Braga zaferinden sonra Sivas’ta, Umut’un müthiş golüyle oyuna başlamak, Galatasaray’ın özgüvenini bir kat daha artırdı. Muslera, Melo ve Riera’dan yoksun olan Şampiyonlar Ligi yorgunu sarı-kırmızılı takım ilerleyen dakikalarda orta sahada top tutamayınca, Sivas baskısını artırmaya başladı. Ardından da Erman Kılıç cezayı kesti ve skora denge geldi.
İkinci gol için yüklenen Sivas, Erman ve Grosicki ile iki net pozisyonu kaçırırken, Burak Yılmaz sahne aldı ve takımını bir kez daha üstünlüğe taşıdı. Bu golde hatalı şekilde kalesini terk eden Borjan’ın çerçeveyi bulan iki şuta da engel olamaması sarı-kırmızılılar için büyük kazanç oldu.
Sivas ikinci yarıya beklentinin aksine düşük tempoyla başladı. İlk yarıda hiç yapmadıkları şekilde savunmada top çevirdiler, orta sahada organize olamadılar, pres karşısında çok çabuk dağıldılar. 3. gol öncesi Yekta, Kadir’den söktüğü topu, Umut’la buluştururken orta sahadaki dağınıklık net bir şekilde göze çarptı.
Zaten Rıza Çalımbay da, Kadir’i hemen oyundan aldı, ama çok geç kalmıştı.
Dört gün içinde hem Braga’yı hem Sivas’ı deplasmanda dize getiren Galatasaray ve Fatih Terim alkışı fazlasıyla hak ediyor. Yapılan iş hiç de kolay değildi.
Avrupa kupalarında her puanın, “altın” değerinde olduğu bir dönemde ülkemizi başarıyla temsil eden Galatasaray ve Fenerbahçe’nin dayanışma içinde yarışmalarını beklemek neden hayalcilik olsun ki...
Örneğin Galatasaray, UEFA Avrupa Ligi’nde, AEL Limassol’u her 2 maçta da mağlup eden 105 yıllık ebedi dostu Fenerbahçe’yi, Kıbrıs Rum Kesimi tehdidini başarıyla savuşturduğu için tebrik etse mesela... Başkan veya kulüp resmen kutlasa tadından yenmez, ama bir yönetici, bir teknik adam, bir futbolcu, bir profesyonel çıkıp dostluk adına güzel mesajlar verse, Kadıköy’e sıcak bir tebessüm gönderse hangi aklıselim insan buna tepki koyar? Başkan Ünal Aysal’a kalsa hiç düşünmeden yapar, ama ah o kraldan çok kralcılar...
Ya Fenerbahçe... Romanya’da Cluj’a 3 atan, Manchester United’ı Arena’da avlayan Galatasaray’ı tebrik etmek, gelecek maçlar için başarı dilemek, gruptan çıkmasını temenni etmek çok mu zor, çok mu ağır?
Galatasaraylı milli basketbolcu Göksenin Köksal dizinden ciddi şekilde sakatlandığı zaman Fenerbahçe Kulübü, 4 Kasım’da resmi internet sitesinden, “helal olsun” dedirten bir “geçmiş olsun” mesajı yayınlamıştı. Hem Göksenin hem sarı-kırmızılılar hem de dostluk için çok
Büyükşehir evinde ilk kez kazanarak kara bulutları dağıtmak için sahaya çıkmıştı. Kayseri’yi geçen hafta 4 golle avlayan Sivas ise tribünlere gelen taraftarına galibiyet hediye ederek, çıkışını sürdürmeyi hedefliyordu.
Harika bir ilk yarı izledik. 7. dakika dolarken 3 korner kullanan Sivas, Erman’la gole yaklaşırken, 12’de Grosicki’nin şutunda top direkten geri geliyordu. İlk 20 dakikada kanatları Grosicki, Aatıf ve Ziya ile verimli kullanan konuk ekip daha organize bir görüntü verdi.
