Orduspor yenilgisi Galatasaray için sürpriz olduğu kadar çok önemli bir uyarıydı, ancak Braga mağlubiyeti adeta, “bağıra bağıra” geldi.
Çünkü Galatasaray’ın, orta sahada pres koyan, savunmada iyi kapanan, sahanın genelinde etkili pas yapan takımlara karşı zorlandığı Ordu’da ortaya çıkmıştı. Sarı-kırmızılı takım, Ordu karşısında yaşadığı sıkıntıları Braga önünde de çözemeyince yenilgi kaçınılmaz olmuştu. Eskişehirspor dün akşam tıpkı Orduspor ve Braga gibi orta alanda iyi savaştı, topu verimli dolaştırdı ve Galatasaray’ın teklemeye başlayan çarkına bir çomak daha soktu. Sarı-kırmızılı takımdaki en önemli problem, Melo ve Selçuk’un formsuzluğu olarak dikkat çekiyor. Defans hattının sürekli değişmesi de taşların yerine oturmasını engelliyor.
Orta saha Galatasaray’ın “yumuşak karnı” haline geldi. Fatih Terim’in buna karşın Semih’i yedeğe çekmesi ise hiçbir şeye çare olmadı. Yenilen golde Cris dışındaki herkesin, rakip oyuncuların golü nasıl atacaklarını izlemesi de problemin Semih olmadığını kanıtladı.
Galatasaray çekinerek gittiği zorlu Ordu deplasmanında korkularıyla yüzleşti. Braga maçını düşünen Fatih Terim, Dany’yi yedeğe çekerek Cris’i sahaya sürerken, sakatlıktan yeni çıkan Umut’u da yedek soyundurdu.
Terim’in, 6 yıl sonra İstanbul’da oynanacak Şampiyonlar Ligi maçı öncesi böyle bir önlem alması eleştiri konusu olmamalı. Çünkü Ordu maçının telafisi var, ancak Braga karşısında alınacak kötü bir sonuç hiçbir zaman telafi edilemeyebilir.
Galatasaray ilk yarıda yediği gole kadar adeta sahada yoktu. Hasan Kabze’nin nefis golüyle uykudan uyanan sarı-kırmızılı takım net fırsatlar yakaladı, ancak kaçan şanslar bir anlamda maçın kaderini de çizdi.
Orduspor ikinci yarıya, ilk devredeki gibi başladı ve ikinci golü buldu. Karadeniz ekibi son bölümlerde de iyi mücadele ederek bileğinin hakkıyla kazandı.
Hector Cuper’in göreve geldiği 2011-2012 sezonunun 18. haftasından bu yana bambaşka bir kimliğe bürünen Orduspor, futbolda cesaret, kalite ve yardımlaşmanın her güçlüğün üstesinden gelebileceğini gösterdi. Mor-beyazlı takımın evindeki yenilmezlik serisini çok daha büyük rakamlara taşıyabileceğini düşünüyorum.
Manchester United deplasmanında mükemmele yakın bir mücadele ortaya koyarken, beraberliği değil, galibiyeti kaçıran Galatasaray’da, Teknik Direktör Fatih Terim’in ilk 11’i hem cesur hem de doğruydu.
Umut ve Burak’lı ilk 11 kimilerine, “fantazi” gibi gelmiş olabilir, ama modern futbolun gereğiydi. Hatta Umut sakatlandıktan sonra oyuna pekala bir orta saha alabilirdi, ama Terim, Elmander’i tercih etti, kararlılığını gösterdi.
Fatih Terim, Akhisar karşısında yine doğruyu yaptı, hafif sakatlıkları bulunan yorgun oyuncularını dinlendirirken, az görev alan isimlere şans verdi. Bu oyuncular da şanslarını büyük ölçüde olumlu yönde değerlendirdi. Terim’in, Muslera’yı da yedeğe çekerek, Ufuk’u sahaya sürmesini beklerdik, ama Uruguaylı eldivenden vazgeçmedi. Galatasaray çok rahat bir tempoda götürdüğü maçı, hiçbir sıkıntı yaşamadan kazandı. Bu sonuç iki takım arasındaki kalite farkının doğal bir sonucuydu.
Galatasaray maça kararlı ve istekli başladı. Amrabat önce taç atışıyla Elmander’e asist yaptı, ardından Antalyasporlu Zizic’in özel refakatinde bir gol de kendisi attı. Isaac gördüğü kırmızı kartla sadece, “kötü bir yedek” olabileceğini kanıtlarken, sarı-kırmızılı takım ilk yarı biterken maçı kazanmıştı.
Galatasaray’ın, Antalya’daki en önemli kazanımları Amrabat, Melo ve Cris oldu. Form grafiği yükselmeye başlayan Amrabat takıma çok faydalı olabileceğini gösterirken, Melo kendini bulmaya başladı. Cris de ilk sınavında tecrübesiyle garantici oynadı ve hiç zorlanmadı. Ancak bu maç sarı-kırmızılı takım için Manchester United sınavı öncesi yanıltıcı olmamalı. Çünkü İngilizler taç atışından ofsayt olmayacağını bilirler, stoperleri gole giden rakibine refakatçilik yapmaz, kalecileri de dünkü Ndjock gibi, “gelene geç” demez. Özetle Galatasaray, Manchester United’a, Antalya’ya attığı gollerden hiçbirini atamaz. Temsilcimizin Old Trafford’dan puan çıkarmak için çok daha mücadeleci ve üretken olması lazım.
