Başak Günak, “Ah! Kosmos” adıyla elektronik müzik sahnemizin en ilginç, en kendine has müziklerine imza atıyor. İkinci albümü “Beautiful Swamp”ı ben değil kendisi anlatsın.
Çalışmalarını Berlin-İstanbul hattında sürdüren Başak Günak’ın müziğinde karanlık ama insanı çeken bir şeyler var. Analog ve elektronik unsurları kullanarak kendine has bir ses ve ritim dünyası oluşturuyor. Albümlerini hazırlamadan önce kendi deyişiyle önce bir ses paleti oluşturuyor. Bir dünya yaratıyor. Bu dünyada dans edebilirsiniz, sallanabilirsiniz, saatlerce koşabilirsiniz, ya da oturup hiçbir şey yapmadan gökyüzüne bakabilirsiniz. Kesin olan şu; kayıtsız kalmak çok zor. İlk albümü “Bastards” 2015’te yayınlanmıştı. Yeni albümü “Beautiful Swamp” geçen hafta piyasaya sürüldü. 25 Ekim’de Salon’da yapacağı lansman konseri albümde de yer alan, aralarında tanıdığınız isimlerin de bulunduğu sanatçıların katılımıyla gerçekleşecek. Gerisini Başak anlatsın.
- Nasıl bir fikirle yola çıktın? Sonunda nereye vardın? “Beautiful Swamp” neyi ifade ediyor senin için?
İlk çıkış noktam bataklık imgesi oldu. Albümlerimi bir imgeyle ya da bana zemin olacak bir hisle yola çıkınca tamamlayabiliyorum. Albüme ‘Swamp’ (Bataklık) ismini bulduğumda “Evet şimdi başlıyorum” hissinin yoğunlaştığını hatırlıyorum. “Bataklığı tanımlayan şey onun içeri çekiş hali midir, yoksa içine çektileri midir?” Bu kısım beni büyüledi ve içine girdikçe o batma halinden ziyade daha ferah, daha aydınlık ve yumuşak bir yere çıkmaya başladım. Dolayısıyla albüm ismi de süreçte “Beautiful Swamp” a (Güzel Bataklık) evrildi, biraz ferahladı.
- Albümün müzikal perspektifiyle ilgili neler söylenebilir?
Performans sanatları ve enstalasyonlar arasında zaman geçirdim, kitaplarla ya da yakın dostlarla içimi heyecanlandıran sohbetler ettim. Müzikal açıdan bir ses paleti oluşturmaya çalıştım, bu albümde yer almasını istediğim sesleri o havuza geçen yaz kaydettim. Her şeyden öte duygusal açıdan varmak istediğim bir yer vardı. İçimdeki hisleri dönüştürebilmek, akıtabilmek.
- Albümde yer alan sanatçılara dair neler söyleyebilirsin? Nasıl çalıştınız?
Albümü üretirken Özgür Yılmaz, Elif Çağlar, Mabel Matiz, Barış Ertürk, Yasemin Özler, Burcu Yankın’la kayıtlar yaptım. Albümün son sürecine doğru Leah Christensen’le tanıştım ve enerjimiz çok uydu. Albümün tüm mikslerini Emre Malikler üstlendi ayrıca üç şarkıya da gitar çaldı. Bunun dışında ekip olarak bahsettiğimde müzisyen dostların yanı sıra bu yalnız üretim döneminde yanımda olan birkaç değerli dostum vardı. Şarkıların her sürecini dinleyen, feedback veren, hislerini paylaşan, yorulduğum anlarda ‘hadi olacak’ deyip el eden. Şimdi bakınca tüm bu sürece dahil olan insanların hem albüm hem hayatım için çok önemli bir yere dokunduğunu daha da hissediyorum.
- Bu ara ajandanda neler var?
25 Ekim’de Salon IKSV’de lansman konseri var. Sonrasında yurtdışında performanslar devam edecek. Dans ve tiyatro alanında çalışmalarım devam ediyor. Çeşitli enstalasyonlar üzerinde çalışıyorum. İstanbul’daki yeni tiyatro döneminde de Bam İstanbul’un yeni oyunu için müzik yapacağım.
- Son dönemde neler dinledin, en fazla etkilendiğin ya da beğendiğin albümler, isimler kimler oldu? Bize kısa bir dinleme / okuma listesi önerisi yapsan içinde neler olurdu?
Roberto Musci, The Durutti Column, Moses Sumney, Sarah Davachi, Özgün Semerci, Mabel Matiz ve İsveç hiphop’ı dinledim. Biraz karışık bir liste. Bunun dışında Ariana Reines, Jack Kerouac, George Bataille, Ursula Le Guin, Pınar Selek, Chris Kraus, Tove Jansson, Juan Rulfo, Clarice Lispector okudum.