Lisede öğrenciyken bir gün rahmetli babam Türkiye’de burjuvazinin gelişmekte olduğunu, apartman dairelerinden yalılara geçmeye başladıklarını, zamanla sanat eseri bile almaya başlayacaklarını söylemişti. Önceki gün rahmetliyi bol bol andım. Nur içinde yatsın. Pazar günü bir müzayedede Burhan Doğançay’ın Mavi Senfoni isimli verdiği resmi, KDV ve komisyonlarla 2.7 milyon TL’ye satıldı. Yani tam 1.8 milyon dolara. Bu rakam Türk sanatının tarihinde bir dönemeç oluyor. Bu yaşayan bir sanatçının eserine verilen en yüksek bedel. Tabii şimdi bu rakam bir hayli tartışılıyor.
Sanatı değerlendirmek kolay değil. Çünkü mal homojen değil. Her sanatçı ve her eser farklı. Üstelik hangi eserin, hangi ülkede satıldığı da önemli. O ülkedeki alım gücü de fiyatı belirliyor. Ayrıca sanatta fiyatlar ekonomik konjonktüre çok bağlı. Örneğin krizlerde kimse gidip sanat eseri almak istemiyor.
Dünyada sanat
Burhan Doğançay bir sanatçının oğlu. Fransa’da başka bir dalda eğitim alırken kendini sanata vermiş, sonra uzun yıllar New York’ta yaşamış. Orada epeyce varlık göstermiş. Nihayet son yıllarda Türkiye’de yaşıyor. Gerçekten Türkiye’de soyut sanatın yetişmiş en önemli birkaç isminden.
Doğançay’ın resminin bu fiyatı görmesi elbette çok şaşırtıcı. Hatta bundan böyle artık varlıklı olmayan bir faniye Doğançay’ın resimlerini almak nasip olmayabilir. Fakat oluşan bu rakamı kimse referans olarak almamalı. Bu bir mezat ve çok özel bir resme verilen bedel. Elinde Doğançay resimleri çok olan biri böylece diğer resimlerini de değerli hale getirmiş oluyor. Şöhretli iktisatçı Orley Ashenfelter ile Kathryn Graddy (Auctions and the Price of Art: Journal of Economic Literature, 2003) çalışmasını uzmanlara tavsiye ederim. Bu çalışmada müzayedelerin resim fiyatlamadaki etkinliği tartışılıyor.
Gerçi, bu piyasada iş gören birçok aracı yurtdışında çok daha yüksek fiyatların olduğunu belirtiyor. Nitekim 2008 yılının en büyük 5 satışı şöyle:
Ekonomiyle bağlantı
Türkiye’de sanat piyasasının çok ucuz kaldığı tezine katılmak oldukça zor. Belli ressamlar gayet iyi fiyatlara alıcı buluyor. Hatta şu bilgiyi de vermekte yarar var, bu son küresel krizde şöhretli 20-30 sanatçının resimlerinin değeri 3-4 kat arttı. Kurdaki harekete rağmen bu artış bilimsel çalışmalara pek uymuyor. Örneğin Olivier Chanel (Is art market behaviour predictable? European Economic Review, 1995) sanat fiyatlarının mali piyasalardan 1 yıl gecikmeyle etkilendiğini ampirik olarak göstermiştir.
Hiçbir fiyat ekonomik mantığın dışında tutunamaz. Bu nedenle sanat piyasasında aracılara çok büyük görev düşüyor. Fiyatların çok düşük kalması iyi bir şey olmasa da, çok hızlı artması ve kişi başına düşen geliri temsil etmemesi de toplumda sanata karşı ilgiyi öldürebilir.