Holmen’in önderliğindeki Büyükşehir baskıyı atlatıp, 25’ten sonra oyunu dengeledi. 26’da Webo fırsatı harcarken yarım saat dolmadan Holmen 2 kez golle burun buruna geldi, ama çerçeveyi tutturamadı. Büyükşehir, 40’da Geraldes ile bir fırsatı daha teperken, 44’te Webo direğe takıldı.
Rıza Çalımbay ikinci yarıya Pedriel-Eneramo değişikliğiyle başladı. Bu hamle kısa süre için hücuma hareket getirdi, ancak Erman gollük şansı değerlendiremedi. Bu pozisyon maçın kırılma noktası oldu. Hemen peşinden Holmen ceza alanı dışından nefis bir gol attı. Golün asistini yapan ise Sivas kaptanı Uğur’du! Kayseri maçında Erman’a müthiş bir gol pası veren Uğur, bir anlık hatasıyla dün Holmen’i de golle
Elazığ’da, Melo’nun kurtardığı penaltıyla galibiyete ulaşan Galatasaray, Avrupa’daki kaderini belirleyecek Braga maçı öncesi kritik bir sınav verecek. Fatih Terim 1-2 oyuncuyu dinlendirebilir ama ideale yakın kadro sahada olacaktır. Çek krizini aşan Gaziantep de moralli. Gol barajının aşılmasını bekliyorum.
Kasımpaşa deplasmanında elde ettiği 1 puan Orduspor’a ilaç gibi geldi. Karadeniz ekibinin ortaya koyduğu futbol da Beşiktaş maçı öncesinde ümit vericiydi. Kupadaki Ankaragücü engelini yedekleriyle aşan Kartal, Ordu’da yükselişini sürdürmek istiyor. Gol Var veya Üst seçenekleri tercih edilebilir.
Zirve yarışını bırakmayan Medical Park Antalyaspor tıpkı kendisi gibi ofansif futbolu seven Mersin’i konuk edecek. İki takımın da galibiyet için riskler alacağı bu maçta fileler boş kalmaz. Antalyaspor’un bu sezon sahasında oynadığı 5 maçın da “üst” bittiğini hatırlatmakta fayda var.
Süper Lig’in 13. haftasına Trabzonspor’un, Eskişehirspor karşısında aldığı 3-0’lık ağır yenilgi damgasını vurdu.
Bu mağlubiyeti, Teknik Direktör Şenol Güneş gibi, “Yediğimiz ilk gol oyunun kopmasına neden oldu. Arzumuz iyiydi, ancak kontrol ve disiplin yoktu” ifadeleriyle açıklamaya çalışmak, kolaylıkla 0-4, 1-5 hatta 2-6 olabilecek maçı anlatmaya yetmiyor. Sezon başından bu yana, UEFA Avrupa Ligi ve Süper Lig’de 15 resmi sınava çıkan ve 13 gol atabilen bordo-mavili takımın maç başına gol ortalaması kadrodaki 12 yabancı oyuncuya rağmen sadece 0,86 ise Eskişehirspor yenilgisinin arkasında çok daha ciddi problemler var demektir.
Bu sorunların başında şike süreciyle ilgili beklentilerin sürekli gündemde tutulması geliyor. Hukuki mücadele doğaldır ama kulüpteki herkes saha dışına odaklanınca, transfer başta olmak üzere takımla ilgili yanlışlar ağır faturalar olarak bir bir ortaya çıkıyor. Maddeler halinde sıralayalım...
1 3 Temmuz 2011’den, Eskişehir maçının oynandığı 26 Kasım 2012’ye kadar haftada 3 defa Başkan Sadri Şener veya bordo-mavili bir yöneticinin ağzından, “kupamızı istiyoruz” sözleri döküldü. Şenol Güneş de bu söyleme sayısız kez katıldı. Fenerbahçe ile oynanan
Fatih Terim’in, Manchester United maçında yorgun düşen kadroda revizyona gitmesi doğruydu. Yapılan rotasyon abartlı gibi gelebilir, ancak alternatif oyuncuların forma rekabeti içinde var olmaları adına yerindeydi.
