Kademeyle

8 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Güvenç Kurtar'ın 4 - 3 - 3 ile sahaya sürdüğü takımı dün Fenerbahçe savunmasını son haftalarda kimsenin yapamadığı kadar çok zorladı. İleri altılarıyla sürekli baskın kovaladılar. Kurtar bunu düşünürken, Daum'un ileri çıkardığı iki savunma kanadının bıraktığı boşluklardan yararlanmayı amaçlıyordu. Ona yardım eden bir faktör daha oldu. Selçuk'un hastalığı nedeniyle kadro dışı kalışı, Fenerbahçe orta saha direncini iyice zayıflattı.
Ve, evet... Kurtar'ın planladığı temel strateji tuttu. Özellikle ilk yarıda Sarı - Lacivertliler'i çok zorladılar, ama skor bulamadılar. Bunda kaleci Volkan'ın performansı ve Elazığ hücumunun şanssızlığının yanı sıra bir etken daha var. Fenerbahçe'nin orta sahada, savunmasının yaptığı onca hataya rağmen övünmeleri gereken bir yönü bu... Aynı pozisyon içinde art arda hatalar yapsalar da, kalabalık ve müdahaleci olmaktan asla vazgeçmiyorlar. Özellikle de ceza sahası içinde rakiplerini asla rahat bırakmıyorlar.
Elazığlılar sürekli hatalardan yararlanarak kale önüne kadar gelseler de mutlaka çoklu sıkıştırmayla karşılaştılar. Sonsuz bir kademeyle boğuşmak zorunda kaldılar. Yıllar içinde bildik Fenerbahçe tablosunda çok rastlanan

Yazının Devamı

Çekeriz cefa

3 Şubat 2004

<#comment>
<#comment>
Bizim yaptığımız işin en büyük zorluğu, yıldırıcı kısmı, taraftar tepkileridir. Bir yazı yazarsınız. Aldığınız tepkilerin yüzde ellisi eleştirdiğiniz takımın taraftarlarından gelen, hakaret sınırlarını zorlayan ve çoğunlukla aşan mesajlardır. Yüzde otuz size hak verir, az bile yazdığınız söyler ve o takımın ezeli rakibinin taraftarı olduğunu belirtir. Yüzde 20 civarında da beğenen ya da beğenmeyen ama doğru düzgün tepkilerini belirtenler vardır.
Yazara ulaşan her mesajın 5 bin okuyucuya denk geldiği söyleniyor. Bu hesap doğruysa, misal 20 mesaj aldıysanız 50 bin taraftarın yazınız nedeniyle size küfür etmek istediğini söyleyebiliriz. Bu zor bir durumdur. Sizi eğip bükebilir. Bazen taraftar gruplarının organizasyonuyla mesaj sayısı başedilemez boyutlara gelir. Cevap yazamazsınız. Zaman yetmez. Yetse karşınızdakilerin sizi anlayacak ruh halinde olmadığını görürsünüz. Sizi dövmek isteyen biriyle ne konuşabilirsiniz ki? Bu zor bir durumdur. Gerçekten zordur. Koca bir kitlenin üzerinize yürümesi gibi. Binlerin, onbinlerin...
Geçen hafta Galatasaray'ın oynadığı iki maçı seyrederken bunlar geçti aklımdan. Rize kupa maçında satılan bilet sayısı 100 (yazıyla

Yazının Devamı

Kilit gevşeyince

30 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Sanki Alman liginden bir maç izler gibiydik. Az tezahürat, az küfür, az hakeme itiraz, faulden sora tokalaşan oyuncular. Papila sonrası futbol hep böyle mi olacak acaba ? Yoksa geçen pazar kaderimizin değiştiği gün müydü, göreceğiz.
Sahadaki futbol ise, Van Hooijdonk'un akıl dışı uzak şutları dışında, bu standardın çok altındaydı. Daum'un dün akşamki özel hamlesi Selçuk'u orta alanın sağına koymaktı. Serkan ve Celil ile etkili Samsunspor'u, Fenerbahçe'nin top kesme rekortmeni ile durdurmak istedi. Bunda başarılı da oldu. Ama Selçuk'un ofansif yöndeki büyük başarısızlığı, takımını kötü etkiledi. Diğer kanatta Tuncay'ın eski model bir forvet gibi oynaması da buna eklenince, son yirmi dakikaya kadar tıkandılar. Ali Güneş ve İsmail'in defansif kaygılarla bindirme yapmayışı da buna eklenince, pozisyonsuz kaldılar. Ancak Samsun'u da etkisiz bıraktılar.
Ev sahibi ekip, Cesar'ı kullanamadı, Celil işlemedi ve Serkan'ın iki yarım pozisyonu dışında onlar da başarısızdılar. İkinci yarıda kilit gevşedi, Arıca risk aldı, ama çok pas hataları yaptılar. Bundan da Fenerbahçe yararlandı. Van Hooijdonk'un zihnimizi ve direkleri zorlayan mükemmel şutları ile gole

