Dijital, sosyal, internet medyası içinde yaşadığımız çağın artık vazgeçilmezi…
Lakin denetimsiz, sınırsız, hukuki sorumluluktan uzak hiçbir şeyin kimseye bir faydası yok…
Ve bu ülkede birçok kimse gelinen durumdan rahatsız…
Mağduriyetler sıra dağlar halini aldı…
RTÜK’ün denetlemesine şiddetle karşı çıkanlar hukuksuzluktan yana tavır alıyorlar bize göre…
Çünkü herkes bu sınırsızlığın zararlarını değil faydalı taraflarını anlatıyor…
Bir ülke ve bir toplum öyle derin belirsizlikler içerisine sürükleniyor ve terörize ediliyor ki…
Sınırsız ifade hürriyetini savunanlar içindeki yalan, iftira ve işlenilen günahlardan hiç bahsetmiyor bile…
Emerson’a göre “her duvar bir kapıdır”
Yaşadığımız çağda ise insanların bir çoğu kapı duvar…
Sosyal medya duvarlarını karalayarak gün tüketiyor…
Bir şeyleri değiştireceğini zannediyor…
Ve kendini gizleyerek duvarların, kapıların arkasına sığınıyor.
Kimin ne zaman kapı duvar olacağı da belli değil…
***
Yaşadığı çağda mutlu olan insana rastlamak zor…
Batı öylesine bir iktidar sistemi getirip dünyaya dayatmış ki...
Kendi iktidarını koruyabilmek uğruna bireyleri karaktersizleş-tirmenin ve sisteme kayıtlı bir ağaç misali haline getirebilmenin her türlü formülünü bulmuş...
Karakteri yücelten bir yükleme yapmak yerine kontrollü bireyler yetiştirmeye odaklanmış...
Ve yönetebilmenin her ayrıntısını düşünmüş...
Modern çağda yaşadığımızı sanıyoruz sadece...
Oysa çağın vahşi yanlarını değiştiremiyoruz...
Savaşları durduramıyoruz...
Kin ve nefretin sonu gelmiyor bir türlü...
İçimizdeki sularda sayısını bilemediğimiz kadar yılanların gizli yolculuklarından her geçen gün biraz daha haberdar oluyoruz...
Buz dağının biraz daha altını görebiliyoruz.
Ve yıllardan beri onları hiç tanıyamamışız.
Kısacası, her yerde var imişler perdeli yüzleriyle.
İhanet nöbetlerini tutuyorlarmış.
Sularda dağılmış karıncalar gibiyiz sanki...
***
Bir ülkenin devlet yapısı da buz dağının altına hiç inmemiş bile.
Medeniyetler çatışması tezinin savunucuları bir arada yaşamaya giden her yolu karşıtlık operasyonlarıyla kilitliyor...
Her girişimi başarısızlığa mahkûm kılıyor.
Ve geleneksel olarak tüm realist uyarıları hafife alıyor...
***
İkiyüzlü politikalarıyla kendilerine uzak ülkelerin iktidarlarını istedikleri gibi yöneten küresel güçler kazandıkları müddetçe, din, dil ve ırk farklılıkları engellerine takılmıyorlar...
Onlar için tek bir medeniyet var, o da para ve güç medeniyeti...
Çatışmaları da bu konulardaki anlaşmazlıklardan çıkıyor.
Ve çıkartıyorlar da...
Bir arada yaşamayı başarabilmek büyük bir sanattır...
Ve her geçen gün bu sanatın medeniyeti fitne, fesat oyunlarıyla başlayan kargaşaların gölgesinde vuruluyor.
Çatışmaların ateşi körükleniyor...
Çok kültürlülük hayalleri her yerde savaşların birinci nedeni haline getiriliyor...
***
“Zuckerberg insanlığı çevrimiçi ortamda birleştirme hayalleri kurarken, son zamanlarda çevrimdışı diyarda cereyan eden olaylar ‘medeniyetler çatışması’ tezinin ateşini körüklüyor” diyen tarihçi yazar Yuval Noah Harari gelinen noktayı şöyle özetliyor:
Avrupa Birliği’nde yaşanan istikrarsızlık gibi konuların hepsinin Batı medeniyeti ile İslam medeniyeti arasındaki çatışmadan kaynaklandığına inanıyor...
Avrupalılar çok kültürlülük hayallerini rafa kaldırıp yabancı düşmanı yerel kimliklere meyletmeye başladı.
Prof. İlber Ortaylı diyordu ki:
- Kral Faysal bir defasında demiştir ki İslam coğrafyasında bir buçuk devlet var... Buçuğu İran, biri ise Türkiye’dir!
Yaşadığımız coğrafyanın kaderi bu...
Bu yüzden sürekli ya İran ya da Türkiye dosyası açılmaya çalışılıyor...
Diğerleri devletçilik oynuyor çünkü...
***
Farklılıkları çatışmaya dönüştürerek dosyalar açan güçler, coğrafyanın insanlarını terörize ederek isyan provaları yaptırıyor...
Mezhep ayrılıkları...
Aklı telefona yükleyerek yaşıyoruz...
Ve belki de bir hayatı...
Kimse başını dahi kaldıramıyor telefondan...
Dijital dünyaya bıraktığımız elektronik izlerimizle tehlike altındayız...
***
Yarın 15 Temmuz...
Bir darbenin anatomisini yapmaya başlarsak, söyleyecek o kadar çok şey var ki...
Ama birinci sıraya akıllı telefonları koymak gerekiyor...