Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları

Hasan PULUR

ÜLKÜ Tamer'in "Allaben Anıları"nı(x) okurken, - özellikle Nakıp Ali'nin sinemasını - biz de 1960'lı yılların Bakırköy'ünü hatırladık... O tarihlerde Bakırköy'de İncirli tarafında oturuyoruz, iki katlı, bahçeli evli bir mahalle... İki tane yazlık sinema var, birinin adı Saray, diğerinin adı Konak olmalı...
* * *
BUGÜN kırkına merdiven dayamış büyük oğlumuz üç, beş yaşında, haftada iki, üç kere cümbür cemaat mahalle halkı yazlık sinemaya gidiyoruz, Bisiklet Hırsızları, 400 Darbe, Viva Zapata bir de Aliki Vuyuklaki'nin filmleri aklımızda kalmış, bir de Düşman Kardeşler... Sinemaya gidiş iyi de dönüş biraz zahmetli, çünkü sinemadan eve kadar Korkut ya kucakta, ya sırtta taşınacak, filmin sonuna doğru uyuyan sevgili oğlunu Meral Hanım hiç yürütür mü!
Hangi film hatırlamıyoruz, film koptu, biz öyle sanıyoruz, meğer makine bozulmuş, ıslık, alkış, yuh, gırla gidiyor, kimi de parasını geri istiyor... Derken sahneye bir adam çıktı, herkes ne söyleyecek, diye sustu, adam ellerini açtı:
"Filmin bundan sonrasını, ben, size anlatayım. Asıl oğlan, kızı alıp götürdü."
Kıyamet koptu, ama film de orada kaldı.
* * *
SİNEMA yeni sezona, yeniliklerle giriyor, tahta sandalyeler için minder yaptırmış, üç beş kuruşa kiralanıyor... Lakin müşteriler mindere pek rağbet etmiyorlar, minderler elde kalıyor. El mi yaman, bey mi yaman, birkaç gün sonra meydana çıktı, sinemacı akşam üzeri temizlik bahanesiyle sinemayı yıkatıyor, bütün santalyeleri bir hortumla bir güzel ıslatıyor!
Gel de minder alma bakalım!
* * *
ÜLKÜ Tamer'in "Nakıp Ali"si ile sinemasını anlatmadan önce "Allaben" ne demek, onu öğrenmek gerek... "Allaben" Gaziantep'in ortasından geçen bir akarsu... Bir bakıma kentin simgelerinden biri... "Nakıp Ali" de, 1940'lı, 50'li yılların Gaziantep'inin bir başka simgesi... Güneydoğu'da ilk sinemayı o açmış, ahşap ASRİ sinema, daha sonra "altı beton, üstü beton" sinema olmuş... Nakıp Ali "Sinema, öğrencilere bedava, büyükler de gece okuluna yazılıp, müdürden kağıt getirirlerse onlara da bedava!" diye duyurmuş...
Ülkü Tamer "Böylesine bir okuma yazma seferberliğinin komutanıydı Nakıp Ali" der.
* * *
TORKİYE'de ilk sinematek - kuranlar, sinametek kelimesini bilmeseler bile - Gaziantep'te kurulmuş, kuranlar da Orhan Barlas'la, Ülkü Tamer, adı da "Sinema Tiyatro Derneği" sanat filmleri getirip, Anteplilere seyrettirecekler. Nakıp Ali "Hayırlı bir iş" demiş, "Sinemam sizin!"
Derneğin açılış gecesi, sinema tıklım tıklım dolu, bir kültür etkinliği olduğu için Vali'nin emriyle, Milli Eğitim Müdürü konuşacak... Müdür kafayı çekip sahneye çıkar:
"Bunlar bir dernek kurmuşlar. Film gösterip, halkın kültür düzeyini yükselteceklermiş. İnsan sinemaya niçin gider? İnsan sinemaya baldır bacak görmek için gider."
* * *
HERKES donup kalırken, Nakıp Ali fırlar sahneye:
"Ben bu bölgenin en eski sinemacısıyım. Tahsilim yok. Ama bildiğim bir şey var. İnsan sinemaya gider ve orada görmek istediğini görür. Kimileri sinemaya güzel şeyler görmek için giderler. Onlar güzel şeyler görürler. Kimileri de sinemaya baldır bacak görmeye giderler, onlar da sadece baldır bacak görürler."
Carol Reed'in
"Adalar Sürgünü", Nakıp Ali'nin bu veciz konuşmasından sonra alkışlarla başlar.
* * *
NAKIP Ali Belediye'ye başvurur, bilet fiyatlarına zam ister, 25 kuruştan, 35 kuruşa çıkarmak için, hayat pahalıdır.
Belediye'den yanıt gelir:
"Sinemaya kalorifer yaptırırsan, koltukları marokenle kaplatırsan olur!"
Nakıp Ali, o gün Belediye'yi basar:
"Ulan pazarda biber, kendine kalorifer mi taktırdı da 8 kuruştan 10 kuruşa çıktı? Patlıcan kendisini marokenle mi kaplattı da 12 kuruştan 20 kuruşa çıktı?"
* * *
ÜLKÜ Tamer, "Nakıp Ali'siz bir Antep yine Antep olurdu herhalde, ama bir başka Antep olurdu" diyor.
-------------
(x) Milliyet Kitapları

Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr