Başakşehir ilk kez ideal kadrosuyla maça başladı. Savunma dörtlüsü değişmedi. Merkezde Emre-Mahmut-Mossoro, kanatlarda Visca-Cengiz ve önde Pektemek’in yerine Adebayor 11’de yer aldı. Son dönemde İrfan Can, Attamah ve Pektemek’ten istediği verimi tam olarak alamayan Abdullah Avcı beklendiği gibi ilk tercihi olan 11’e döndü ve bu hamle takıma hem enerji hem de kalite kattı.
Konya’nın handikapı, sol el tarak kemiğindeki kırık yüzünden yedek soyunan Ömer Ali’den yoksun olarak oyuna başlamaktı. Aykut Kocaman, Ömer Ali’nin yerine Meha’ya 11’de forma verdi ama Kosovalı oyuncu 60 dakika boyunca hiçbir varlık gösteremedi.
Başakşehir, Emre-Yalçın işbirliğiyle ilk yarıda golü bulurken, başta Ali Turan olmak üzere Konya savunması uykudaydı. Yeşil-beyazlı savunmacılar, Visca-Adebayor ortak yapımı olan ikinci golde de çok erken teslim bayrağı çekmişti.
Fark ikiye çıkınca çaresiz kalan Aykut Kocaman son yarım saate girilirken Ömer Ali ve Fofana’yı sahaya sürdü ama iş işten çoktan geçmişti. Oysa ilk yarıda Amir ve Rangelov’un direkten dönen toplarından biri ağları bulsa oyunun senaryosu da farklı olabilirdi.
Geçen sezonun 24. haftasına göre 12 puan fazlası olan Başakşehir şampiyonluk yarışında çok
Abdullah Avcı, Antalya’daki devre arası kampında Milliyet’e verdiği özel röportajda, “Son iki sezonu 4. sırada bitirdiniz. Bu sezon hedefleriniz arasında şampiyonluk da var mı?” sorumuzu her zamanki gerçekçi yaklaşımıyla şöyle yanıtlamıştı: “28. haftaya kadar yarışın içinde kalırsak mutlu oluruz, kalamazsak sorun yok. Ancak inşallah dediğim çıkacak, yarışın içinde kalırsak bu bize yük değil, güç getirecek. Biz rahatız, özgüvenliyiz...”
Başakşehir devre arasından bugüne ligdeki 7 maçta; 4 galibiyet, 1 beraberlik, 2 yenilgi aldı, puanını 36’dan 49’a çıkardı. Devreyi zirvede kapatmıştı bugün Beşiktaş’ın 4 puan arkasında yer alıyor. Bu tablo ilk bakışta olumsuz gibi görünse de içinde önemli bir başarı gizliyor. Zira bugün 53 puanı olan Beşiktaş geçen sezon 23. haftayı 54 puanla kapatmıştı. Bugün 49 puanla ikinci sırada yer alan Başakşehir ise 39 puanla 4. basamaktaydı...
Özetle Başakşehir’in geçen sezona göre eksiği yok, tam 10 puan fazlası var. Emre’nin düzenli oynayamaması yüzünden takım savunması ve geçiş oyunlarında son dönemde sıkıntı yaşasalar da Visca’nın yükselen formu ve Adebayor’un dönüşü gelecek haftalar için umut verici. Özellikle Visca hücum liderliğini yeniden ele alırsa
İBB formasıyla 2012-13 sezonunu 11 gol, 7 asistle kapatıp, Fenerbahçe’nin yolunu tutan Samuel Holmen’in son 4 sezonda yaşadığı büyük düşüşü şaşkınlıkla izlemeye devam ediyoruz. Bursa ve Konya’da kiralık geçirdiği iki sezonun ardından Abdullah Avcı tarafından ismi değişen kulübüne geri getirilen İsveçli orta saha son yıllarda o kadar sıradanlaştı ki anlamak çok zor...
Oysa tam ona göre bir maçtı. Emre’nin yokluğunda takımına liderlik yapması, kaptanı gibi oyunu yönetmesi, özlediğimiz yeteneklerini sergilemesi gerekirdi ama bu fırsatı da kaçırdı. Özellikle ilk yarıda oyundan çıkıp soyunma odasında 15 dakika masaj yaptırsa, kimse farkına bile varmazdı... Kötü günündeki İrfan Can’ın performansı da Holmen kadar eksik ve yetersizdi.
