ÇANAKKALE Savaşı'na katılan "Anzaklar"ın torunları dedelerini anıyor, TRT, bu töreni canlı yayımlıyor, "Çanakkale Abidesi"nin tarihçesini anlatırken de, sunucu "Bir gazetenin öncülüğünde açılan kampanya" diyordu.
Doğrusu bu gücümüze gitti, sunucunun "bir gazete" dediği gazete MİLLİYET'ti, adını saklamanın gizlemenin ne gereği vardı?
* * *
HATIRLAYACAKSINIZ, geçen hafta bunu yazdık...
Çok kişiden, başta Hıncal Uluç'tan destek geldi, TRT Genel Müdürü Yücel Yener de bizim gibi düşündüğünü söyledi:
"Bu konuda talimat vermiştim, hayırseverlerin, hayırlı işlere öncülük edenlerin isimlerini saklamayın, demiştim."
İnşallah bundan sonra, genel müdürün talimatı "Lüzum - ı Muamelat Genel Müdürlüğü'nün arşivinde kalmaz.
* * *
"LÜZUM - I Muamelat Genel Müdürlüğü"nü hatırlamadınız mı?
Eğer, TRT'de yayını yeni biten "Koltuk Sevdası" dizisini seyretmişseniz, "Lüzum - ı Muamelat Genel Müdürlüğü"nde dönen dolapları hatırlayacaksınız.
Yücel Yener'in, o konuda da bir açıklaması oldu:
"Bu dizinin yayından kaldırılmasında ne siyasi baskı, ne de bürokratik bir baskı vardır. Zaten 13 dizide anlaşmıştık, son ikisini birleştirdik, 12'de bitti."
* * *
BU arada Sayın Yener'e "Karanlıkta Koşanlar"ında akıbetini sorduk.
Türkiye'de çevrilen en iyi polis filmlerinden biriydi, öyle vurdulu, kırdılı, saçma sapan sahneleri olmayan, Ahmet Ümit'in hikayesinden aktarılan başta Uğur Yücel ve tüm oyuncuların ölçülü ve başarılı oyunlarıyla süren bu dizi de bitmiş miydi?
Genel Müdür "Yeni dizi için anlaştık, çekimlere başlanacak!" dedi.
* * *
LİBERAL Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk "Esprilerinin anlaşılmamasından" şikayetçi... Meğer İlk seçimde 550 milletvekilinin hepsini biz alacağız, bu yüzden Avrupa'yla başımız derde girecek;" deyişi espriymiş, ama biz anlamamışız!
Olabilir, çünkü, muhteremin söylediklerinin hangisi ciddi, hangisi şaka, anlamak mümkün değil!
Kendisine bir şey önerdik:
"Bundan böyle her konuşmanızın sonunu, bu bir espridir diye, uyarıyla bitirin. Uyarı yapmazsanız ciddi olduğunuzu anlarız!"
* * *
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın geçen günkü basın toplantısını hayretle izledik. Salona partilileri doldurmuş, kendisini alkışlatıyor, gazeteciler de adeta, bu oyuna figüranlık yapıyor.
Kusura bakmasınlar ama, oradaki meslektaşlarımız, gazeteciliğin onuru adına, ellerine geçen çok önemli bir fırsatı kaçırdılar...
Hep birden ayağa kalkıp "Biz bu oyunun figüranları değiliz!" deyip, dışarı çıksalardı, "kifayetsiz muhterislere" hem unutamayacakları bir ders verir, hem de kendilerinden sonra geleceklere, gazetecilik okullarında anlatılacak bir örnek olurlardı.
* * *
BU ve buna benzer davranışlara tepki gösterilseydi, acaba Meclis kulisi gazetecilere kapatılabilir miydi?