Mehmet Çelik

Mehmet Çelik

bizans@gmail.com

Tüm Yazıları

Önceleri yazı yazmak isteyenler dizlerinin üzerinde, yerde veya birkaç santimetre yüksekliğindeki kısa ayaklı tablalarda yazıyordu. Sonra Leonardo da Vinci’nin öncülük ettiği yüksek masalarda ve ayakta çalışmak moda oldu...

Yazı araç gereçleri arasında kâğıt, mürekkep ve kalem sayılır ama masa herkesin düşündüğü ilk şeyler arasında yer almaz. Ancak çalışma masası kendine özgü kuralları olan başka bir dünyadır. Mesela tablanın yüzeyinin kalemle ve kâğıtla iyi anlaşması için ne çok sert ne de çok yumuşak olmaması gerekir ki üzerinde rahatça yazı yazılabilsin. 

Haberin Devamı

Aşiyan Müzesi’nde Tevfik Fikret’in masasını ilk gördüğüm günü unutamıyorum. Şair o masanın üzerine eğilmiş orada yazı yazmıştı. O masa canlı gibiydi, titreşimleri hissedebiliyordum. Güzel masalar insanda coşku uyandırır. Geçtiğimiz yıl Contemporary İstanbul sanat fuarını gezerken de olağanüstü güzellikte bir masa görmüş ve onu bir sanat eseri sanmıştım. Edip Cansever’in ünlü “Masa da masaymış ha” şiirini mırıldanarak çevresinde dolandığımı hatırlıyorum. Sonra galeri sahibinin evinden getirdiği bu güzel masa üzerine konuşmuştuk. 

Oysa bir zamanlar “yazı masası” diye bir şey yoktu. Günümüzdeki dört ayaklı klasik masaların benzerleri ilk kez Antik Mısır’da görüldü. Ancak bu masa yemek için düşünülmüştü. Masa, Eski Yunan ve Roma uygarlıklarında da yemek, oyun ve yerden yüksekte tutulması gereken nesneler için kullanılıyordu. 

Ayakta yazı yazmanın kısa tarihi

Ida masada yazı yazıyor
(1900, özel koleksiyon)
Ressam Vilhelm Hammershoi (1864-1916)

Binlerce yıl önce tabletler elde, papirüsler alta sert bir plaka konularak kucakta yazılıyordu. Yazının kâğıda aktarıldığı zamanlarda da durum çok değişmedi. Osmanlı devrinin son zamanlarına kadar eski tarzda yazı yazıldı. Gentile Bellini’nin 14791481 arasında çizdiği oturan katip de tıpkı antik çağdaki Mısırlı meslektaşı gibi dizlerini masa gibi kullanarak yazıyordu. Uzakdoğulu katipler ise yerde veya yerden yüksekliği fazla olmayan kısa ayaklı masalar üzerinde yazdılar. 

Ancak dünya üzerinde yazı yazanlar öyle hemen dört ayaklı bir masaya bir sandalye ekleyip sonra oturup yazmaya başlamadılar. Bir dönem yazı yazmak için hiç masaya oturulmadı, oturabilselerdi bile yazı yazamazlardı çünkü çoğu masanın ayakları en az bir metre yüksekliğindeydi. (Günümüzde yazı masalarının yüksekliği ortalama 73-75 cm civarında.) Ayakta yazmak (ve okumak) yaklaşık 150 yıl öncesine kadar en çok tercih edilen çalışma yöntemlerden biriydi. Ayakta rahat çalışmak için yüksekçe bir masa kullanılıyordu. Yüksek masalar, 1500’lerden 1800’lerin sonuna kadar çok popülerdi. Öyle ki özellikle 1700’lerde soylular ve burjuvalar arasında bir statü sembolüne dönüşmüştü. 

Haberin Devamı

Ayakta tarih yazanlar Leonardo da Vinci’nin ayakta çalışmayı sevdiği biliniyor. Pek bilinmeyen bir konu ise yüksek ayaklı masanın mucidi olmasa da ayakta yazı yazmayı ve resim yapmayı sevdiği için bu tarz masaları sanatçılar arasında popüler hale getiren kişi olduğu. 

Yüksek masalar dünyanın en eski eğitim kurumlarından biri olan Cambridge Üniversitesi’nin (kuruluş 1209) temel araçlarından biriydi. 1626’dan itibaren Avrupa’daki kütüphanelerde yüksek ayaklı masalar çoğalmaya başladı. İmparator Napoléon Bonaparte (1800’lerin başında) ayakta çalışmanın zihinsel açıdan çok verimli olduğunu, yeteneklerini parlattığını ve daha hızlı karar alabildiğini savunuyordu. Ancak 18. ve 19. yüzyıllarda klasik masalar yaygınlaşmaya başlamıştı bile, 1850’lerde oran yarı yarıya oldu. 

Haberin Devamı

Amerika Birleşik Devletleri’nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson da ayakta yazmayı severmiş hatta Bağımsızlık Bildirgesi’nin taslağını hazırlarken ayak masasını kullandığı biliniyor. Ancak onun farkı 4 ayaklı masanın yetersiz olduğunu düşünmesiydi. Bu nedenle bir marangoza 6 ayaklı ve yüksekliği ayarlanabilir birkaç masa yaptırmıştı. 20. yüzyılın ünlü siyasetçilerinden Winston Churchil de ayakta çalışırken görüntülenmiştir. 

Uzun süre oturmanın (hareketsiz bir yaşantının) başta diyabet olmak üzere obezite gibi bazı hastalıklara neden olduğu söylenir. Pek çok yazar da sağlıklı bulduğu için ayakta yazmayı tercih etti. İlk cümleleri şiir gibi olan “İki Şehrin Hikayesi” ve daha birçok efsane romanın yazarı Charles Dickens da ayakta yazanlardan. Ernest Hemingway geçtiğimiz yüzyılda oturarak yazı yazmaktan ayakta yazı yazmaya geçen yazarlardan biriydi. Onun ayak masasında bazen bir daktilo olurdu.

Ayakta yazabilmek için eğimli yüzeyi olan taşınabilir küçük bir masası daha vardı. Danimarkalı filozof Kierkegaard da yazılarını ayakta yazıyordu. “Kendine Ait Bir Oda”nın yazarı Virginia Woolf da ayak masası kullanmış bir ara, Philip Roth da öyle. Roman kahramanları durur mu, Katip Bartleby de ayakta yazıyordu.