Yazının Devamı

Başımıza yıkıldı

27 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Yıllardır bu kadar azimli bir depar, çok zor bir açıdan bu kadar muhteşem bir aşırtma şut görmemiştim. Serkan'ın karşısında Cordoba gibi bir golyemez varken sağ ayağının dışıyla yaptığı gol vuruşu, insanı yerine mıhlayacak cinsten. Peki bu muhteşem sayıyı, futbol kurallarını inkar eden bir itirazlar bulamacına boğmak hakkaniyetli mi? Bu mu futbola bakışımız?
Siz hiç aşil tendon kopmasını işittiniz mi? Ağzına kadar dolu bir basketbol salonunda binlerce insanın tezahüratı altında çıkan "şırrak" sesi herkesi susturacak kadar şiddetli bir kamçı efektidir. Zago'nun Celil'in tandonuna basışında eğer İnönü'dekiler bu sesi duymadılarsa, Samsunlu oyuncunun bileğinin şans eseri bükülmesindendir. Celil'in futbol hayatını 6 ay sekteye uğratabilecek bu kötü niyetli faulün kırmızı kartla cezalandırılmasının ardında oyunlar aramak hakkaniyetli mi peki? Bu mu insanlığınız? Bu kadar mı aklınızı başınızdan aldı taraftarlığınız. Bu iki örnek, futbolu getirdiğimiz yeri çok iyi anlatıyor. Yani aslında biz pazar akşamki maç ve sonrasındaki tartışmalarda bir futbol gecesini değil, futbolumuzun başımıza yıkılışını izledik. Nouma'yı elini şortunun içine soktu diye sınırdışı

Yazının Devamı

Yine iflas

25 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Cuma sabahından itibaren futbolla ilgili olan herkes bu maçın erteleneceğini biliyordu. Bunu bilemeyen tek organizasyon, Futbol Federasyonu... İnsanlar bakkala çıkmaya tereddüt ederken bu maçın oynanabileceğini düşündüler. "Bu maç oynanabilirdi" diye düşünenler, Kocaeli - Altay maçı için yapılan çalışmaları örnek gösterebilirler. Bu doğru bir örnek gibi gözükse de, iki farklı nokta var; İstanbulspor'un içinde bulunduğu bu durumda onlardan böyle bir organizasyon beklenmemeli ve asıl önemlisi, İstanbul'un durumu İzmit'ten farklı... Vali, afet durumu ilan etmişken, o bölgeye 4-5 bin kişiyi toplamak ve yolları yeniden kilitlemek pahasına böyle bir işe girişmek, anarşi yaratmaktır. Federasyon yine iflas etti. Bu kadar ekstra bir durum varken, ikinci yarıyı bir hafta geç başlatabilirlerdi. Nasıl olsa yine kendilerinin yaptığı hatalardan dolayı Avrupa Şampiyonası'na gidemiyoruz. Herhangi bir fikstür sıkışıklığımız yok.



