Önceki gün Ümit Alan’ın Birgün’deki sosyal medya ve algoritmalardan bahseden yazısı dikkatimi çekti. Bu yazıda sosyal medya ve algoritmalara dair mevcut bilgilerin güncellenmesi gayreti vardı. Uzatmayayım, bu başlıktan hareketle bir süredir kafamda soru işaretleri oluşturan bir meseleyi ifade etme fırsatı doğdu bana. Sosyal medyada kişiye özel dokunmuş bir bilgiler, haberler, insanlar ağının ortasında yaşıyoruz. Kullandığımız medyalardaki algoritma her geçen gün daha fazla kişiye özel bir dünya yaratıyor. “Kişiye özel” acaba fazla mı abartılıyor? Daha doğrusu “kişiye özel” iyi bir şey mi?
Bütün platformlarda “kişiye özellik” en önemli değer. Bu algoritmik hareketler, büyük yatırımlar elbette size yönelik daha etkin pazarlama yapılmasını sağlamak için. Size daha fazla mal, hizmet şu bu satmak için neticede. Bunu unutmadan bir kenara bırakalım ve şuna bakalım: Acaba kişiye özellikte birbiriyle yarışan algoritma yazılımları bizim için ne kadar faydalı? Bize gerçekten ne kazandırıyorlar?
Yani ben aslında kendime özel bir sosyal medya ve haber ağı içinde yaşarken mi daha çok bilgi ve haber ediniyorum yoksa eski usul sağda solda ihtiyacım olan bilgileri haberleri ararken mi? Farklı yayınları takip ederken mi?
Algoritmaları eğitmekten bahsediliyor devamlı. Mesela bir platforma ilk girdiğinizde platform sizi tanımıyor ama zamanla hamlelerinizi, meraklarınızı, tepkilerinizi anladıkça algoritma, içeride size özel bir dünya oluşturuluyor. Bu da bu tip ortamlarda olabilecek en iyi şeymiş gibi anlatılıyor. Yani algoritmayı ne kadar eğitirsem o kadar faydasını göreceğim. Peki algoritmayı eğitmek için ne yapmam lazım? O platformda daha fazla zaman geçirmem lazım. Güzel bir denklem değil mi? İki tane kıytırık film ya da müzik önerisi almak için günlerce saatlerce vakit harcamaya değer mi? Değmiyor işte. Anlatayım.
Algoritma bir süre sonra sizi öyle güzel pışpışlıyor ki dünyadan haberiniz olmuyor. Gerçekten her şeyden haberim var sanıyorsunuz ama kapalı bir kutuda kendi kendinize konuşup duruyorsunuz aslında farkında olmadan.
Twitter’ı Facebook’u ve benzerlerini kenara bırakalım, müzik platformlarını ele alalım. Burada da sistem aynı. Ne kadar çok sevdiğin şarkıyı dinlersen o kadar fazla benzer öneriler alırsın. Sevdiğin gibi şeylerden her gün öneriler gelir. Bunun çok makbul bir şey olduğunu nereden çıkarıyoruz işte onu anlayamıyorum. Ayrıca insan sevdiği şeyler gibi yeni şeyleri kaç kez daha sevebilir. Farklı bir şey istiyorum yeter artık demedik mi hepimiz zaman zaman?
Ben devamlı aynı tip müzikleri dinlemeye itiliyorsam kendimi geliştirmem mümkün değil ayrıca. Keşfettiğimi sanıyorum ama aslında hep aynı şarkıyı dinlemeye doğru itiliyorum. İşin aslı hiçbir şeyi keşfetmiyorum. Bakışımı vizyonumu değiştiremiyorum. Çünkü bunu yapmam engelleniyor bloke ediliyor. Bu rahatlık insanı bitirir azizim.
Misal. Ben elektronik müzik dinleyen biriyim. Bana beğenilerime göre devamlı öneriler getiriliyor. Bir elektronik bulutunda yüzüyorum. İyi de popla çok alakalı olmasam da mesela Tarkan’ın yeni şarkısı çıktığında ben bunu bilmek isterim çünkü herkes bunu konuşuyor olacak. Ama algoritmada kapalı devre yaşadığımda benim Tarkan’dan haberim olmasına imkân yok. Üstelik algoritmayı ne kadar iyi eğitirsem etrafındaki duvarlar o kadar yükseliyor. Koskoca gemi yanımdan geçip gidiyor, ben kafam suda çakıl taşlarımla oynuyorum. Her zaman gemi seyretmezsiniz ama dibinizden geçen gemiyi de duymak görmek istersiniz.
Tersini de anlamaya çalışalım. Ben pop dinliyorum. Devamlı listelerde ne varsa en popüler neyse bana onlar önerilecek. Hiçbir zaman başka türlerle iletişim içinde olmayacağım. Elektronik, hip hop, caz, folk, rock ve onlarca alt türü benim için çok popüler olmadıkları sürece hep ulaşılmaz olacak. Kendimi nelerden mahrum ettiğimi bilmeyeceğim bile.
Bir süredir platformlar da bu işin farkında. Kullanıcıları algoritmik odalardan çıkarmak, başka şarkılarla müziklerle tanıştırmak için yeni ara yüzler tasarlanıyor ve devreye giriyor. Elbette az dinlenen müzikleri daha fazla dinleyiciyle buluşturmak ve dinlenme sayılarını artırmak amaç. Sizin müzik zevkinizi geliştirmek değil. Ama bu sayede insanların kafalarını duvarların üzerine çıkarıp sağda solda neler oluyor farkında varması sağlanmaya çalışılıyor ki çok önemli bir gelişme. Bu konuda, yani platformlarda ne değişiyor konusunda daha detaylı yazacağım.
Algoritmayı ne kadar eğitirsen eğit, başka türlü keşiflere ve biraz emeğe, çabaya, insana ihtiyaç var her zaman. Bu olmadığında bir şeyler yanlış oluyor.
Haberlerle ilgili platformlarda durum daha acıklı bence. İnsanlar devamlı gazete okumuyorum haberleri sosyal medyadan takip ediyorum deyip duruyor. Bunu çok iyi bir şey gibi anlatıyorlar. İyi de acaba haber diye okuduğumuz şeyler, algoritmanın hazırlayıp sunduğu gündem bize her gün olan biteni ne kadar yansıtıyor? Ayrıca burada bulduğunuz bilgi, görsel, video şu bu parçacıkları ne kadar haber? Ne kadar doğru?
Algoritmadan önce biz bu işi nasıl yapıyorduk hatırlamaya çalışmak güzel bir başlangıç olabilir.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024