Hasan PULUR
CUMHURİYET'in 75. yıldönümü görkemli törenlerle kutlanacakmış...
Elbette kutlanmalıdır.
Bu görkemli kutlama için 120 proje hazırlanmış...
Bu projeleri uygulamak için 38 milyon dolar, bugünün rayiciyle 9 trilyon lira ödenek istenmiş...
Devlet Bakanı Güneş Taner buna karşı çıkmış,
"Eğlenceye, karnavala bu kadar para yazık!" demiş!
Haklı!
Şimdi diyeceksiniz ki, Güneş Taner için
"Haklı!" diyen sen misin?
Evet, biziz, adam haklı!
Hem ne var bunda şaşılacak, her bozuk saat bile, günde iki kere doğruyu gösterir.
Enflasyon yüzde yüze vuruyor, üniversite mezunları dahi işsizlikten kıvranıyor, devlet çarkı boçla dönüyor, Hazine faiz vererek halktan para topluyor, sen kalkmışsın, trilyonluk kutlama töreni yapıyorsun?
* * *
İNSANIN aklına bir fıkra geliyor...
Paşa hazretleri su alan kayığını ziftletmiş, vekilharcı hesabı getirmiş:
"10 altın!"
Paşanın gözleri yuvalarından fırlamış:
"Nee, on altın mı? Bir kayık on altına mı ziftleniyor?"
Vekilharcı boynunu bükmüş:
"Efendim müsaadenizle, biraz da ben ziftlendim!"
* * *
CUMHURİYET'i kuranların hangi inanç ve ilkelerle kurduklarını gösteren bir örneği geçenlerde yazmıştık; bir kere daha tekrarlamakta fayda var.
* * *
KURTULUŞ Savaşı'nın çok kritik günleridir, Yunanlılar Afyonkarahisar'ı ele geçirmişlerdir, bu günlerde Fransız devlet adamı,
Franklin Bouillon 9 Haziran 1921'de Ankara'ya gelir. Fransızlar Milli Mücadele'nin gücünü ve anlamını öğrenmeye çalışmaktadırlar.
Ankara köhne bir kasabadır. Düyun - ı Umumiye müdürleri için yapılan iki katlı binanın alt katı Dışişleri Bakanlığı, üç odalı üst katı da Misafirin - i Ecnebiye Köşkü'dür, yani yabancı konuklar köşkü... Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşenk güç bela alafranga bir hela yaptırmıştır, banyo bile yoktur, misafirler duşla idare edecektir, otomobil yerine de çift atlı fayton...
Tengirşenk, Mustafa Kemal Paşa'dan rica eder, acaba
"gizli örgüt, (M.M.)" İstanbul'dan altı kişilik yemek takımı kaçırıp getirebilir mi? Misafirlerin yemek yiyeceği çatal, bıçak, kaşık, tabak yoktur.
* * *
TENGİRŞENK,
"Vatan yolunda" başlığı altında yayınladığı anılarında, Atatürk'ün bu önerisini nasıl karşıladığını ve ne söylediğini açıklar:
"Yusuf Kemal Bey... Bu Fransız Ankara istasyonuna geldiğinde kıt'a muntazıra'nın (tören kıtasının) perişan halini gördü. Askerin postalı bile yoktu. Başlarındaki kalpak, omuzlarındaki tüfek çeşit çeşitti. O bu yetersizlikler içinde senin dayanma gücünü görmeye, ölçmeye geldi. Sen ona, üzerinde tuğray - ı garray - ı Osmani işlemeli altın yaldızlı sofra takımı ile ikramda bulunursan, Bab - ı Ali kafası bunlarda da devam ediyor, hayret! Aynı yolda vatan kurtarma, yeni bir devir açma iddiasındalar, sabun köpüğü... der ve istilayı tamamlama yolunda Paris'e göz kırpar. Sen adamı al, Meclis'e götür, orada tek yumruk halindeki haysiyet şahlanışını görsün, mektep karavanasından tek kap yemeği tahta tabak, tahta kaşıkla yesin ve bu görünürdeki yokluk içinde sağlam istinadını anlamaya çalışsın.
Zaten şimdi o, başlayan savaşın neticesini bekleyecek... Önce kendin inan, sonra misafirini inandır ki, Yunan'ı önce durduracağız, sonra geri atacağız, daha sonra imha edeceğiz."
* * *
BÖYLE kurulan Cumhuriyet'in 75. yılını, İran Şahı'nın, Pers İmparatorluğu'nun 2500. yılını kutlaması gibi kutlamak ayıptır.
Hem bırakın 9 trilyonluk kutlamayı da, bazıları aynaya dönüp suratlarına baksınlar, kutladıkları
laik Cumhuriyet'e, layıklar mı?
Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr