Kurdaki hareketlilik sürüyor. Dün 1 dolar 1.63 YTL’ye kadar geldi. Bu ara her gördüğüm insan bana döviz kurlarını soruyor. Eskiden CHP ile Galatasaray’ın halini sorarlardı.
Şimdi her ikisini de sormadıklarına göre orada sorun kalmamış! Peki, döviz kuru ne olacak? Bunun yanıtlamanın kestirme yolu IMF’yle anlaşmak. Eğer bu sağlanırsa elbette kur düşer. Sağlanmazsa kısa vadede tekrar yükselme eğilimine girer.
Geçelim ayrıntılılara. 2009 yılında cari işlemler açığının 30 milyar doların altında kalacağını düşünüyorum. Çünkü petrol fiyatları 2005 düzeyine indi. Diğer emtia fiyatları da öyle. Bir de Türkiye ekonomisinin müthiş bir daralma eğilimine girdiği anlaşılıyor. Bu hafta açıklanan sanayi üretim verileri bunu gösteriyor.
Yüklü finansman ihtiyacı
30 milyar doların yanı sıra bir de mevcut borçlar ödenecek veya uzatılacak. Kısacası, önümüzdeki aylarda bu iki unsur, kuru belirleyen etmenler olacak. Borçlar uzatılamazsa kalan eksik kısım cari açığa finansman yükü olarak eklenecek.
Uzatılırken ek borç bulunursa (IMF parası gibi) cari açıktan daha düşük bir finansman gereksinimi olacak... Kamuda ciddi bir borç yükü yok. Ancak özel kesimde ve bankalarda var. Bu borcun özel kesimin mevcut döviz varlıklarıyla ödenmeyeceğini varsayarsak sorunun ne denli büyük olduğu daha iyi anlaşılır.
Yabancıların 29 Ağustos’tan 24 Ekim’e dek (2 ayda) aldıkları döviz 18.1 milyar dolar kadar. Ama uğradıkları zarar (borsa ve bonolardaki fiyat düşüşleriyle ve kurdaki zıplamayla) 44.5 milyar doları buluyor. Yani artık Türkiye’den çıkabilecek sıcak para çok azaldı. Kalanlar da uygun bir zamanda portföylerinin değerlerini yeniden yükseltmek için mutlaka ek parayla gireceklerdir.
Tabii bu kez az bir parayla çok önemli servet artışı sağlayacaklardır. Kanımca, 2009 yılının yazına doğru bu 7-8 milyar dolarlık, belki de daha fazla bir giriş sağlayacaktır.
2009 yılında doğrudan yabancı yatırımların önemli ölçüde azalacağını ama 10-12 milyar doların da altında olmayacağını düşünüyorum. Böylece dış açığın üçte ikisi finanse edilmiş olacaktır. Ama hem geriye 10 milyar dolarlık eksik kalacak, hem de dış borçların yenilenmeyen kısmı buna eklenecektir.
Özel kesimin yıl sonuna dek 47 milyar dolar kadar dış borcunun ödenmesi gerektiği belirtiliyor. Bunun 30 milyar doları karşılansa, geriye 17 milyar dolarlık finansman açığı doğacaktır.
IMF’siz atlatmak olanaksız
Kısacası, Türkiye 2009 yılında 27 milyar doları nereden bulacak? İşte tüm sorun da burada yatıyor. Türkiye ekonomisi nasıl olacak da bu kadar finansmanı bulacak? Üstelik bu küresel mali konjonktürde. İşte IMF ihtiyacı da bundan kaynaklanıyor.
Bu para bulunamazsa döviz kuru yukarı doğru hareketini sürdürecektir. Bunun nereye varacağı da belli olmaz. Ancak dış denge sağlanınca denge bulacaktır.
Bu dengenin de 1 USD=2 YTL olduğu düzey sanılmasın. Çok daha yukarılarda bile olabilir. Bu arada hızla düşen milli gelir ya da büyüme, yoğun bir işsizlik, durağan, hatta çöken bir ithalat sendromuyla karşı karşıya gelinebilir.
Gerçi öylesi bir durumun uzun vadede çok büyük faydaları vardır. Ama kim, yahut hangi siyasal iktidar bunu göze alabilir ki?
Peki, IMF ile anlaşma olursa ne olur? Elbette elde edilecek borca bağlı olarak 2009 yılı daha az sorunla geçer. Kur da haliyle hemen gevşemeye başlar.