. Zamanınız dar. Morcheeba dinleyin bu hafta. Son 20 yılda Morcheeba 10 milyondan fazla albüm satmış. Bu kadar insan yanılmış olamaz. Trip hop’ta bu rakamları yakalamak kolay iş değil. Morcheeba coşkulu bir neşe patlamasından “Its Summertime”, melankoliye (“Sweet L.A.) bir şarkıda geçebilen parçalı bulutlu bir albüm yapmış. Beat’leri ön plana çıkarmayı her zamanki gibi ihmal etmiyor. Bunu müziğinin karakteri haline getiriyor. Mesela Roots Manuva destekli “Blaze Away” bu tip bir şarkı. “Love Dub”da adı üzerinde dub/reggae devreye girmiş. “Paris Sur Mer”de Fransız şarkıcı Benjamin Biolay ile yapılan düet bir Serge Gainsbourg klasiği gibi tınlıyor. Daha ziyade MC Solaar’ın “Le Nouveau Western” cover’ı tadında. Fransız etkisi adı gibi hayal gördüren “Mezcal Dream”de bir başka şarkıcı Amanda Zamolo ile devam etmiş. “Set Your Sails”de dans pistleri hedeflenmiş. Morcheeba’nın havalara uçurmayan ama güvenli sularda seyreden garantili sound’unun bir diğer örneği. Skye Edwards’in vokalinde en ufak bir yıpranma yok.