Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Nezih R. Aysel (MSGSÜ) titiz bir koleksiyoncudur. Doğrusu kalemler konusunda inanılmaz bilgi sahibi olduğunu biliyordum ama koleksiyonun ötesinde üst düzey bir kalem arşivi ile karşılaştım.

Nezih R. Aysel ile evinde konuştum. Sadece kalemlerden de söz etmedik, masada Sinan Genim’in ‘Konstantiniyye’den İstanbul’a isimli devasa bir kitabı vardı, oradan harita ve fotoğraf üzerine konuşuldu. Sonra en eskisi 1934 baskısı ‘İstanbul Asar-ı Atika Müzesi’ rehberleri vardı, müze rehberleri üzerine de sohbet ettik ama elbette bolca kalem konuştuk: Hiç bu kadar çok vintage Lamy (özellikle Lamy 99) bir arada görmemiştim. Sonra Scrikss-Waterman beraberliğinin meyvelerini tartıştık. 

Haberin Devamı

‘Her kalemin bir arkadaşı olmalı’
Prof. Dr. Nezih R. Aysel

Nezih Bey, yazıya ve kaleme merakınız nasıl başladı?

Benim kuşağım güzel yazı derslerinde divit, mürekkep ve el yazısı ile tanıştı. Bütün araştırma ödevlerini dolmakalemle yazdı. Bende de o dönemlerde başladı. Ortaokul yıllarımda babamın ablama ve bana aldığı birer set dolmakalem, Scrikks’in Waterman ile flört ettiği 70’li yılların sonu 80’li yılların başında ürettiği metal bir set ile açık uçlu plastik kartuşlu bir dolmakalem kullanmaya başladım. O set bana üniversiteyi bitirtti diyebilirim. Ablamdaki setin de dolmakalemini alıp, çift kalemle ve iki renkle projelerimi çizdim. Üniversitenin son yıllarında ise kaybettim, otuz yıl sonra bitpazarında bir benzerini bulunca eski bir dostla karşılaşmış gibi oldum. Mesela şu baktığınız siyah kalemin ikizi var, bordo renkli. O zamandan kalma bir alışkanlık çift kalem hastalığı var bende. Bence her kalemin bir arkadaşı olmalı.

‘Her kalemin bir arkadaşı olmalı’

Mimarlık eğitimi de kalem sevgisi aşılıyor galiba.

Üniversitede karşıma iyi kalem kullanan hocalar çıktı. İlk senemde karşılaştığım kalem tutkunu genç bir hoca, sevgili Hüseyin Ağabey günlerce üzerinde çalıştığım çizimlerimi renk renk mürekkeplenmiş Sheaffer No-Nonsense kügel uçlu kalemleriyle yeni yeni çizgiler ve fikirlerle doldurdu. Sonra daha ağırbaşlı, oturaklı kalemler kullanan proje hocam, çok değerli Ataman Demir yaptığı her işi severek yapan bir hocaydı, kullandığı 1930’lu yılların hani o hafif döndürerek açılan Eversharp kurşunkalemleri, narin eskiz kalemleri, Montblanc Leonardo’su ilgimi çekiyordu. Not almak için ayrı imza atmak için ayrı dolmakalemleri vardı, hatta vefat etmeden 15-20 gün önce, alanında neredeyse tek bir kitap olan Antakya monografisinin genişletilmiş baskısı çıkmıştı biz de birkaç arkadaşımla kitabı edinip hocaya imzalatalım diye yanına gittik. Çantamda her zaman üç beş tane kalemim bulunur bir tanesi çıkarıp uzattım, hocam bir iki deneme yaptı en sonunda kalkıp arka odaya gitti kesik uçlu bir kalem ve bir mürekkep şişesi getirdi, yanımızda mürekkepledi ondan sonra imzaladı. Etkilenmemek mümkün değil. 

Haberin Devamı

Bu hafta şu kalemleri kullanayım diye plan yapıyor musunuz?

Zihnimde eşleşen kalemler var, onları yakın zamanlarda mürekkepleyip kullanıyorum. Bir anlamda haftanın ya da bugünlerin kalemleri oluyorlar. Böylelikle her birini belli bir periyodda kullanmış oluyorum. Uzun zamandır kullanmadığım, özlediğim kalemler oluyor.

Haberin Devamı

Hiç yanınızdan ayırmadığınız kalemler var mı?

Basit bir kalem de görece daha pahalı bir kalem de bana benzer duyguları veriyor ama Lamy 99, Pelikan 400, Montblanc 14, Parker Maxima’yı nedense daha sıklıkla mürekkepliyorum. Yeni kalem almıyorum pek. Eski kalemlerin uçları beni yeni kalemlerden çok daha mutlu ediyor. 

Hangi tür kalemlerle daha iyi anlaşıyorsunuz?

