Hasan Mert Kaya

Hasan Mert Kaya

Tüm Yazıları

Çok zengin bir kültürel mirasa sahip olan Anadolu, tek başına Türkiye’yi kalkındırabilecek bir potansiyele sahip, ancak bu değerleri dünyaya etkili biçimde duyuramıyoruz

Her fırsatta Anadolu’nun ne kadar zengin bir kültürel mirasa sahip olduğunu anlatır, bununla övünürüz. Ancak bu eşsiz mirası olması ve hak ettiği yere taşıyamadığımız su götürmez bir gerçek. Oysa tek başına Türkiye’yi büyütüp kalkındıracak muazzam bir cazibe alanı oluşturuyor sahip olduğumuz kültürel miras. Kültür endüstrisi doğru içerik stratejileri üretilip uygulanabilse Türkiye’nin en büyük endüstrisi olarak karşımıza çıkacaktır.

Haberin Devamı

Kültür hafızası

Yeryüzünde yerleşik insan yaşamının başladığı en eski coğrafyalardan biri Anadolu. Paleolitik, Mezolitik, Neolitik ve Kalkolitik çağların en zengin, en ilgi çekici yaşam formlarını barındıran Anadolu yalnızca bu yönü ile bile dünyanın en güçlü turizm destinasyonu kılınabilir. Göbeklitepe ile yakalanan popülerlik, en az onun kadar ilgi çekici ve değerli olan Karahantepe ve Arslantepe keşifleri ile sürdürülebilir bir tanınırlık kazanabilir. Kuşkusuz Anadolu’nun daha birçok farklı noktası tarih öncesi çağların keşfedilmeyi bekleyen kültür değerleriyle dolu. Hititler, Hurriler, Urartular, Mitanniler ve Asur ticaret kolonilerinin bulunduğu karumlar sanılanın aksine dünyada milyonlarca insanın merak edip gelip yerinde görmek istediği değerlerimizden sadece birkaçı. Dünyanın en zengin çivi yazısı tablet arşivine sahip sayılı ülkerlerden biriyiz. En büyük eksikliğimiz ise bu değerleri dünyaya etkili biçimde duyuracak bir kurmay akılın ne yazık ki olmayışı. Orta ve uzun vadeli uluslararası iletişim stratejileri geliştirmek, bu stratejileri hem ülke olarak hem de yurtdışında iş birliği yapılacak kurumlar üzerinden uygulamak ortaya konulması gereken en önemli kültür politikası olmalı.

Kutsalların coğrafyası

Semavi dinlerin kutsal kaynaklarında Anadolu coğrafyasından sık söz edilir. Dünyanın bilinen ilk kilisesi olan Aziz Piyer Antakya’dadır. Fakat girişi, etrafı mezbelelik halindedir. Yine, örneğin Saint Simeon Manastırı gibi Hristiyanlık için çok özel mekân, Tarsus’ta Saint Paul, Mardin’de dünyanın en eski kiliseleri ve manastırları, Kapadokya’da erken Hristiyanlık dönemi yer altı kiliseleri, İncil’de geçen Yedi Kilise hep Anadolu’dadır. Efes, İznik, İstanbul ve daha nice şehrimizde inanç turizminin büyük bir potansiyelinin ülkeye katkısı ne yazık ki son derece düşük performans ile sürüyor. Anadolu bu özelliği ile tüm dünyadan yüz milyonlarca turisti inanç turizmi ile kendine kolayca çekebilir.

Haberin Devamı

Ekolojik ve endemik cennet

Anadolu barındırdığı endemik bitki ve canlı türleri ile yine eşine az rastlanabilecek bir turizm gücüne sahip. Sadece tek başına Kahramanmaraş ve Hatay arasında kalan havza yüzlerce endemik türe ev sahipliği yapıyor. Fakat bırakın yurtdışını, yurtiçinde dahi bu potansiyel yeterince tanınıp bilinmiyor. Coğrafi yapısı itibarıyla yarımada olan ve denizle aslında bu kadar çevrili, bu kadar iç içe olan Anadolu’da denizin zenginliği de çekici kılınamıyor.

