Sizi bilmem ama ben, Vitor Pereira'nın adil ve takım içi rekabeti artırma yolunda cesur rotasyonlar yapabilen bir hoca olduğunu düşünüyorum. Bu cesareti sayesinde kağıt üstünde yedek olan Hasan Ali, Alper, Volkan Şen, Ozan ve Kadlec'i ilk 11'in ciddi alternatifleri haline getirdi. Osmanlıspor'a karşı da bu isimlerden dördüne 11'de forma verdi.
Takımla kimyası bir türlü örtüşmeyen Diego'nun yerine Ozan'ı sahaya sürerek doğru bir hamle yaptı. Caner ve Nani'nin yerine Hasan Ali ve Alper'i ilk 11'de görevlendirmesi de bana göre yerinde tercihlerdi.
Son maçını 17 Mart'ta Braga'yla yapan ve hakem Ivan Bebek tarafından adeta doğranan Fenerbahçe'nin 17 gün sonra oynayacağı ilk karşılaşmada ortaya koyacağı performans, şampiyonluk inancını yeniden göstermesi anlamında çok önemliydi. Rakibin ligin en iyi kontratak takımı Osmanlıspor olması ise maçın değerini ve zorluk derecesini biraz daha artırıyordu.
Bu sezon Galatasaray ve Trabzonspor'u her iki maçta da mağlup eden, Fenerbahçe ile Beşiktaş'a karşı ise tek farklı (0-1, 2-3) yenilgiler alan Osmanlıspor kolay lokma olmadığını yine gösterdi, futbolun doğrularını sahaya yansıtmaya çalıştı. Fenerbahçe'ye net pozisyon vermedikleri ilk yarıda hem
Fenerbahçe bu sezon 47. resmi maçını Kayserispor'la oynadı. Süper Lig'de 25, Avrupa arenasında 13, Ziraat Türkiye Kupası'nda 9 zorlu karşılaşmaya çıktılar şimdiye kadar. Üç kulvarda en az 12 maç daha oynayacaklar. UEFA Avrupa Ligi ve Türkiye Kupası'nda finale kadar giderlerse bu sayı 17'ye yükselecek ve sezonu da tam 64 maçla kapatacaklar.
Bu rakamlar, bir sezonda iki lig sezonu kadar resmi müsabaka oynamak anlamına geliyor. Kadronuz geniş, kaliteli ve küstürülmemiş yedeklerden oluşuyorsa eğer bu ağır yükü taşıyabilirsiniz. Ancak alternatif oyuncularınız mutsuzsa işiniz zor demektir, rotasyondan istediğiniz verimi alamazsınız.
Ben, Vitor Pereira'nın forma adaleti ve rotasyon konusunda hem becerikli hem de çok objektif bir hoca olduğunu düşünüyorum. Hasan Ali, Şener, Alper, Kadlec, Volkan Şen gibi kağıt üzerinde yedek oyuncuları ilk 11'in içine çekme ve takım içideki rekabeti artırma konusunda ciddi bir başarı sağladı. Böyle olmasaydı çok kritik Braga ve Galatasaray maçları öncesi bu geniş rotasyonu yapamazdı. Hatta aklından bile geçiremezdi...
Son 14 günde 5. maçına çıkan Fenerbahçe ilk yarıda dağınık bir görüntü verdi. Prese karşı oynama becerisi düşük olan Diego kanatlara ve
Akhisar Belediyespor; centilmen başkanıyla, güler yüzlü teknik direktörüyle ve saygılı seyircisiyle benim de en takdir ettiğim kulüplerden biri. Futbol kaliteleri yüksek, tek olumsuz tarafları berbat zeminleri. Ve maalesef bir yanlış, bütün doğruları gölgeliyor, hatta silip atıyor...
Yazmaktan yorulduk ama yamalı bohçaya benzeyen bu zemin; Türkiye'ye, Manisa'ya, Süper Lig'e yakışmıyor. Ne oynayan ne seyreden keyif almıyor, pas hataları birbirini kovalıyor, kalite yükselmiyor... Şu zeminde Barcelona-Real Madrid, Bayern Münih-Borussia Dortmund, Manchester United-Arsenal maçları oynanır mı? Sahaya çıkmayı kabul ederler mi? Artık herkes üzerine düşen görevi yapmalı, Türk seyircisi böyle zeminlere mahkum edilmemeli...
Fenerbahçe, Akhisar karşısına cezalılar Caner ve Alves'den yoksun çıktı ancak hiç kimse bunu dert etmedi! Önceki yıllarda olsa, "Savunma çöktü" başlıkları atılır, hafta arasında alternatif isimlerin performansları için fal bakılırdı.
Bu düzeni değiştiren isim Pereira oldu. Geride kalan dönemde hem Şener'i hem Hasan Ali'yi mümkün olduğu kadar kullandı, bu oyuncuları hep hazır tuttu, hiç küstürmedi. İşte o Şener, hocasının güvenine Manisa'da çok güzel bir karşılık verdi.
Fenerbahçe bu sezon 39. resmi maçını Kasımpaşa ile oynadı. Süper Lig'de 21, Avrupa arenasında 10, ZTK'da 8 maçı geride bıraktılar.
Kasımpaşa maçına kadar 4 farklı kulvarda 4 yenilgi aldı sarı-lacivertli takım. Şampiyonlar Ligi 3. ön elemesinde Shakhtar'a, Süper Lig'de Beşiktaş ve Antalyaspor'a, UEFA Avrupa Ligi'nde ise Molde'ye kaybettiler. Bu yenilgilerin 3'ü deplasmanda, 1'i Kadıköy'de yaşandı. Rakipler, kulvarlar, skorlar çok farklıydı ama dört yenilginin de ortak bir paydası vardı; Gökhan Gönül tribünde veya ekran başındaydı...
Gökhan'lı Fenerbahçe ise üç kulvarda 15 resmi maça çıkarken 11 galibiyet ve 4 beraberlik elde etti, hiç yenilmedi. Bu rakamlar, Gökhan'lı ve Gökhan'sız Fenerbahçe'nin hem savunmada hem de hücumda gösterdiği değişkenliğin belgesi adeta. Gökhan'ın sakatlığını atlatıp sahaya çıkması ciddi bir güç kattı sarı-lacivertli takıma. Gökhan ve Nani sağdan, Hasan ve Volkan soldan sert hücumlar yaptılar ilk dakikalarda. Topal-Souza ikilisinin yokluğunda merkeze monte edilen Ozan ve Kadlec de özellikle baskıyı başlatma ve Pereira'nın vazgeçilmezi olan 'agresiflik' konusunda başarılıydı.
Hasan-Volkan ikilisi 15-30 arasında Kasımpaşa sağ kanadının üstüne 'kabus' gibi
Mustafa hoca sürprizlerin adamıdır, şaşırtmaktan çok hoşlanır. Onun kadrosunu 11'de 11 tutturmak imkansız gibidir. Sakat ve cezalılar yüzünden kadrosu çok daralsa bile en az bir sürpriz yapar, hem takımı takip eden muhabirleri hem de taraftarları terse yatırır...
Örneğin siz, Denizli'nin yerinde olsanız, Koray ile Denayer arasındaki tercihinizi kimden yana kullanırdınız? Bu sezon tek lig maçını 29 Ekim'de oynayan ve sadece 9 dakika sahada kalan Koray'a mı, sakatlıktan yeni çıkmış olsa da Denayer'e mi 11'de forma verirdiniz? Chedjou-Koray ikilisi, Chedjou-Denayer'e göre neden daha güven verici Mustafa hoca için... Bu tercih, Semih ve Hakan'ın yokluğuna ciddi bir risk daha eklemek değil mi? Anlamak zor ama hocanın tarzı bu, değiştirmeye gücümüz yetmez ki!
32 puanlı Torku Konya maça büyük bir beklentiyle çıktı. Kazanması halinde Galatasaray ve Başakşehir'i geçerek 3. sıraya tırmanacaktı. Oysa geçen sezon 20. haftayı 23 puanla 11. sırada kapatmışlardı. Aykut Kocaman defansın her iki kenarında ara transferler Skubic ve Douglas'a görev verdi. İkisi de hem defansif hem de ofansif anlamda etkili oldu. Önümüzdeki haftalarda çok daha verimli oynayacaklarını düşünüyorum.
Maçta ilk
Gökhan, Diego ve Nani'nin yokluğunda ilk 11'de sahaya çıkan Şener, Ozan ve Volkan Şen'in ortaya koyacakları performans maçın kaderini belirleyecek gibi görünüyordu Kadıköy'deki kritik randevu öncesinde. Özellikle Gökhan ve Nani'nin, Fenerbahçe'nin hücumdaki "anahtar" oyuncuları olması, Şener ve Volkan'ın kanatlarda sergileyecekleri performansın önemini bir kat daha artırıyordu.
Şener ilk yarıda Ahmet İlhan tehdidi yüzünden 1-2 pozisyon dışında hücuma çıkmadı. Sağ kanadı genelde Markovic kullandı. Sol kulvardaki Volkan Şen istekli bir görüntü verdi ama pozisyonların hemen tamamında koordinasyon sıkıntısı yaşadı. İçeriye doğru çalım denedi kaptırdı, uzun attı koşamadı, ikili mücadeleye girişti genelde kaybetti. Özetle Nani'nin yokluğunu fazlasıyla hissettirdi.
Fenerbahçe için Diego'dan daha önemli bir oyuncu olduğuna inandığım Ozan da tıpkı Volkan Şen gibi sık sık tercih hatası yaptı. Pasa mecburken şutu denedi, şut atması gerekirken pası aradı, hatalar yaptı. Rakip sahadaki pres konusunda ise Josef ve Topal kadar başarılıydı, rakibi birçok kez hataya zorladı.
Hakem Deniz Ateş Bitnel'in, Volkan Şen-Sercan mücadelesinde verdiği penaltı kararı kesinlikle yanlıştı. Pozisyon
Uzun bir tedavi dönemi geçiren Burak ve Sneijder'in maç eksikleri, Sabri'nin sakatlıktan yeni çıkması, Podolski'nin yokluğu, kulübeye çekilen Yasin'in yerinde Olcan'ın görev yapması ve kazanma mecburiyeti, Galatasaray adına kağıt üzerindeki önemli handikaplardı maç öncesi.
Mustafa Denizli'nin, Carole'un yerine sol bekte Hakan Balta'ya forma vermesi dikkat çekiciydi. Denizli, Yasin ve Carole'a karşı Olcan ve Hakan'ın sezonun ikinci yarısındaki ilk tercihleri olacağını da gösterdi.
Donk, Melo misali stoperlerin hemen önünde görev yaptı. İlk yarıda Aatıf ve Beykan'ı kontrol etmekte başarılıydı. Kazandığı topları hiç vakit kaybetmeden Selçuk ve Sneijder'le buluşturması gözlerden kaçmadı. Galatasaray hücuma çıkarken ise takımın liderliğini her zaman olduğu gibi Selçuk üstlendi.
Okan Buruk'un cezalılar Cicinho ve Yiğit'in yokluğunda Aatıf, İbrahim Akın, Beykan ve Hasan Kabze'yi ilk 11'de sahaya sürmesi büyük bir hataydı. Anlaşılır hiçbir tarafı yoktu, saçmalıktan başka bir şey değildi. Sivasspor oyunun başında iyi pas yapmasına rağmen savunmada çok dağınık bir görüntü verdi. İbrahim Öztürk-Oumari ikilisi bir sağa, bir sola savrulunca Galatasaray daha 23. dakikada iki farkı
Kayserispor karşısında Galatasaray 11'inin hücumcuları; Umut, Yasin ve Podolski'den ibaretti. Mustafa Denizli, sakat olduğuna inanmadığım Sneijder ile Burak'ın yokluğunda Bilal'i de yedeğe çekerken, Selçuk ve Chedjou'nun yanına Rodriguez'i monte ederek ciddi bir risk aldı. Öyle ki maçta henüz 10. dakika dolarken Kayserispor 3 kez gole çok yaklaştı. Deniz (2) ve Biseswar'ın kaçırdığı net pozisyonların ardından Mabiala 16. dakikada takımını öne geçirdi.
Kayserisporlu oyuncular 18. dakika geride kalırken Galatasaray ceza sahasında 7 kez topla buluşup tam 6 şut atmışlardı. 21'de Mabiala ve 36'da Biseswar'ın gollük fırsatları kaçırması, Galatasaray'ın maça havlu atmasını engelledi.
Mustafa Denizli'nin devrede kadroya müdahale etmemesi nedeniyle Galatasaray ikinci yarıya da çok kötü başladı, ilk devreye göre değişen hemen hiçbir şey yoktu. Podolski'nin sakatlanması Galatasaray için bir dönüm noktası hatta piyango oldu. Zira sahadaki varlığı ile yokluğu bir olan Podolski sakatlanmasa, Sinan Gümüş'ün 55. dakikada oyuna girme şansı bana göre sıfırdı. Sinan'ın oyunu hareketlendirmesi Denizli'ye ilham oldu, hemen ardından Bilal'i de sahaya sürdü ve Galatasaray oyunda son yarım saate