Vefa gerçekten semt ismiymiş!
Derbide bütün ibreler yıldızlar topluluğu Galatasaray’ı gösteriyordu. ‘FEDA’kar Kartal ise eksik, huzursuz ve fazlasıyla yaralıydı. Ancak tribündeki siyah-beyazlı taraftarların müthiş enerjisi sahadaki oyunculara adeta hayat verdi. İlk yarıda sendeleyen Beşiktaş ikinci yarıda ezeli rakibine sahayı dar etti, üç puan alamasa da herkesin takdirini kazanmayı bildi.
Vefa gerçekten semt ismiymiş! Alex’in, teknik direktörünü, “kıskançlık” ile suçlaması ne kadar yanlışsa, Aykut Kocaman’ın, 17 Eylül’de heykeli açılacak olan kaptanın yaktığı ateşe körükle gitmesi de o kadar hatalıdır. Kocaman, Corinthians’a gitmek için klip çeken Cristian’ın sözleşmesini uzatırken, Alex’i silmeye çalışıyorsa bunun adı vefasızlıktır Aykut Kocaman-Alex de Souza geriliminin, Spartak Moskova-Fenerbahçe maçından hemen sonra Brezilyalı yıldızın twitter’e yazdıklarıyla başladığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Neden mi? Anlatalım...
Fenerbahçe, tarihinin en önemli maçını 12 Mayıs Cumartesi akşamı Şükrü Saracoğlu Stadı’nda Galatasaray’la oynadı. Sarı-lacivertli takım kazanması halinde play-off piyangosu marifetiyle şampiyonluğa ulaşacaktı. Konuk ekibe ise beraberlik
Fenerbahçe, Trabzonspor ve Beşiktaş’ın 1-1 biten maçlarından sonra gözler Galatasaray-Kasımpaşa mücadelesine çevrilmişti. Yıldızlar topluluğu son şampiyon Cim-Bom’un, flaş transferlerle adından söz ettiren Paşa’ya puan kaptırma ihtimali kağıt üzerinde yükselmişti adeta. Sarı-kırmızılı takım her zaman olduğu gibi önde basarak maça başladı, rakibine top dolaştırma, atak geliştirme şansı tanımadı. Galatasaray, tempolu ve istekliydi ancak İsaksson’un kalesini bulan ilk şut golle geldi. İkinci yarıda Hamit’in direkten dönen şutu, Kasımpaşa’ya umut aşıladı. Stoper İlhan’ın, Galatasaray’ın iki stoperi Ujfalusi ve Dany’nin arasından attığı klas kafa golü, sarı-kırmızılı savunmadaki arızayı da en çıplak haliyle gözler önüne seriyordu. Fatih Terim’in, Elmander ve Hamit’i; Amrabat ve Melo’yla değiştirmesi sarı-kırmızılı takıma itici güç oldu ve Umut’un altın golü galibiyeti getirdi. Galatasaray’da galibiyetin mimarı elbette Umut’tu, ancak Emre de müthiş enerjisiyle takıma büyük katkı sağladı. Emre böyle oynamaya devam ederse Amrabat uzun süre kulübeden çıkamaz.
Galatasaraylı taraftarların şampiyonluk umuduyla doldurdukları Türk Telekom Arena’da her şey beklentiler doğrultusunda başladı. Sarı-kırmızılı takım başlama düdüğü çalar çalmaz oyunu Beşiktaş yarı alanına yığdı, sağdan Eboue ve Engin, soldan Emre Çolak’la üst üste tehlikeli ataklar yaptı. Melo’nun kafa vuruşunu başta Ernst olmak üzere Beşiktaşlı bütün oyuncular adeta izleyince Brezilyalı için golü atmak gerçekten çok kolay oldu. Almeida’nın şanssız bir şekilde kendi kalesine attığı golün ilk yarıda maçı bitirdiği sanılıyordu, ama Beşiktaş ikinci yarı küllerinden doğdu. Holosko’nun kafa vuruşu Arena’yı ısıttı, Ujfalusi’nin ters vuruşu ise rüyayı kâbusa çevirdi. Galatasaray, Beşiktaş’ı hafife almanın bedelini ağır ödedi. Artık her şey Şükrü Saracoğlu Stadı’nda belli olacak. Galatasaray’ı da, Fenerbahçe’yi de kutlamak lazım.
Avni Aker Stadı’nda her şey yolunda gitmişti. Mağlup olduğu Fenerbahçe derbisini rakip ceza sahasında bitiren Galatasaray, Selçuk’un önderliğinde oyuna hızlı başlayıp, henüz 42. dakikada üç farkı yakalamıştı. Rövanşın daha kolay olacağı sanılıyordu ancak Fenerbahçe maçındaki gol kaçırma hastalığı dün akşam sürpriz bir şekilde nüksetti. Üstelik sarı-kırmızılılar bu kez daha az pozisyona girdi. Galatasaray’ın dünkü puan kaybının en önemli sebebi Elmander’in haftalardır süren formsuzluğudur. İsveçli yıldız etkisiz kalınca takımın çarkları işlemiyor, organizasyon dip yapıyor. Şampiyonluğu ateşe atan Galatasaray için Beşiktaş derbisi de çok zor geçecek. Fizik ve güç sorunu yaşayan Elmander kendini toparlayamazsa rüya gibi sezon kabusla bitebilir.