Sarı-kırmızılı takım ilk yarıda etkisiz, ikinci yarıda daha organize göründü. Yekta’nın golüyle rahatlayan Galatasaray’da, Umut Bulut ikinci yarıda yakaladığı net fırsatı gole çevirse maç erken biterdi.
Muslera penaltıda kalitesine yakışmayan ciddi bir hata yaptı. Çapraz pozisyondaki rakibini, takım arkadaşının markajı altında olmasına rağmen indirerek kırmızı kartla atıldı, maçı krize soktu. Felipe Melo’nun, Muslera’yı kıskandıracak şekilde penaltıyı kurtarması geceye damgasını vurdu. Belki de uzun yıllar penaltı atışı kurtaran bir orta saha oyuncusu göremeyeceğiz!
Terim’in üç değişiklik hakkını kullanması nedeniyle Ufuk’un kaleye geçememesi ise ayrı bir talihsizlikti. Bu sezon hiç oynamayan Ufuk, çok özlediği formayı giymek için kupadaki Balıkesir maçını bekleyecek.
Süper Lig’de ilk 4 haftayı 2 beraberlik, 2 galibiyetle kapatan Beşiktaş daha sonra üst üste 3 yenilgi almıştı. Kartal’ın bu uzun soluklu yarışa çok erken havlu atacağı konuşulmaya başlanırken, Samet Aybaba’nın ateşten koltuğu için düşünülen teknik direktör adayları ciddi, ciddi dile getirilir olmuştu.
İnönü Stadı’ndaki Trabzonspor maçının ikinci yarısını başlatan düdüğe kadar her şey toz dumandı. İkinci yarıda sergilenen cesur futbol, kaçan goller, müthiş heyecan, kazanma isteği ve enerji Beşiktaş’ı yarışa yeniden ortak etti. Siyah-beyazlı futbolcular maçtan sonra avuçlarının içinden kaçan galibiyetin üzüntüsüyle kendilerini çimlere atarken, Aybaba’nın ağzından, “Biz şimdi takım olduk” sözleri dökülmüştü.
Kartal daha sonra Kasımpaşa’yı 3-1, Mersin’i 3-0 yenerken, Bursa ile 3-3 berabere kaldı. Ertesi gün gazetelerde, “Ne maçtı ama”, “Saygılar”, “Ayağınıza sağlık”, “İkinize de helal olsun” başlıkları vardı. Beşiktaş, Bursa’ya karşı sahasında 2 puan kaybetmesine rağmen hem taraftarından hem de basından tam puan almayı başarıyordu.
Medical Park Antalyaspor maçı ise “aksiyon filmi” gibiydi. Gol düellosundan galip çıkan siyah-beyazlı takım, Antalya’nın 6 maçlık yenilmezlik
Mersin’de, “temposuz, idare futboluyla” kazanmaya çalışan Galatasaray beraberlikle yetinmişti. Sarı-kırmızılı takım dün Karabük maçına adeta geçen hafta bıraktığı yerden başladı. Alışılan Galatasaray temposunun yerinde ilk yarıda yeller esiyordu. “Nasıl olsa kazanırız” psikolojisi futbolcuların resmen ayaklarını bağlamıştı. Ahmet İlhan’ın golü Arena’da soğuk duş etkisi yaparken, Burak eşitliği sağladı, ama Melo başta olmak üzere sarı-kırmızılılar yürümeye devam ediyordu.
İkinci yarıya Umut-Elmander değişikliğiyle başlayan Fatih Terim daha sonra Engin ve Amrabat kartlarını da açtı. Risk alan Terim oyunu rakip yarı sahaya yıkmayı başardı fakat Lualua tehdidi hep canlı kaldı. Sarı-kırmızılı takımın son yarım saatte kalitesini göstermesi beklenirken, tribün baskısı nedeniyle fırsatlar kaçırıldı ve İlhan Parlak son darbeyi indirdi. Cim-Bom’un, Manchester United önündeki işi artık daha da zor. Bu tehlikeli görevi bu futbolla yerine getirmeleri çok zor görünüyor.