Yunanistan darbeci subayları vermedi.
Vermeyen de sözde yargısı...
Almanya’daki NATO’da görev yapan subaylar da iade edilmedi.
Amerika’ya kaçanlar cirit atıyor “özgürlük” adasında!
Pensilvanya’da çiftlikte oturanlar ise zaten özel koruma altında.
Kaçıp giden savcılar, hâkimler, polis şefleri, akademisyenler ve gazeteciler yine iade edilmedi.
***
Demokrasi havariliğini kimseye bırakmayan Avrupa Birliği darbecilere sahip çıkıyorsa...
Sonuç odaklı yaşıyoruz...
Rüzgâr ne yandan eserse peşine kişisel menfaati için takılıp gidenlerin sayıları da gittikçe artıyor.
Böyle yaşayan kalabalıklarla ne acıdır ki bir arada yaşıyoruz.
15 Temmuz akşamı halk demokrasiye sahip çıktı ama kimseye bir fatura çıkartmıyor...
Ankara’ya bedel ödetmiyor.
Lakin, her geçen gün görüyoruz ki durumdan vazife çıkartan bir yerler, demokrasinin ayakta kalmasını kendilerinden biliyor.
İktidarın ve halkın da kendilerine çok şey borçlu olduğunu söylemeye çalışıyor.
Resmi olmayan bir açıklamaya göre, Başkan Trump, “Suriye’de halkın korunması için güvenli bölge oluşturacağız!” demiş...
Diliyoruz ki bu doğrudur...
Seçim sürecinde dile getirdiği Ortadoğu’ya yönelik barış planlarını hayata geçireceğine dair umudumuz artıyor.
Türkiye ise ilk günden beri bu formülü öneriyordu...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan güvenli bölge planını teklif ettiğinde içimizdeki kronik muhalif korosu gülüyordu.
Amerika bu noktaya daha yeni geliyor!
“Büyük devletleri büyük adamlar idare eder” diyerek ülkeyi ya da yönetenleri küçümsemeyi alışkanlık haline getirenler pişman olmuşlar mı bilemiyoruz ama herkes artık bilmeli ki Türkiye de büyük bir ülke...
Ve yeter ki yönetenlerin de etrafındaki kurmay kadrolar doğru insanlardan oluşsun...
Bu soruya cevap bulabilmek için olağanüstü bir şekilde konuya odaklanmalıyız.
Modern Batı, Türkiye’yi kapısında oyalama türküleriyle bekletmeye ne güzel alışmıştı ki İngiltere’nin AB’den çıkmasıyla ve Rusya bloğuyla ilişkilerinin kötüye gitmesiyle işler karıştı...
İçimizde Batı şarkılarını söyleyenler de artık bilmelidir ki kendi içinde dahi anlaşamayan AB bizimle asla anlaşamayacaktı...
Batı sadece içimizdeki hayranlarını “yaşam tarzı” yalanıyla körüklemekten başka bir şey yapmıyor...
Oysa, standartlarını belirledikleri hayatı dahi bir arada yaşayamıyorlar!
Tahammülsüzlüğün zirvelerinde gezinen Batı, eninde sonunda kendi içlerinde güç ve para kavgalarına tutuşacak...
“Bin yıldan beri toplanıp toplanıp dağılıyorlar” misali...
Batı sadece savaşlarda bir araya gelmeyi başarabilen ama ganimet paylaşımına sıra gelince birbirlerine düşmüş ve bir arada yaşamayı da bir türlü başaramıyor...
Antalya’ dayız...Türkiye üzerine oynanan oyunların etkilerini Antalya’da daha belirgin görüyoruz.
Rusya’nın askeri uçağının düşürülmesiyle başlayan krizin ilk etkisini turizm sektörümüz çekmeye başladı.
Antalya bu etkilerden kurtulabilmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyor.
15 Temmuz akşamındaki darbe; ardından ülkemizin farklı kentlerindeki terör eylemleri; sektörü oldukça zor durumda bırakmış...
Turizmcilerin umut ihtimallerinin başında Rusya ile yeniden eski günlere dönmek geliyor.
Ve ABD’de Trump ile dış politikanın değişmesi.
Putin ve Trump’ın anlaşarak dünyada ve özellikle de Ortadoğu’da yeniden barış günlerine dönülmesi.
Salı gününden beri Ankara’dayız.
TBMM’deki anayasa değişiklik paketi ülkenin gündemini yaklaşık bir aydan beri işgal etmişti.
Artık son sözü halk söyleyecek gibi...
Halkın kafası bulandırılmadan değişikliğin ne anlama geldiği iyi anlatılmalı.
Ki buna büyük bir ihtiyaç var...
Çünkü CHP’nin konuyu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkan olup olmaması noktasına getirip kilitlemesi bize göre yanlış...
Sistem tıkanıklığı artık net gözükmesine rağmen hâlâ bir kişiye indirgeyerek siyasi propaganda yapmak bize ‘Güce ulaşma yolu ikiyüzlü zayiatlarla doludur’ sözünü hatırlatıyor...
Pazar günkü yazımızda 1982 yılında Büyük İsrail’in yol haritasını çizen Yinon’un planında nelerin olduğuna bugün değineceğimizi belirtmiştik.
“İnsanın gideceği yönü seçmesinde etik değerlerin hiçbir payının olmadığı, buna karşılık maddi ihtiyaçlarının yönlendirdiği görüşü günümüzde ağırlık kazanmaktadır ve dünyada hemen hemen tüm değerlerin yok olmaya yüz tuttuğunu görmekteyiz” diyen Yinon devam ediyor:
Dünya kaynakları, petrolde Arap tekeli ve Batı dünyasının ihtiyaç duyduğu hammaddelerin çoğunu üçüncü dünya ülkelerinden ithal etmesi ihtiyacı için olacak savaşlar dünyamızı şekillendirmektedir.
Müslüman Arap dünyası yabancılar tarafından sakinlerinin istek ve talepleri göz önüne alınmadan yapılmış geçici bir kâğıttan kule gibidir!
***
Yinon, 1920’lerde Fransa ve İngiltere tarafından azınlıkların ve birbirine düşman olan etnik grupların kombinasyonundan oluşan 19 bölgeye bölündüğünü belirtiyor...
Müslüman dünyasındaki en parçalanmış ülkelerle ilgili demografik çatışmaların hepsini en ince detayına kadar irdeleyen Yinon,
Cuma günkü “Kurgulanmış gerçekler” başlıklı yazımızda Amerika vatandaşlığından ayrılan aktivist Kenneth O’Keefe’nin Rusya’nın RT kanalında yaptığı çarpıcı açıklamalarına yer vermiştik...
Diyordu ki “Ortadoğu’daki savaşı anlayabilmek için Oded Yinon’un 1982 yılında yazdığı İsrail’in Stratejisi’ni anlamak gerekir...”
“Hiçbir Müslüman sadece din değiştirmiyorlar diye erkekleri, kadınları ve çocukları infaz etmeyi asla meşru görmez” diyen O’Keefe, “Bu insanlar Müslüman olamaz. Onlar, Birleşik Devletler canavarı ve onun yardakçıları İsrail, İngiltere ve diğerlerinin doğurduğu canavarlardır. Bu canavarlar, ABD’nin özünü oluşturan, asla bitmeyen savaş politikasını ve devam eden cinnet halini meşrulaştırmak için bilinçli olarak oluşturuldular” şeklinde perde arkasında kurgulanan bir gizli gerçeği dünyaya haykırıyordu.
*
“İsrail’in Büyük İsrail Projesi’ni meşrulaştıracak bir gerekçeye ihtiyaç duyduğunu” belirten O’Keefe, “Bunun için de bölgede mezhepçi nefret ve şiddetin tohumlarını ekmek gerekiyordu. Bu planın bir numaralı hedefi Irak’tı, bunu başardık, hayır Irak bir başarısızlık değildir, Irak büyük ölçüde batık bir devlettir...” diyor.
“İnsanların başlarının kesildiğini, tüm