<#comment>

Yazının Devamı

Heyecan

20 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Eski milli takım yıldızları kalıntısı bir ekipten, umut vaad eden, milli takım adaylarıyla dolu bir takıma dönüşmek. Bu heyecan demektir. Futbolun, hayatın ana dinamiği, heyecan... Gelişmenin başlangıç noktası. Başarının mayası. Buna söyleyecek hiçbir şey yok. Hele bu ekibin, hem de tam olarak oluşmadan oynadığı oyunu görünce heyecan daha da artıyor... Bu müthiş heyecan Galatasaray'ı ateşleyecektir kuşkusuz. Taraftarı, oyuncuyu, teknik kadroyu, Galatasaraylı yorumcuları...
Ama yolun kolay olmadığını da unutmamalı. Neden Fatih Terim'in bu değişimi sezon başında yapmadığını iyi düşünmeli ve yorumları buna göre yapmalı. Bu heyecanlı kadronun bugün oynadığı oyun yüksek tempolu bir kontratak futboldur. Efes Cup'ta kazanmaktan çok gücünü tartmak isteyen takımlara karşı tutması heyacanı artıracak olumlu bir durum olsa da, puan mücadelesinde durum değişik olacaktır. Hiç uzatmadan söyleyelim. 6 haftadır kaybetmeyen bir Sakıp Özberk takımını evinde yenmek, Efes Cup'ı almaktan bin kat zordur. Hele heyecanlı bir genç takımla. Diyarbakır maçı bu anlamda, bu konjonktürde Alman Ligi liderini yenmekten bir kat güçtür.
Çünkü heyecan yoldan kolayca çıkabilmek demektir.

Yazının Devamı

Daum ve Nobre

19 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Daum'un sezon başından bu yana yaptığı 70. dakika operasyonlarının gölgesinde kalan bir müdahale alışkanlığı daha var. Dün maçın 22. dakikasında bunu bir kez daha gördük. Murat Kuş, Selçuk'u yanına çağırdı ve anlattı. Tuncay orta dörtlünün solundan göbeğe doğru geçti, Nobre ve Van Hooijdonk birbirlerinden uzaklaştı; Selçuk, Ümit ve kanat savunmacıları ileri çıktı. Van Hooijdonk, Tuncay ve Nobre de sıkı adam markajı uygulayan Rize beşli savunmasının dengesini böylece biraz bozdu.
Fenerbahçe bundan önce rakibini hiç zorlayamıyordu. Serhat'ın yokluğu, Tuncay'ın maske tedirginliği onları çıkmaza sokmuştu. 22. dakika sonrası oyunu ceza sahası çevresine yıkmayı başardılar. Ardı ardına kornerler kazandılar ve maç boyunca çok hareketli olan ve golcülüğünü de ispatlayan Nobre ile sayıyı buldular. Gol sonrası Rize beklendiği gibi açıldı ama Fenerbahçe'nin alan savunmasını zorlayamadı. Maç, Fenerbahçe'nin sezon başından bu yana kolay kopardığı geniş alanlı bir oyuna dönüştü. Ama bu oyunun "veziri" Serhat'ın olmayışı Sarı - Lacivertliler'i üretkenlikten uzaklaştırdı. Bu noktada FIFA kokartına yeni kavuşan Bülent Demirlek'in hatası devreye girdi. 40'ta Koray'ın Ümit'in

Yazının Devamı

İmparatorca

13 Ocak 2004

<#comment>
<#comment>
Geçen hafta Bülent tarafından bakmıştık işe, şimdi Terim tarafını görelim. "Bana göre ligin ilk yarısında alınan kötü sonuçlar sürpriz değil. Çünkü takımın kimyası bozuk. Bir mevkide 5-6 futbolcu var, başka bir mevkide ise neredeyse adam yok... Fatih Hoca'yla daha önce de çalıştım. Çok değişmiş. Eskiden tahammülü vardı, şimdi hiç yok. Sabırsız olmuş. Eskiden çalışmalarda her işi kendisi yapardı. Bu futbolcu için çok önemlidir. Şimdi ise öyle değil..." Bunlar Abdullah Ercan'ın Türkiye Gazetesi'nden M. Tahir Kum'a verdiği röportajdan alıntılar. 2. Terim döneminde içeriden alınan ilk yorumlar. Kuşkusuz gün gelecek herkes konuşacak. Misal, yardımcılık teklifini kabul etmeyen Bülent Korkmaz da...
Biz 1.5 yıldır dışarıdan görünenlere, yazılmamak kaydıyla söylenenlere hakim olabildik. Tabii bir de arada sırada basına konuşan Fatih Terim'in söylediklerine. Bunlara göre eleştirilerimizi yaptık. Bugün Abdullah'ın ağzından çıkanlardan sonra bu döneme daha başka bir gözle bakılacak.
Bir motivasyon üstadı, bir abi ve baba, bir futbol düşünürü olarak en yükseğe çıkardığımız Fatih Terim'in İtalya macerasıyla ilgili binbir hikaye duyduk bugüne kadar. Ama şahitler

Yazının Devamı