Abdullah Avcı 2. yarıda doğru zamanlamayla ikinci golü de bulmak için Visca ve Pektemek hamleleri yaptı. Tolunay Kafkas’tan da Cikalleshi ve Muğdat karşılığı geldi. Önce Visca, hemen ardından da Muğdat net fırsatları harcarken, Cikalleshi şanssız biçimde sakatlanıp çıkınca forvet hattında tek kalan Vaz Te çok şık bir golle skoru dengeledi. Zaten oyunun hakkı da beraberlikti...
Özetle; Başakşehir’in yedekleri sınıfı geçemedi ve tur ateşe atıldı. Akhisar’ın
Hepinizi tek tek tebrik etmek lazım... Öyle kuru bir teşekkürle değil, statta tören düzenleyip, havai fişekler ve ışık gösterileri eşliğinde teşekkür edilmeli size, eserinizle yıllar boyu övünün diye...
En büyük alkışları Başkan Aziz Yıldırım toplamalı... Mükemmel teknik direktör tercihleri, transfer ettiği birbirinden yetenekli yıldızlar için göklere çıkarılmalı. Alex'i, Appiah'ı, Anelka'yı, Ortega'yı, Aurelio'yu unutturan transferleri; her sezon rüzgar gibi gençleri takıma kazandıran müthiş scout ekibi için ayrıca kutsanmalı, dakikalarca ayakta alkışlanmalı...
Başkan Aziz Yıldırım'a yaptığı her doğru işte çok büyük katkı veren birbirinden değerli yönetim kurulu üyeleri de asla unutulmamalı. O büyük törende Aziz Yıldırım ve yöneticiler el ele kürsüye çıkmalı. Gururla taraftarları selamlarken kulüp tarihine geçen bu eşsiz adamlar, gözyaşları sel olmalı...
Fenerbahçe'yi üç yıldır zaferden zafere koşturan, oynattıkları müthiş futbolla taraftarları mest eden İsmail Kartal, Vitor Pereira ve Dick Advocaat kürsüye gelirken tıklım tıklım dolu statta, "We are the champions" çalmalı... Üç hocanın kazandığı kupalar tek tek sahneye konulmalı...
Fenerbahçe taraftarına yaşattıklarınız hiçbir zaman
Başakşehir'e yenilerek, üç yıldır müzesine taşıdığı kupaya çok erken havlu atan Galatasaray'ın, formda Kayserispor karşısına çok sıkıntılı çıkacağı hesap ediliyordu günlerdir... Moral bozukluğuna; Sneijder ve Selçuk'un sakatlıkları da eklenince tehlike çanlarının sesi daha fazla duyulur olmuştu.
Ancak sarı-kırmızılıların umutla beklediği "müjdeli" haberler üst üste geldi. Önce Beşiktaş kaybetti, ardından Fenerbahçe takıldı, son olarak da Başakşehir, Kasımpaşa'ya yenilince tablo tamamen değişti. Kayserispor maçı tam bir, "hepsini topla" maçına dönüştü...
Galatasaray'ın ayağına kadar gelen bu dev fırsatı kaçırmayacağı düşünülüyordu, fakat konuk sarı-kırmızılıların da "kolay lokma" olmaya hiç ama hiç niyeti yoktu. Orta sahada sert ve dirençli, hücuma çıkışlarda bir o kadar gayretli göründüler ilk yarım saat boyunca. Tolga-De Jong ikilisinin rakibi karşılamada gösterdikleri ciddi zaafiyet de Kayserispor'un ekmeğine yağ sürüyordu...
Adım adım 'geliyorum' diyen gole, Mabiala imzasını attı. Bu gol, Galatasaray'ın bu sezon ligde yediği 11. kafa golü olarak kayıtlara geçerken, TT Arena'da kafalar ciddi biçimde karıştı; haftanın son şokunu üstelik kendi evinde Galatasaray mı yaşayacaktı? Bu
Akhisar ara transferde ilk 11'inin en istikrarlı isimleri Rodallega, N'Guemo ve Douglao'yu kaybederken; Olcan, Kofi Adu ve Samardzic'i kadrosuna kattı. Bu oyunculardan Olcan ve Adu 11'de oyuna başladı. Tolunay Kafkas, Rodallega'nın yerine Vaz Te'yi monte etti, cezalı Custodio'nun yerine de merkezde Kofi Adu yer aldı.
