90 yıl önce bugün kabul edilen 1924 Anayasası çok partili demokratik hayata pekâlâ intibak edecek bir metindir. Türkiye aslında bu anayasayı ufak değişikliklerle muhafaza edebilirdi
1921 Anayasası’nı yürürlükten kaldıran yeni anayasa 20 Nisan 1924’te Meclis’te kabul edildi.
Tam 90 yıl evvel bugün Türkiye Cumhuriyeti Anayasası kabul edildi. Bu bizde yüzyılın ikinci yarısında alışılmış usulün aksine referandumla değil, doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edilen bir anayasadır. Böylelikle Kurtuluş Savaşı boyunca TBMM tarafından kabul edilen
1921 Anayasası da yürürlükten kalkmış oluyordu. 1293 (yani 1876) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ise 1924 Anayasası’na da ismini vermekten öte, çoktan yürürlükten kalkmış sayılıyor, zira kasım 1922’de saltanat, Millet Meclisimiz tarafından lağvedilmiştir.
1924 Anayasası vatandaşlardan “Türkler” diye bahsetmekteydi
1924 Anayasası kurucu 1921’e göre sözde meclisin üstünlüğüne dayanır çünkü icra onun kontrolündedir ve güvenoyu verilir. Yasamanın ayrı bir kuvvet olarak düşünülmesi mümkün değildir. Bu yarı konvansiyonel gibi görünen sistem aslında Türkiye tarihinde icranın yani hükümetin kuvvetini temsil edecektir. Ama daha da ilginci, ömrünün büyük kısmını tek parti rejimiyle geçirecek olmasına rağmen; 1924 Anayasası çok partili demokratik hayata pekâlâ intibak edecek bir metindir. 1876 Kanun-i Esasisi, Mebuslar Meclisi ve Ayan Meclisi’ni tanıdığı halde 1924 Anayasası Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin getirdiği usulü yani tek meclisi kabul etmiştir.
1866’da söz konusu bile olmayan, bu nedenle çok sınırlı olarak anayasada yer alan basın hürriyeti, 1908 Meşrutiyeti dolayısıyla her ne kadar çok kısa zamanda ihlal edilecek olsa da anayasal sistemimize ve siyasi hayata girmiştir. 1924 Anayasası’nda da bu kurum hakkıyla yerini almaktadır. Basın hürriyetinin ihlalinin 1924 Anayasası’yla da bir ilgisi olamaz. TBMM’nin 1946 seçiminden sonra yeni seçilen milletvekillerinin konumunu aklamama, kabul etmeme gibi eylemleri de bu anayasanın getirdiği ve uygun bir sistem değildi. Gene hükümet üyelerinin basın tarafından suçlanıp itham edilemeyeceği gibi uygulamalar ya da “ispat hakkı”nın tanınmaması da bu anayasayla ilgili olamaz. 1924 Anayasası halen tartıştığımız bir üslup ve terimi hakkıyla çözüme bağlamıştı. Vatandaşlardan “Türkler” diye bahsetmektedir. Burada “Türk” ırkî bir tabir olmayıp Fransız siyasal söylemi ve sisteminde olduğu gibi her dili ve her etnisiteyi kapsayan bir kavramdır.
Laiklik bir ilke olarak anayasa metninde yer almıyordu
Ve nihayet kanunların dışında 1924 Anayasası’nın her türlü partiyi yasaklaması düşünülemez. Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun ancak saltanatı özleyen parti ve siyasi faaliyetleri yasaklayacağı açıktır. Bunun dışında inkılap kanunlarının anayasal güvenceye alınması dahi 1961 Anayasası’na ait bir hükümdür. 1924 Anayasası pekâlâ ulusal, sosyal, çok partili bir demokrasinin yaşamasına ve devamına müsait olan bir metindir. Üstelik dönemine göre açık, düzgün ifadeli bir anayasa metnidir. Şayet siyasi hayatımızda kısıtlamalar,
TBMM’de dış politikanın tartışılmaması, askeri harcamaların ciddi denetimin dışında kalması gibi uygulamalar varsa bunlar siyasi hayatın getirdiği ve barındırdığı gerçeklerdir. Türkiye aslında 1924 Anayasası’nı ufak değişikliklerle muhafaza edebilirdi. Bu anayasada bulunmayan Cumhuriyet Senatosu gibi bir kurum ise 1961 Anayasası ile getirildi, 12 Eylül Anayasası ile kaldırıldı, itiraz eden de olmadı hatta 1961 Anayasası’nı hazırlayanlar da yeni tekliflerinde (82 Anayasası’nda) böyle bir teklife yer vermediler. Zira Türk sosyal tarihine uygun bir kurum değildi.
1924 Anayasası’nın ilk andaki en önemli özelliği laikliğin bir ilke olarak metinde yer almamasıydı, bu 1928’deki değişiklikle ilave edildi ve bu arada cumhuriyetin bugüne kadar değiştirilmeyen ilkeleri de bu anayasada yer aldı. Kanun-i Esasi’nin yarattığı
ortam, 14 yıllık çok partili uygulama ve 27 Mayıs hareketinden sonra yeni bir anayasayı doğurdu, bu anayasa da bilindiği gibi 20 yıla ulaşamayan bir uygulamayla ortadan kaldırıldı.
Türkiye halen anayasa yapma özlemi içinde bir toplumdur. Hatta fikri spor olsun diye, her zaman için birkaç metin hazırlayıp dosyasında bulunduran gruplar ve kişiler vardır. Galiba 24 Anayasası gibi cumhuriyeti kuranların hazırladığı sağlam bir metin zamanın zorlayıcı yeniliklerine ve gereksinimlerine açık bir şekilde bazı ufak değişikliklerle bugün bile devam ederdi. O zamanın gerçekçi hukukçuları 27 Mayıs’ı takip eden aylardaki anayasa yasama faaliyetleri sırasında bu görüşleri ileri sürmemiş değillerdi.