Pazar günü AK Parti kongresini yaptı ve 1414 delege yeniden Genel Başkanlığa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı seçti.
Ve AK Parti yeni A Takımı’nı da belirledi...
Yani Yeni Türkiye şekillenmeye başlıyor...
Pazar günkü Kızılelma Günleri başlıklı yazımızda Yeni Türkiye’nin gerçekten yeniden şekillenebilmesinin artık tek yolunun da siyaseti yeniden dizayn etmekten geçtiğini belirtmiştik...
Siyasetle bir yere gelenleri bu kutlu yolculuktan uzak tutan ve siyaseti bir yere getirenlerle yola çıkılması gerektiğini yazmıştık...
En önemlisi de dünyevi beklentilerini sıfıra indirgeyenlerle yola devam edilmesinin zorunluluk olduğunu da...
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Pazar günkü AK Parti’nin kongresinde yaptığı konuşmada herkesin anlayabileceği şekilde mesajlarını açıkça verdi...
Bugün, AK Parti’de yeni bir günün başlangıcı...
Beyaz bir sayfa açılıyor yani...
Yaşanan büyük acılardan büyük dersler çıkartılmalıdır.
Bir ülkeyi felaketin eşiğine getirenlerin kim olduğuna bakmadan herkesten hesap sorulmalıdır...
Kişiliğinize hakaret eden veya yanlış yapanları affetme lüksüne veya erdemine sahip olabilirsiniz ama bu ülkeye ve millete büyük bir ihanet eden şebekenin içerisine girenleri artık kimsenin affetme yetkisi olmamalıdır!
Dostluklarını da herkes yüreğinde tutmalı.
Devlete ve millete karşı ihanet edenlerin hesap defterini acıyarak açmaya başlarsak bir gün yeniden acınacak hale gelebileceğimizi söyleyebiliriz.
16 devletin hesap defterini açıp bakmak isteyenler yıkılışa giden bütün hikâyelerin ihanetle başlayıp bittiğini görecektir ve merhametten büyük maraz doğduğunu da...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump’la Beyaz Saray’da yaptığı görüşmeden birileri kötü sonuçlar çıkacağına dair felaket senaryolarını yazmaya ve piyasalara üflemeye bile başlamıştı...
CHP ise ABD’ye gidilmesini dahi istemiyordu!
Elbette birileri de ülke ve millet önceliğini birinci sıraya alarak ve gerçekçi bir yaklaşımla Beyaz Saray’dan çıkabilecek her türlü sonuçlara göre tedbir alınmasından yanaydı...
ABD Türkiye’yi kaybetmek istemiyor ama Irak’ın kuzeyindeki Barzani modelinin aynısını da Suriye’nin kuzeyinde yani sınırlarımızın ötesinde hayata geçirmek istiyor...
Pentagon etkisinde kalan Trump ve kurmayları ise bu strateji üzerine hesaplarını yapıyor...
Amerika, Türkiye’yi çok sevdiğinden değil ama noktayı koydurduğu zaman bizim yeni oluşumlara doğru yelken açacağımızı ve Türkiye’nin bu kopuşunun büyük yaralar açacağını da çok iyi biliyor...
Felaket senaryolarını satın alanlar da piyasaya sürenler de şimdi yeni maceralar peşinde...
Şam’da Emevi Camii’nden çıkan bir gruba yaşadığı çağda pek anlaşılmayan ama İslam dininin büyük âlimlerinden Muhyiddin Arabi bağrırak diyor ki:
“Sizin taptığınız, ayaklarımın altındadır!”
Evet, vardığımız yer burası; güç ve para!
Son adres olmuş adeta...
Her devrin adamı olmakla her devirde adam olmayı karıştıranlar sadece bir devirde adam olmayı kovalıyor...
Taptıkları tek şey güç ve paraya giden her yolda adres kim ise orada ikamet etmeyi adam olmaktan sayanlara yine birilerinin bağırması gerekiyor...
İşte Ortadoğu ve İslam coğrafyasının vardığı son durak, bu yüzden iki yakasını bir araya getiremiyor!
***
Duruş lafla olmaz...Eyleme bakmak lazım...
Duruşu belirleyen davranış şeklidir...
Örnek mi?
Suriye’deki DEAŞ operasyonlarına katılan bordo bereli subayımız Albay Orkun Özeller’dir...
İncirlik üssünde Amerikan ordusunun başarılarından dolayı kendisine vermek istediği madalya ve beratı reddeden Albay Orkun Özeller herkese ibret olması gereken şu sözleri söyledi:
Bu madalyayı verenler benim düşmanım olan YPG ile işbirliği içindedir. Onurum, bu madalyayı kabul etmeme müsaade etmiyor!
Ve madalyayı iade ederek tören alanından ayrıldı.
***
Trump YPG’ye silah verilmesini onayladı.
Belliydi...
O eski ittifak günlerini sürekli hayal edenlerin aklı Soğuk Savaş yıllarında kalmış!
89 yılında SSCB’nin Rusya’laşmasıyla güç oyunları ve oyuncuları değişti, bu gerçeği görmek istemiyoruz...
Kazanalım, kazandıralım oyunu yerini kazandır, kazandıralım boyutuna bıraktı...
Türkiye, son yüz yıldan beri pozisyonunu korumaya çalışıyor.
Bu korumanın maliyeti elbette olağanüstü bir kayıp.
Terör bunun birinci maddesi.
Ankara’da irtifak günleri yaşanıyor!
Bir taşınmazın üzerindeki kullanım hakkına irtifak deniliyor.
Siyasi partileri taşınmaz bir mal gibi gören ve üzerinde kullanım hakkını da sürekli isteyenlerin arzusu bir türlü bitmiyor.
Referandum sonrası siyaseti içeridekiler ve dışarıdakiler yeniden dizayn etmek istiyor...
Bir yandan AK Parti’yi bölmeye ve yeni bir hareket çıkartmaya yönelik spekülasyonlar piyasaya sürülüyor, diğer yandan CHP’nin içindeki kırk farklı ocakta kazanlar konulup, altına odun taşınıyor.
Ve MHP’de ise farklı kişilerin, liderlik derdine düşenlerin ittifak arayış günleri yaşanıyor...
HDP ise siyasi mezarlık adeta...
Televizyonlardaki dizilere, sinemalardaki filmlere bakıyoruz arada bir...
Aşka dair bir şey yok.
İçindeki rol dağıtımına bakıyoruz, iyi insanlar hiç yok!
Ve kötü adamlara dair hikâyeleri izlemekten başını kaldıramayan bu millet iflah olmayacak!
Organize suç şebekelerinin destanlaştırıldığı, uyarıdan daha çok, özentili bir yaşam biçimi dayatılıyormuş algısının daha yüksek olduğu, reyting elde etmenin ve daha fazla para kazanmanın amaçlandığı yapımlarda hep karaktersiz karakterlerin ucuz öyküleri anlatılıyor.
İkiyüzlü karakterlerin bir tarafı kan ve şiddet, diğer tarafı ise işledikleri suçların perde arkasındaki gizemli oyunlar.
Ve marazi aşklar, cinayetler, bela adamlar ya da kadınlar.