Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ve bir ramazan ayı daha geldi.
Lakin İslam coğrafyası ise huzurun uzağında bir yerlerde geziniyor.
Terör belası bir türlü durdurulamıyor.
Dış dünyanın efendileri ise savaş oyunlarına her geçen gün bir yenisini daha ekliyor.
Denizlerde kaybolup giden ve mülteci diyerek geçiştirilen ölümleri kimse umursamıyor.
Açlık oyunlarının alanına döndürülen İslam coğrafyasındaki sefalet ve hastalıkların günü geldiğinde belki de bütün dünyayı kasıp kavuracağını kimse öngörmüyor.
***
Son beş yılda o kadar farklı grip ve salgın hastalıklarla insanlarımız tanışmaya başladı ki ilaçlar dahi tesir etmiyor ve iyileşme süresi neredeyse
bir ay sürüyor.
Doktor arkadaşlarla konuştuğumuzda ilginç itiraflarda bulunuyor.
Ve diyorlar ki;
- Yıllarca, her grip ve salgın hastalıkların tedavisinde antibiyotik verildi. Şimdi, antibiyotik tesir dahi etmiyor. Grip ve salgın hastalıklarının artık yan etkilerini tedavi etmekle uğraşıyoruz. Herkeste farklı yan etkileri oluşmuş...
***
Ve içinde yaşadığımız çağda artık herkes biraz yorgun...
İşe gitmekten, eve dönmekten, ekmeğin kavgasını vermekten, eğitime, sağlığa, elektrik, doğal gaz, su, telefon, yakıt, yol, kira, vergi, kredi kartları, mutfak ve seyahate para yetiştirmekten yorgun düşen insanlar ayakta durma savaşı veriyor...
Bir de buna dünya ve ülke huzursuzluğu eklenince hemen herkesin dayanma gücü bir yerlerde tükeniveriyor.
Ve tükenme sendromu yaşayanların sayısı ise artıyor...
İşsizlik, evlilik, askerlik gibi süreçler de buna eklenince yaşamak her geçen biraz daha zorlaşıyor.
***
Hayatın keyfiyeti artık bu dertlerin uzağında kalmış köy ve kasabalarda yaşanıyor. Ve ülkemizin hemen her yerine dağılan Suriyeli göçmenlerin
derdi ise daha büyük.
ATV televizyonunda “Misafirimizsiniz” başlığıyla yayınlanan fragmanda Suriyeli Rua adlı bir kız çocuğun dramı anlatılıyor. Fragmanı izlediğimde ne büyük acıların yaşandığını bir kez daha hatırlıyoruz.
Belki daha on üç yaşındaki kız çocuğu Rua, halı tezgâhında bir yandan ağlayarak acısını anlatıyor, diğer yandan da düğüm atıyor adeta acı dolu günlerine.
Ve ağlayarak diyor ki;
- Doğup büyüdüğüm yerleri özlüyorum, arkadaşlarımı arıyorum. Akrabalarımı merak ediyorum. Bir yeğenim olmuş ama adını dahi bilmiyorum, göremiyorum.
Yanı başımızdaki acılardan habersizce yaşıyoruz.
Çünkü herkesin ayrı
bir derdi ve bilinmeyen bir hikâyesi var.
***
Rua’nın göremediği yeğenini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan getirip buluşturuyor. Ve o buluşma anında insan gözyaşlarına hakim olamıyor, kendi halimize şükrediyoruz ama onlara da nasıl yardım edebileceğimizi düşünmeye başlıyoruz.
Bu yüzden, ramazan ayında bu tarz çalışan vakıf ve derneklere kendi çapımızda yardım etmemiz gerektiğine inanıyoruz.
Ve o insanların acılarına ortak olmalıyız.
Biliyoruz ki hayatın ağır yükü altında herkesin farklı yorgunlukları var. Ama ramazan ayında biraz kendimizi unutup başkalarının da evine ekmek götürmeliyiz...
O zaman bir arada yaşama sanatını yeniden keşfetmiş oluruz...