Laz Böreği Tarifi

12 Kasım 2018

Bazı lezzetler vardır ki, farklı kültürlerde farklı isimler ile karşımıza çıkar. Mesela Doğu Karadeniz'in Laz Böreği!

Egeliler, “muhallebili baklava”, “süt böreği” ya da “sütlü börek” der, Yunanlar ise Galaktoboureko!

Hazır baklava yufkası ile yapınca, pratik bir şekilde hızlıca hazırlayabildiğiniz enfes bir tatlı olur.

Püf noktası, muhallebinin şekerini az tutmakta, zira fırından çıkan böreğin döktüğümüz şerbetin şekeri yeterli olacak.

Yazının Devamı

Babalık nasıl yapılır?

17 Eylül 2018

Geçenlerde YouTube’da karşıma harika bir kanal çıktı. İsmi, ‘How To DAD?’, yani Türkçe’ye çevirirsek, ‘Nasıl Baba Olunur?’

Kanalın sahibi Yeni Zelandalı, adı Jordan Watson. Çektiği video’ların konuları hemen hemen her anne-babanın hayatını kolaylaştıracak cinsten...

- Bebekler nasıl uyutulur?

- Bebeklere nasıl kitap okunur?

- Araba koltuğu nasıl takılır?

- Çocuklarla nasıl televizyon izlenir?

- Dişçide çocuklar nasıl zapt edilir?

- Nasıl Barbie bebek oynanır? gibi yüzlerce video var. Benim bu kadar beğenmemin sebebiyse, karşınızda her şeyi bilirmiş gibi davranan, babalık üzerine ahkâm kesen iddialı biri yok. Eğlenceli, esprili, kendi hatalarıyla dalga geçen, olduğu gibi ve iyi niyetli bir baba var.

Yazının Devamı

AKŞAMA NE YEMEK VAR?

11 Eylül 2018

Efendim senelerin aşçısıyım, hayatımın büyük bir bölümü mutfakta geçiyor, sürekli araştırıyor, okuyor ve öğrenmeye çalışıyorum ancak inanın artık ne sağlıklı ne sağlıksız ben de bilmiyorum! Bu konuda internette, gazetelerde ve televizyon kanallarında öyle bir bilgi kirliliği var ki, kime inanmalı, kime güvenmeli bir türlü tayin edemiyorum.

Tavuğu mutfaktan çıkardık ama doğru mu yaptık?

Organik diye aldığımız gıdalar gerçekten organik mi?

Aldığımız balık çiftlik mi değil mi?

Peki, ağır metal içerir mi?

Dana mı yemeli, yoksa kuzu mu?

Peki ya dokunduğumuz her şey şarbonlu mu?

İnsanın eve laboratuar kurup, her şeyi tek tek inceleyesi ya da bir bilene inceletesi geliyor.

Yazının Devamı

SOSYAL MEDYAYI YANLIŞ KULLANIYORUZ

4 Eylül 2018

“Konuşmadan önce düşün! Gereği var mı? Şefkat barındırıyor mu? Kimseyi incitebilir mi? Sessizliği bozacak kadar değerli mi?” demiş Çinli filozoflar... Müsaadenizle bu sözleri günümüze, hepimizin sosyal medya paylaşımlarına uyarlamak isterim. İşini, sosyal medya üzerinden yapan biri olarak, azacaklarım garip gelebilir ancak, şahsen telefona sadece mesaj ya da arama geldiğinde baktığımız zamanları çok özledim! Sosyal medyada hiçbir anlamı, öğreticiliği veya estetiği olmayan fotoğraflarla, videolar izlemektense gerçekten sıkıldım. Sizce de özellikle Instagram’ın iyice çivisi çıkmadı mı? Anlamsız, abartılı ve gerçek olmayan paylaşımlarla, parmağının kemiği bulunmayan Instagram zorbaları biraz fazla değil mi?

Filtrelerden kurtulmak lazım

Geçenlerde kitap okumak için yatağıma uzandığım bir gece; nasıl olduğunu anlamadan kendimi bir anda Instagram’da photoshop hataları gösteren bir sayfada buldum. Uzatılan bacaklar, inceltilen beller, kabartılan saçlar, beyazlatılan dişler, büyütülen gözler, ne ararsanız var. Profilin sahibi, fotoğrafın photoshop olduğunu nereden anladığını göstererek, yapan kişiyi ifşa ediyor... Paylaşılan her karenin kanıtı var. Tabii altında yüzlerce yorum da...

Yazının Devamı

TEKRAR GÖRÜŞMEK ÜZERE PERU!

