Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya

Tüm Yazıları

İstanbul’a Huber Köşkü, Kuruçeşme Nazime Sultan Sarayı, Botter Apartmanı, Yıldız Şale Köşkü gibi halen ayakta olan önemli izler bırakan İtalyan mimar D’aronco’nun Menderes yönetimi tarafından sökülen Karaköy’deki son eseri Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii yeniden kentin sanat yaşamına kazandırılıyor.

İstanbul’da bir İtalyan mimar: Raimondo D’aronco

İstanbul’a ve D’aronco’ya vefa

Karaköy Camii olarak da bilinen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii, 1903’te Karaköy Meydanı’nda Raimondo D’Aronco tarafından inşa edilen son derece zarif bir camiydi. 1956’da dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından başlatılan İstanbul’da İmar Hareketi kapsamında Karaköy Meydanı’ndaki cami yerinden sökülmüştü. Geçtiğimiz günlerde ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde birbirinden nitelikli projelere imza atan İBB Miras tarafından Karaköy Camii’nin bulunduğu yerde yeniden yapılarak İstanbul’a kazandırılacağı açıklandı. D’aronco’nun İstiklal Caddesi’nde bulunan bir diğer eseri olan Botter Apartmanı da yine İBB Miras bünyesinde İstanbul’un kültür sanat yaşamına kazandırılmıştı. Şehrin kent hafızası ve mimari tarihi adına son derece sevindirici olan bu önemli girişimin ardında bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkililerine bir İstanbullu olarak içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Haberin Devamı

İstanbul’da bir İtalyan mimar: Raimondo D’aronco

Bir imparatorluk başkenti olan İstanbul tarih boyunca seyyahları, ressamları, mimarları kendine çeken güçlü bir cazibe merkeziydi. Avrupa’da ağırlıklı olarak 19.yüzyılda gelişerek artan doğuya karşı ilgi ve merak dönemin İstanbul’una da çok sayıda Avrupalı ismin gelmesini sağladı. Osmanlı aydın sınıfının eğitimden sanayiye, modadan müziğe ve mimariye uzanan birçok alanda yüzünü batıya döndüğü bu dönemde kente gelen Avrupalı isimler Osmanlı sarayıyla da yakın ilişkiler geliştirdi. Bu isimlerden birisi de İstanbul’a önemli izler bırakan İtalyan mimar D’aronco oldu. Bugün İstanbul’da halen ayakta olan eserleri ile D’aronco şehrin mimari tarihi bakımından oldukça değerli olan isimlerden biri.

İstanbul’da bir İtalyan mimar: Raimondo D’aronco

Güçlü Bir Eğitim Aldı

Raimondo D’aronco mimaride Art Nouveau tarzının oldukça popüler olduğu bir dönemde çalışmaya başladı. O zamanlar Avusturya’ya günümüzde ise İtalya’ya ait olan Gemona del Friuli kasabasında 1857 yılında doğan D’aronco nesiller boyunca inşaat işleriyle meşgul olan bir aileye mensuptu. Gemona’daki ilk öğrenimlerinin ardından henüz 14 yaşındayken, 1871 yılında Avusturya’nın Graz kentinde, günümüzde de halen eğitim vermekte olan ve oldukça saygın olan inşaat okulu Johanneum Baukunde’ye kaydoldu. D’aronco, verdiği mezunlarının gerçekleştirdiği nitelikli projelerle tanınan bu okulda hocaları tarafından hızla fark edildi ve mimarlık eğitimi alması yönünde teşvik edildi. Tabi bu noktada çocukluğundan itibaren ailesinden edindiği saha deneyimi ve bilgi birikiminin de etkisi vardı. Graz’dan Gemona’ya döndükten sonra da tasarım alanında çeşitli kurs ve yaz okullarına devam eden D’Aronco, girdiği bir proje yarışmasında birinci oldu. Araya giren askerlik hizmeti sonrası öğrenimine Venedik Güzel Sanatlar Akademisi, Accademia di Belle Arti’de devam eden D’aronco buradaki özgür ve esnek düşünce ortamının etkisinde kendine özgü tarzlar geliştirmesine, deneysel çalışmalar geliştirmesine imkân tanıdı. Venedik’teki bu akademide etkilendiği en önemli isim ise kuşkusuz Camillo Boito’ydu. Boito D’aronco’ya çevreyi diğer kaynaklarla nasıl birleştirebileceği konusunda ilham veren tasarım dersleri vermişti. Heyecanla kendini adadığı mesleğindeki çalışmalarıyla henüz 19 yaşındayken mimari kompozisyon alanında birincilik ödülü aldı. D’aronco’nun İtalya’da en çok tanınmasını sağlayan çalışma dönemin İtalya kralı II.Vittorio Emmanuele adına yapılacak bir anıt için düzenlenen tasarım yarışmasına sunduğu projenin gümüş madalyaya layık görülmesi ile başladı. 1887 Venedik Sergisi, 1890’da İlk Torino Mimarlık Sergisi ve 1891’de Palermo Ulusal Sergisi yarışmalarında elde ettiği başarılarle İtalya’nın en genç ve prestijli mimarlarından biri oldu. D’aronco’nun elde ettiği başarılar giderek İtalya dışında da adının duyulmasını sağladı ve 1893 yılında Osmanlı Devleti tarafından İstanbul’a davet edildi.