Yumuşak yazımlı, eğik kesilmiş uçlar favorim, özellikle yazı yazmak için. Çizim için farklı kalınlıklarda eşit dağılımlı, kügel (round) uçları tercih ediyorum. Architect kesimli uçlar da favorilerim arasında. Geçenlerde bir tezgâhtan 20 ya da 30 liraya aldığım bir scrikss 85 inanılmaz keyifli bir uca sahip. 

Genellikle koleksiyoncu değilim der kalem meraklıları, ya siz ne diyorsunuz?

Koleksiyon başka bir boyutta bir ilgi ve bilgi gerektiriyor. Benimki bir tür toplayıcılık. Koleksiyon diyemememin sebebi ise, genellikle karşılaştığım, yoluma çıkan kalemlerle yazmamdan kaynaklanıyor. Bir de kullanmadığım kalemim yoktur, diyebilirim. 

Zamanla zevkiniz değişti mi?

Uzun süreler metal kapaklı ya da altın kaplamalı kalemlere mesafeli dururken, birden karşınıza çıkan bir kalem kendini size sevdiriveriyor. Kılıflar da ilgimi çekiyor. Kaleme kendi kılıfı ile denk geldiysem çok mutlu oluyorum.

Mürekkep tercihleriniz neler?

Mürekkebin akışkanlığı, kolay temizlenir olması benim için en önemli özellikler. Mavi tonlarını çok kullanıyorum, kahverengi, yeşil, koyu kırmızı gibi renkler de favorilerim arasında.

Defter tercihleriniz?

Çantada kolay taşınabilmesi açısından A5 tercih ediyorum. Tercihim çizgisiz olması. Defter ister istemez bir düzen, disiplin istiyor. O kadar disiplinli değilim. A4 kopyalama kağıtlarını çok kullanıyorum çünkü onları ilgili dosyalara yerleştirip arşivleyebiliyorum.

Bakım, onarım, tasarım

Kalemlerimin bakımını hatta basit tamirini kendim yapıyorum. Bu bir çeşit dinlenme. Kısa bir araştırma yapmak, kalemin sökümü için nasıl bir yol izleyeceğimi öğrenmek kullandığım nesneyi daha iyi tanımamı sağlıyor. Belki de kalemlerle olan bağımı güçlendiriyor. Ayrıca ara ara bazı ahşap yastıklar vs yapmaya çalışıyorum. Testere, zımpara biraz ahşap ile küçük denemeler yapıyorum. Mesela yılan formunda bilinen bir tasarım üzerinde çalışıp bir şeyler çıkardım.

‘Her kalemin bir arkadaşı olmalı’
Yılan formunda kalem yastığı.

Ortak bir çerçeve

Kalemlerim genellikle 1950-70 aralığında dolaşıyor, büyük bölümü pistonlu. Uzun yılların deneyimiyle olgunlaşan tasarımlar favorim. Ağırlıklı olarak Alman markalarına daha yatkın hissediyorum kendimi. Tasarımda daha güvenli bir yolculukları olduğu düşüncesindeyim. Montblanc, Lamy, Pelikan gibi bunların dışında elbette Parker sanırım elimin altında en fazla dolanan kalemler arasında. Nedense genelde siyah kalemler. Bir de tabii portmin ve mekanik kurşun kalemlerim var. Onlarda da en çok 1.18 mm olanları çok seviyorum, çünkü hem yazmak hem de çizmek için ideal bir kalınlık. 0,5 mm vs ince uçlar pek de bana göre değil.

‘Her kalemin bir arkadaşı olmalı’

Vintage Lamy çekmecesi

HAFTANIN KİTABI

Elinle yaz, ağzınla oku*

“Hiyeroglifleri Anlamak” kitabı müthiş bir eser. Kesin bir tarih yok ama hiyeroglif yazının icadı günümüzden 5 bin sene öncesine kadar uzanıyor. Ne yazık ki gün geliyor 3 bin yıl boyunca hüküm süren hiyeroglif yazısını yeryüzünde okuyan kimse kalmıyor! Nihayet 1500 yıl sonra yazı çözüldüğünde günlük hayattan efsanelere kadar son derece büyüleyici bir uygarlık ortaya çıktı. Yazar Hilary Wilson, her yazı kültürü meraklısının kütüphanesinde olması gereken “Hiyeroglifleri Anlamak” kitabında gerçekten de hiyeroglifleri anlamamamızı hedeflemiş. Çizimler öylesine yardımcı oluyor ki kitap bittiğinde Sultanahmet meydanına gidip oradaki dikilitaşı okumak mümkün. Cemal Can Tarımcıoğlu çeviride Selin Saraçoğlu Bayraklı ise editörlükte bir başarıya imza atmış. Maya Kitap bu sıralar Jaguar Kitap gibi en sevdiğim yayınevleri arasında ilk sıralara çıktı. Akıllarına sağlık.

*Kitaptan alıntı, katip adayı öğrencilere yazılan bir uyarı cümlesi.