28 Ağustos 2018

Bayram tatili için Peru’daydım. Gastronomi şehri Lima, İnka Uygarlığı’nın kalbi Cusco Ve dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Machu Picchu’yu ziyaret ettim. İnka İmparatorluğu’nun resmi dili olan Keçuva’da, ‘Hoşçakal’ kelimesi yokmuş. Benim de Peru’dan ayrılırken dilim “Hoşçakal” demeye varmadı. Müthiş doğası, insanları, kültürü, yemekleri ve tarihiyle o kadar büyüleyici bir yer ki burası, veda edemedim. Peru’da İnka İmparatorluğu’nun izleri her adım başı hissediliyor. İspanyol istilasından sonra dinlerini değiştiren, Katolik olan ve İspanyollar’la karışan yerliler, İnka kültürüne ve felsefesine hâlâ sahip çıkıyor, İnkalar’dan “Biz” diye bahsediyor…

Yerel halkın önemli bir kısmı Keçuaca konuşuyor.

Lima

Peru’ya gitmek biraz zor, zira İstanbul’dan direkt uçuş yok. Ülkede tek uluslararası havaalanı Lima’da olduğu için, ilk durağımız orası oluyor. Lima, enteresan bir şehir. En son yağmur, 1970’de yağmış ancak havası sanki her an yağacakmış gibi kapalı. Müthiş köşkler var fakat hepsi terk edilmiş. Okyanus kenarında olmasına rağmen, okyanus şehri hissi yok. Trafiği deseniz, bizden kötü. Anlayacağınız ilk görüşte aşık olmuyorsunuz Lima’ya. Gezdikçe ve keşfettikçe etkiliyor. Lima’nın

Yazının Devamı

‘ÇEŞME BU SENE BOZDU!’

21 Ağustos 2018

Bu cümleyi ilk ben söylemedim... Yakın bir arkadaşımın dört yaşındaki oğlu Kerem söyledi. Kerem, İzmirli. Doğduğu günden beri yaz aylarını Çeşme’de geçiriyor. Yaşıtları gibi gündüz denize, akşamüstü dondurma yemek için Çeşme’nin merkezlerine gidiyor…

Son 15 senedir her yaz tatili Çeşme’deyim. Son dört yazımı ise Kerem gibi bir fiil Çeşme’de yaşayarak geçiyorum. Yazlıkçılık, bana müthiş iyi gelen bir durum. Yazlıkçı olabilmek adına, bütün kış son hızımla çalışıyor, yaz aylarında İstanbul’a mümkün oldukça az uğruyorum. Şehir hayatına mola verince rahatlıyor, oğlumla vakit geçiriyor, enerji depoluyor ve İstanbul’a kendimi hazırlıyorum.

Çeşme’ye gideceklere dikkat!

İlk defa bu ağustos, kendimi enerji depolamış, rahatlamış hissetmiyorum. Sebebi, Çeşme’de karşılaştığım manzaralar. Eğer bayramda gitmeyi düşünüyorsanız, bir uyarı olarak sizinle de paylaşmak isterim. Nasıl ki İstanbul’da hep bir gerginlik hissedilir, işte bu sene o gerginlik Çeşme’de de var, hele ki hafta sonları!

Akşamüstü farklı kafelerden birbirine karışan, dokuya uymayan ve bangır bangır çalan şarkılar…

Yolda birbirini ezercesine, itişe kakışa ilerlemeye çalışan insanlar…

Trafikte hız ve makas yapan, durduk yere korna çala

Yazının Devamı

HOŞ BULDUM

14 Ağustos 2018

Beni tanıyanlar bilir, yaklaşık dört senedir hem YouTube’dan, hem Instagram’dan, hem de televizyondan yemek tariflerimi paylaşıyorum. “Ağaç dibine düşer” derler… Ben de bizim ailenin en üçlü kadını, rahmetli anneannemin dibine düşmüşüm. Küçükken anneannemi mutfakta çok izlediğim için mi yemeğe meraklıyım, yoksa hızla değişen dünyada geçmişe tutunmak ve hissedebilmek için mi inanın bilmiyorum. Ancak şunu biliyorum; yemek birleştirir, hissettirir, gülümsetir, kalpleri açar ve insanları bir araya getirir. Bu bilinçle de sıkı sıkı sarılıyorum utfağıma… Y jenerasyonu Rahmetli anneannem 88 yaşındayken bir sabah bana, “İdil’ciğim her sabah yataktan 18 yaşında hissederek kalkıyor, merdivenlerin başına gelince 88 yaşında olduğumu hatırlıyorum” demişti. Ben de her sabah 18 yaşında uyanıyor, dört yaşındaki oğlum Ali yatağıma atlayınca, 33 yaşında olduğumu hatırlıyorum. 1980-1999 arası doğumluların mensup olduğu Y jenerasyonunun yaşayan örneğiyim. Bizden önceki nesillerin dik başlı bulduğu, herkesin sevdiği işi yapması gerektiğine inanan, takım elbiseleri, döpiyesleri çöpe atan, yeniliğe açık, hayatın tadını çıkarmaya çalışan, arklılığın gücüne inanan, sorgulayan ve en önemlisi özgür bir

Yazının Devamı