Haberin Devamı

Değere dönüştürülemeyen Anadolu

Kültürel mirası tanıtma

Dünyada bu işi başarılı bir biçimde yapan İspanya, İtalya, Fransa, İngiltere, Mısır, Tunus ve ABD gibi ülkelere baktığımızda kültürel mirasın yalnızca ilgili birkaç kurum üzerinden değil, birçok farklı ve çapraz ilişkiler kurulmuş yapılarla tanıtılıp pazarlandığı kolayca görülür. Film endüstrisi bu tanıtım stratejilerinin en etkili mecralarındandır. Uluslararası tanınırlığı olan belgesel kanalları, yazarlar, ressamlar ve sanatçılar ile kültürel mirasın devamlılığı olan bir ısrarla tanıtımı etkili bir yaklaşımdır. Kız Kulesi, Galata Kulesi, Topkapı Sarayı, Akdamar Adası, Truva, Efes, Bergama ve Milet gibi batı kültürünün temelini oluşturan mitolojinin coğrafyasını dünyadan popüler isimler ve mecralar ile buluşturmak Anadolu’nun potansiyel değerini bu ülkenin insanlarının yüzünü güldürecek ekonomik değere dönüştürecektir. Sanayi üretimi kısıtlı ve henüz dünyaya sofistike teknolojiler ile üretilmiş ürünler sunamayan bir durumdayız. Elimizdeki en büyük gücümüz ve rakipsiz zenginliğimiz sahip olduğumuz kültürel miras. Paris’te bulunan Louvre Müzesi’ndeki Mona Lisa tablosunun tek başına her yıl 40 milyon turisti Fransa’ya çektiğini düşündüğümüzde, sahip olduğumuz ama tanıtıp turizm gelirine dönüştüremediğimiz potansiyelin büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir.

Değere dönüştürülemeyen Anadolu

Değere dönüştürülemeyen Anadolu

Değere dönüştürülemeyen Anadolu

Değere dönüştürülemeyen Anadolu

Gastronominin Zirve noktası

Anadolu, buğdayın evcilleştirildiği, binlerce yıllık ekmek tariflerinin bulunduğu, göçlerin, ticaret yollarının ve binlerce yıl boyunca yaşanan kültürel etkileşimlerle evrilip gelişen muhteşem bir mutfak kültürünün sahibi. Bu muhteşem yemek kültürünün etrafı yüzlerce hikâye ile örülüdür. Orta Asya’dan büyük halde gelen mantının Anadolu’da küçülmesi ve Haçlı Seferleri ile Avrupa’ya gidip ravioliye dönüşmesi bir hikayedir. Erişte ve tarhana gibi gıdanın kurutularak saklanması, pastırma ve sucuk gibi etin baharatla ömrünün uzatılması, turşunun, tuzlama, salamura balığın saklama amaçlı yapım yöntemi ayrı bir hikâyedir. Anadolu’nun peynirleri dünyanın en zengin çeşitliliğini sunar. Mantarları, otları ayrı dünyadır.

Zeytin’in, fındığın ana vatanı, bakliyatın türlüsünün diyarıdır. Anadolu yemek kültürü etrafında oluşan köklü gelenekler ise başlı başına bir çekim alanı ifade eder. Ancak Anadolu zeytini ve zeytinyağı Avrupa’da şişelenip markalanır ve dünyanın her yerinde bu marka değerinin getirdiği yüksek kazancın refahını başkaları sürer.

Gastronominin de dahil olduğu Anadolu kültür mirasının en büyük eksikliği hemen her başlıkta görülen nitelikli ve yeterli tanıtım ve pazarlama stratejilerinin yokluğudur.

Değere dönüştürülemeyen Anadolu