17 Ağustos 1999 Marmara depreminde yaşadığım çaresizliği aradan geçen bunca yıla rağmen unutamıyorum, çocukluk arkadaşımı da kaybettiğim için yakından biliyorum, bu deprem de öyle olacak; depreme uzaktan-yakından maruz kalan kimse unutamayacak.
İşim gereği her gün deprem bölgesinden gelen fotoğraflara bakıyorum, o fotoğrafları tasnif etmek, kaydetmek işimin en önemli parçası. Arşivciler bilir, yayımlanmayan devam karelerini de görmek zorundayız ve onları da saklamak zorundayız. Fotoğraflar o kadar çok öyle acı anları gösteriyor ki içinde insan olmayan fotoğraflar bile keder yüklü.
Arşivci olarak baktığımda 6 Şubat 2023 tarihli Doğu Anadolu depremleri ile 1999 Marmara depremi arasında neredeyse hiçbir fark göremiyorum. Tek fark o zaman dia ve negatifler vardı, şimdi bütün fotoğraflar dijital. Ne var ki gazete binasından çıktığımızda hiçbir şeyi arkada bırakamıyoruz, olay yerindeki arkadaşlarımızın gönderdiği fotoğraflar zihnimizde birikiyor, bazen ağlıyoruz bazen konuşamıyoruz. Ben dolaylı olarak etkileniyorsam depreme yakalanan canların ne kadar etkilendiğini düşünemiyorum bile.
Yurdumuzda bu acıdan az ya da çok nasibini almamış hiç kimse yok galiba. Ben de 6 Şubat tarihinde arkadaşlarımın yakınlarını kaybettiğini öğrendiğimde kahroldum. Yaralılara, depremin izlerini ömür boyu taşıyacak olanlara sabır ve metanet, olay yerine koşan, zor şartlara rağmen kahramanca mücadele eden güzel insanlara kolaylık dilerim. Deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybedenlerin ruhları şâd olsun.
Hayatın sırrı dikişlerde
Dikişlerle ilgili bir yazı okumuştum, modacı ve yazar Edoardo G. Ristori’nin, “Esquire” dergisinde yayımlanan yazısının başlığı şöyle: “Bir Giysinin (ve Hayatın) Sırrı Dikişlerinde Saklıdır.”
Ristori, dikişlerin giysileri bir arada tuttuğunu, bağladığını, bağlandığını ve böylece karmaşık bir ilişkiler ağı yarattığını söylüyor. Yazının en beğendiğim kısmı da şu “Dikiş bir dua, bir meditasyon eylemidir, kişinin kendi kendini çözümlemesi ve dış dünya ile ilişkisinin bir analizi demektir. Belirgin dikişleri olan bir elbise istiyorum: Belki, kim bilir, dünyanın zaaflarımdan hiç korkmadığımı bilmesini istiyorum. Görünmez dikişler de istiyorum: Belki de her şeyi kontrol altında tutmak isteyen gizli bir arzum var. Güçlü dikişler istiyorum: Güvenli bir yolda ilerlemeyi veya yolculuğa kararlı bir şekilde devam etmek için sağlam yollar inşa etmeyi ima eden.”
“Dikilmiş Kitaplar” serisinden bir çalışma, Maria Lai, 1995
Bağlıyorlar, bağlanıyorlar
Bence çağdaş sanat dünyasının en benzersiz en duyarlı ve insana umut veren eserlere imza atan sanatçılardan biri de Maria Lai (1919-2013) isimli bir Sardunyalıdır. Ancak Maria Lai, ne yazık ki belki de kadın olduğu için ve belki de eserleri çağdaş sanat dünyasına uygun görülmediği ya da gereğinden fazla samimi/sahici olduğu için uzun süre görmezden gelinen, küçümsenen ve ciddiye alınmayan biriydi. Son yıllarda değeri az da olsa anlaşıldı.
Lai’nin çoğu eserinin temel malzemesi iplik. Mürekkep yerine iplik tercih ediyor. Maria Lai, bazen kumaştan sayfaları olan kitaplara iplikten, gizli bir alfabeden alınmış harflerle umutlarını ve acılarını dikmiş. Dikişler belki gevşek belki dağınık, belki kimi alıp başını uzaklaşmak istemiş ve sayfanın dışına taşmış ama ne olursa olsun bütün ipliklerin bir arada olduğunu görebiliyorsunuz, birlikteler, bağlıyorlar ve bağlanıyorlar.
İnsanlık kitabının dikişleri
Ristori üstadın yazısından bir alıntı daha: “Sevgi ve özveri ile yapılan her giysinin perde arkasında sadece teknik, arka plan ve zanaat bilinci değil aynı zamanda nihai sonuca götüren kapsamlı aşamalara sahip bir koro çalışması vardır. Bu giysiyi kim giyerse giysin onu kendisine getiren sürecin ne olduğunu bilmek zorunda değil ancak işçiliğinin ardında yatan sevgiyi ve tutkuyu hissetmelidir.”
6 Şubat 2023 günü yaşanan deprem felaketinden haftalar sonra yazı yazmaya cesaret edebiliyorum. Sayılara indirgenemeyecek bütün o hayatlar, doktorların çocuklara uzattığı eller, madencilerin, eczacıların özverili çalışmaları, dünyanın dört bir yanından koşup gelerek veya el uzatarak destek olan insanlar... İpliklerin rengi önemli değil, önemli olan dikişler. Hepimiz insanlık kitabının sayfalarında dikişlerden ibaretiz diye düşünüyorum ve birbirimize bağlıyız.