Haberin Devamı

İstanbul’da bir İtalyan mimar: Raimondo D’aronco

Haberin Devamı

16 Yıllık Saray Mimarlığı

D’aronco’nun İstanbul’a davet edilmesinin nedeni 1896 yılında düzenlenmesi planlanan ve devletin büyük önem verdiği tarım ve sanayi fuarının mimari konsepti ve tasarımlarını yapmasıydı. Hızla çalışmalarına başladı ve birkaç ay gibi kısa bir sürede tamamladığı projeyi saraya sunan D’aranco bizzat sultan II.Abdülhamid tarafından onay aldı ve uygulamaya geçti. Düzenlenecek olan fuar alanının temelleri atılıp inşaat aşamasına geçildiği 1894 yılında ise küçük kıyamet olarak adlandırılan büyük İstanbul depremi ile şehir alt üst oldu. Tarihi yarımadada onlarca bina ile birlikte D’aronco’nun inşa aşamasındaki binası da depremin gücüne dayanamayarak yıkılmıştı. Depremin yıkıcılığı D’aronco’nun mimarlığı kadar inşaat tecrübesini de değerli kıldı ve hasar gören eserleri, devlet ve şahıslara      ait yapıları onarıp restore etmeye başladı.

İstanbul’da kaldığı uzun yıllar boyunca üretmeye devam eden D’aronco 1909 yılında Sultan II.Abdülhamid’in saltanatının son bulmasıyla birlikte çalışmalarını sonlandırıp İtalya’ya geri döndü. 1932 yılında San Remo’da hayata gözlerini kapatan D’aronco en özgün ve tarzını en iyi yansıtan birçok eserini İstanbul’da hayata geçirdi. Boğaziçi’ni süsleyen Huber Köşkü, Dikranyan, Faik ve Bekir Beyler Yalısı, Cemil Bey Evi, Hıdiva Yalısı, Kuruçeşme Nazime Sultan Sarayı, Botter Apartmanı, Alexandre Vallaury ile birlikte gerçekleştirdiği Haydarpaşa Mekteb-i Tıbbiye binası, Şeyh Zafir Türbesi, Tarabya İtalyan Konsolosluğu Yazlık Binası, Yıldız Şale Köşkü, Yıldız Çini ve Porselen Fabrikası, Vlora Han ve Sultanahmet’te günümüzde Marmara Üniversitesi Rektörlük binası olan dönemin Osmanlı Tarım, Orman ve Maden Bakanlık Binası bu çalışkan mimarın eserlerinden bazıları. İstanbul’da çeşmeleri de bulunan D’aronco’nun günümüze ulaşamayan en önemli eserlerinden birisi ise Menderes yıkımları esnasında yıkılan Karaköy’deki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii’ydi.