Akhisar'da Olcan'lı, Vaz Te'li, Adu'lu dönüşüm süreci yeni başladı fakat daha az tehdit edici ve her hattıyla çok yumuşak bir takıma dönüştüklerine şahit olduk Galatasaray karşısında. Orta sahada pres karşısında çok çabuk pes ettiler, hücuma çıkışlarda ise her atakta Rodallaga'yı arar gibiydiler. Dakikalar ilerledikçe de dağıldılar, yenilgiyi kabul ettiler, savaşmadan öldüler adeta...
Galatasaray, oyunun ilk bölümlerinde De Jong'un yokluğuna karşın topu rakip sahada tutma ve kaybettiği topları 4-5 saniye içinde geri kazanma konusunda hiç sıkıntı yaşamadı. Sneijder'in asisti tıpkı Semih'in şık kafası gibi adrese teslimdi, kaleci Fatih ve savunma izledi.
Podolski'nin, Bruma'ya verdiği gol pası da Çin veya Japonya'ya neden gitmemesi gerektiğinin belgesi gibiydi. Yasin'in golünden önceki Sneijder-Podolski işbirliği şov-kalite karışımıydı, ilk yarım saat dolarken fark 3'e
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın, Adanaspor maçından sonraki açıklamalarını takip etmişsinizdir. Merkez Hakem Kurulu, Başkan Yusuf Namoğlu ve bazı yeteneksiz hakemler hakkında söylediklerinin bir bölümüne katılıyorum. Ancak tüm bunları esasen başında bulunduğu yönetim kurulunun akıl almaz yanlışlarını kamufle etmek ve Fenerbahçe taraftarının biriken öfkesini, TFF-MHK'ye yönlendirmek için söylediğini de gayet iyi biliyorum...
15 Şubat 1998'de 1 oy farkla göreve seçilen Aziz Yıldırım geride kalan 19 senede ne yapmıştır, ne yapamamıştır? Olan biteni daha iyi anlamak için kısaca hatırlatalım...
Fenerbahçe bu süreçte 6 kez lig şampiyonu olurken, Galatasaray tam 9 kez kupayı kaldırmıştır. Aziz Yıldırım döneminde Beşiktaş 3, Bursaspor da 1 kez şampiyonluk görmüştür. Aziz Yıldırım'ın göreve başladığı 1998'de Fenerbahçe'nin 13, Galatasaray'ın 11 şampiyonluğu vardı. Yıldırım'ın başkanlık koltuğunda oturduğu ilk 5 sezonun 4'ünde şampiyonluğa ulaşan Galatasaray, 3. yıldızı formasına takan ilk kulüp olmuştur. Sarı-kırmızılı takım 2002-16 döneminde 5 kez daha şampiyon olarak yine Fenerbahçe'den önce 4. yıldızı da formasına asmıştır.
Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'si Süper Lig şampiyonluğunu
Süper Lig'de 16 haftalık ilk devrenin kapanış maçı, aynı zamanda Avni Aker Stadı'na veda karşılaşmasıydı. Ezeli rakipler arasındaki onlarca unutulmaz müsabakaya ev sahipliği yapan bu nostaljik futbol arenası perdelerini kapattı, Trabzonspor'un şampiyonluk umutları Akyazı'ya taşındı...
Ersun Yanal, cezalı Bero'nun yokluğunda Castillo'ya şans tanıdı. Advocaat'ın ise maç öncesinde çözmesi gereken çok daha fazla problemi vardı. Skrtel'in cezası başlı başına büyük bir dertti zaten. Van Persie ve Hasan Ali'ye maç öncesi Volkan Şen'in de eklenmesi ise ciddi bir darbe daha vurdu Advocaat'ın kafasındaki planlara...
Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki normalleşme sürecine paralel olarak müsabaka öncesi tansiyon düşüktü. İlk dakikalarda oyunu ve tribünleri ısıtan; Mustafa Akbaş'ın direkten dönen şutu ve Ali Palabıyık'ın Fenerbahçe lehine vermediği net fauller oldu. Durica'nın Fernandao'ya, Yusuf'un Lens'e ve yine Yusuf'un İsmail'e müdahaleleri çok net fauldü ama Ali Palabıyık bu ihlalleri atladı. Gole yaklaşan Fernandao için kalkan ofsayt bayrağı da berbattı...
Trabzonspor ilk yarım saatte oyunu kontrol eden taraftı. Gole daha yakın görünüyorlardı. Topla oynamada da yüzde 62'ye 38 öndelerdi